Peygamber Efendimiz’in Gözbebeği Hazret-İ Hatice Annemiz-2

Boykot yıllarında...

Peygamber Efendimiz, tebliğe başladıktan sonra ilk zamanlarda alay ve hakaretlerle mukâbele eden Mekke müşrikleri, gün geçtikçe zulümlerini arttırmış ve türlü işkencelere baş vurmuşlardı. Bu işkence ve zulümlerinden birisi de bütün mü’minleri, Hâşimoğulları’nın yaşadığı “Şi’b-i Ebî Tâlib”de toplamak ve onlarla her türlü alâkayı kesmekti. Üç yıl kadar süren bu boykot zamanında yiyecek bir şey bulamayan müminlerin nice çocukları ölmüş, kendileri de ağaç kabuklarını yiyerek açlıklarını bastırmak mecburiyetinde kalmışlardı. İşte bu esnâda Hazret-i Hatice validemiz malıyla, canıyla her türlü fedâkârlıkta bulunarak, devamlı bir surette Peygamber Efendimiz’in yanında bulunmuş, kendisine destek olmuştur. 

Hazret-i Hatice validemiz, kendi şahsî gayretlerinin yanısıra akrabalarını ve daha Müslüman olmamış yeğenlerini de devreye koyarak bu boykotun kaldırılmasında da çok müessir olmuştur.

Nitekim kardeşinin oğlu Hakîm b. Hizam, bu yolda ilk adımı atan kimse olarak bilinmektedir. O, bir gece, yüklenebildiği kadar erzak alarak halasına götürdü. Bunu öğrenen Ebû Cehil, onun yakasına yapışıp: 

“–Sen anlaşmaya aykırı davrandın, Hâşimoğullarına erzak götürdün, seni Kureyş’in huzûruna götürüp rezil edeceğim!..” demişti. 

Durumu öğrenen Ebû’l-Buhturî bin Hişâm: 

“–Sen onun halasına erzak götürmesine mâni olamazsın, akraba ziyâretini kesemezsin!” dedi. Bunun üzerine Ebû Cehil ile aralarında kavgaya kadar giden münâkaşalar oldu. (İbn Hişâm, es-Sîre, 1, 240) 

Oysa Hakîm, her fırsatta bir şeyler satın alıp halasına gönderiyordu. Ebû Cehil, sadece bir sefer onu görmüş ve münâkaşa etmişti. 

 

Allâh seni mümtâz kıldı

Hazret-i  Hatice, bu sıkıntılı boykot yıllarının ardından, yâni 25 yıllık mutlu ve müstesnâ bir evlilik sonrasında muhterem efendisi Allâh elçisine ve bu fânî âleme vedâ etmenin arefesindeydi. Onun ayrılık ânının yaklaştığını anlayan Allâh Rasûlü: 

“–Ey Hatice, Allâh seni mümtaz kıldı. Seni İmrân’ın kızı Meryem ile Fir’avn’ın karısı Âsiye üzerine tercih etti.” diye iltifatta bulundu.

Hazret-i Hatice vâlidemiz vefat ettikten sonra, Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- onu Mekke’nin Hacûn adındaki mezarlığına götürdü. Onu kendi mübârek elleriyle defnetti. O günlerde henüz cenâze namazı farz kılınmamıştı. Daha sonraları da Hazret-i Peygamber sık sık mezarlığa gidip onun kabrini ziyâret ederdi.

 

Hatice Annemizin Ahlâkı

Hazret-i Hatice’nin güzel sıfatları ve ahlâk-ı hamîdesi hakkında bir hayli mâlûmat bulunmaktadır. O, Hazret-i Peygamber’le 25 yıl birlikte yaşadı. Onun peygamberliğini tasdik eden ilk kimse olarak, onun davasına güç kattı. Bütün malını Allâh Rasûlü’nün ve hak din olan  İslâm’ın uğrunda harcamıştı. Rasûlullâh’ın, ikisi erkek, dördü kız olmak üzere 6 çocuğunun annesiydi. 

Hayatta olduğu müddetçe Hazret-i Peygamber’e her hususta yardımcı olmuştu. Bilhassa, tebliğ vazifesinin verildiği ve herkesin kendisinden yüz çevirdiği bir sırada, yerinde ve güzel nasihatları ile onu teselli edip huzura kavuşturmuştu. Bu sebeple Hazret-i Peygamber ondan râzı ve hoşnut idi. O hayattayken başka bir kadınla evlenmedi. 

***

Hazret-i Peygamber, Hazret-i Hatice annemizden o kadar hoşnut idi ki, her vesîleyle onu güzellikle yâd eder ve kendisine duâda bulunurdu. Bu durum karşısında Hazret-i Âişe annemiz, bazen onu kıskanırdı. Nitekim bir defasında Rasûlullâh Efendimiz’e: 

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, daima Hazret-i Hatice’yi hatırlıyorsunuz. Halbuki o, dul ve ihtiyar bir kadındı. Allâh, sana ondan daha iyisini verdi. Elbette beni ondan daha çok seversiniz değil mi?” dedi. 

Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: 

“–Hayır, Allâh’a yemin olsun ki, bana ondan daha hayırlı bir kadın müyesser olmadı. Kimse beni tasdik etmezken, o tasdik etti. Başkaları beni mahrum ederken o malını verdi. Benim, âlemde yalnız bir dostum vardı, o da Hatice idi.” buyurdular. (İbn Hacer, el-İsâbe, 4, 281)

***

Hazret-i Âişe’den başka bir rivâyet de şöyledir: 

“–Ben, Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in kadınlarından hiç birisi hakkında Hatice’ye karşı olan kıskançlığım derecesinde kıskançlık duymadım. Hâlbuki ben Hatice’yi görmemiştim bile... Fakat Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, onu yanımda çok anardı. Rasûlullâh bir koyun kestiği zaman: 

“–Onu Hatice’nin dostlarına gönderin!” derdi.

Yine Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- diyor ki: 

“–Bir gün kızdım da: «Hatice mi?» dedim. Bunun üzerine Allah’ın elçisi:

“–Onun sevgisi bana rızık olarak verildi...” buyurdular.” (Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 12)

***

Hazret-i Ali’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz: 

“–Dünya kadınlarının en hayırlısı İmran’ın kızı Meryem, müslüman kadınlarının en hayırlısı da Hatice’dir!” buyurmuşlardır. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensar, 20)

Cenâb-ı Hak, cümle hanımları Hazret-i Hatice gibi ahlâk âbidesi, zarif, firâsetli ve tâhire bir hanım; anneleri de yine Hazret-i Hatice gibi ulu bir anne eylesin!

Âmîn!..

Bu Örnek Hayattan Alınacak İbretler:

*Hazret-i Hatice gibi firasetli olarak, evleneceğimiz kişide mal ve mülkten ziyâde güzel ahlâk ve dürüstlük aramalıyız. Nitekim, Hazret-i Hatice: 

“–Ey Allah’ın en sevgili kulu! Ben, sizin ahlâkınıza hayrân kaldığım için, evlilik teklifinde bulundum.” demiştir.

*Eğer yuva kurduğumuz kimseye göre mal vb. bir üstünlüğümüz varsa, bunu onu rahatsız edecek şekilde kullanmamalıyız. Bilakis imkan çokluğunu fırsat bilerek refîkimizin gönlünü almanın yollarını aramalıyız. Hazret-i Hatice de «malından istediği gibi kullanma hakkını» Rasûlullâh’a vermiş ve bu, iki gönül arasındaki ünsiyet, muhabbet ve ülfeti arttırmıştır. Tabiî ki, her iki tarafın da Peygamber Efendimiz’in «el-Emîn» sıfatından hisse alması icap etmektedir.

*Bir hanım, zevcine daima destek olmalıdır, bilhassa en zor zamanlarında... Peygamber Efendimize ilk vahiy geldiği zaman: 

“–Bana kim inanır, ya Hatice?” diye sorduğunda, Hazret-i  Hatice vâlidemiz, Allah Rasûlü’nün fârik vasıflarını kendisine hatırlatarak ona moral vermiş ve: 

“–Kimse inanmasa bile ben inanırım, ey Allah’ın Rasûlü!..” diyerek teslimiyetini ifade etmiştir. Eğer «Kimse sana inanmaz!» deseydi, Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i yalnız bırakmış olacaktı. 

Yine, Peygamber Efendimiz’e imanını açıklarken kullandığı, «Ben inanırım, ey Allah’ın Rasûlü!» ifadesi de, hanımlarının zevclerine bulundukları makama uygun bir hitap tarzı ile hitap etmelerini işaret etmektedir. Bu, aynı zamanda hitap ettiği kişiye mesuliyetini de hatırlatmaktır. 

*Hazret-i  Hatice müşriklerin ağır zulüm ve boykot zamanlarında da malıyla, canıyla Peygamber Efendimiz’in meşakkatine ortak olmuş ve bir anne gönlünü bütün mü’minlere açmıştır. Ayrıca her fırsatta Allâh Rasûlü’nün sevdiklerine hediyeler vererek, Onun kıymeti biçilemez sevgi ve medhine mazhâr olmuştur. Nitekim, Hazret-i Hatice vâlidemizin vefâtından yıllar sonra bile, Allah Rasûlü kestirmiş olduğu her kurbanda Hazret-i Hatice’yi yâd etmiş ve bir vefâ nişânesi olarak onun akrabalarına da pay ayırmıştır.

*Hazret-i Hatice, göstermiş olduğu anlayış, diğergâmlık, sevgi ve cömertlikle Peygamberimiz’in müstesnâ takdirini kazanarak, gönlünü fethetmiştir. Bu sayede iki cihan güneşinin rıza ve duâsına nâil olmuştur. Demek ki, hanımlar da zevclerine Hazret-i  Hatice’nin nazarıyla yaklaşırlarsa, onların ve dolayısıyla Rablerinin rızasına nail olabileceklerdir. Nitekim bir gün Cebrâil -aleyhisselam- Peygamber Efendimiz’e gelerek: 

“–Ya Rasûlallâh! İşte Hatice, sana doğru geliyor. Yanında da katık ve içecek şeyler var, onları sana getiriyor. Gelince ona Rabbinden ve benden selâm söyle! Cennette inciden yapılmış bir sarayla da müjdele! Ki o sarayda, ne gürültü ve ne de çalışma vardır!” buyurmuştur. (Buhârî)

*Âilemize en büyük yardımımızın sevgi olduğunu unutmamalıyız. Peygamber Efendimiz, Hazret-i Hatice’yi çok kıskanan Hazret-i  Aişe vâlidemize:

“–Allah bana ondan daha hayırlısını vermedi. Bana onun sevgisi rızık olarak verildi.” buyurmuştur. (Müslim)

Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ-, hem çocuklu ve dul bir hanımdı, hem de Rasûlullâh  -sallallâhu aleyhi ve sellem-’den on beş yaş büyüktü. Ancak o, zâhiren dezavantaj gibi görünen bu hususları, sahip olduğu nezâket, zerâfet, ahlâk, diğergâmlık ve muhabbeti bereketiyle ortadan kaldırdı ve müstesnâ bir şâhika sergiledi. Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i kendisine mest ettirdi. Yirmi beş sene güzîde bir hayat yaşadılar. Her hâliyle Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ- hanımlık husûsiyetlerinin ümmete misâl en zirve san’atı oldu. Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in hayatını, solmayan ve tazeliğini her dâim devam ettiren güzelliklerle süsledi. Yuva kuracak bütün hanımlara fiilî ve ebedî bir numûne oldu… 

Rabbimiz, asâlet, zerâfet, fedâkarlık ve sevgi âbidesi Hazret-i  Hatice vâlidemizin gönül dünyasından bizlere de hisseler nasib etsin. 

Âmin.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle