Namaz Davetine Kabul Edilen Nasipli

Namaz, Âlemlerin Rabbi tarafından kendi makamına yapılan bir dâvettir.

Namaz, Âlemlerin Melîki tarafından huzurunda yapılan bir kabuldür. Bir nutfeden müteşekkil, fakir ve âciz insanı yücelten bir görüşme, karşılıklı bir hasbihâldir.

Namaz, insanı diğer mahlûkattan; akıllıyı akılsızdan; müslümanı Müslüman olmayandan ayıran bir nişandır.

Namaz, Allah Teâlâ’nın en çok sevdiği ve en çok emrettiği bir ibadettir. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in de “gözümün nûru” (Bkz: Nesâî, İşretü’n-Nisâ, 10) olarak tavsif etmiş olduğu bu ibadet, içinde bütün zikir, duâ ve rükûnları toplamaktadır. Bununla birlikte kıraati uzun, tesbih ve duâları zengin olan namazlar, dünya ve âhiretin en güzel ziynetleridir.

 Bu müstesnâ buluşmayı özleyen kul, ezanlarla birlikte hazırlanır ve cevap verir kutlu dâvete:

“Buyur Allâh’ım buyur,

Geldim Allâh’ım geldim,

“Haydi namaza, haydi huzura, haydi kurtuluşa, rahmete” diye çağıran dâvetini işittim de hemen geldim.”

“Allâhu Ekber” diyerek Sen’den gayri her şeyi arkama atarak, bırakarak geldim.

Mîrâcına çıktım, makamında bulundum, huzurunda şerebyâb oldum!.

Ey Kâinât’ın Hükümdarı! Âlemlerin Rabbi!..

İşte Sen’in önünde, ellerimi bir suçlu gibi bağlayıp haşyetinle kıyam ediyorum. Huzurunda saygıyla ayakta beklemeye en lâyık varlık Sen’sin… Sen’i bütün noksanlıklardan tenzih eder, bütün kemâl sıfatlarınla tavsif ederim. Sana Hamd ederim. Senin ismin çok yücedir, şânın her şeyin üstündedir. Seni her sabah ve her akşam tesbîh eder, överim.

Ey Âlemlerin Melîki!

Hamd, yalnızca Sanadır, Sen göklerin, yerin ve o ikisinin arasında bulunanların Nûru’sun.

Hamd, yalnızca Sanadır. Sen göklerin, yerin ve o ikisinin arasında bulunanların Efendisi’sin.

Hamd, yalnızca Sanadır, Sen göklerin, yerin ve o ikisi arasında bulunanların Rabbi’sin.

Hamd, yalnızca Sanadır. Göklerin, yerin ve o ikisi arasında bulunanların mülkü Sana aittir. Sen, göklerin ve yerin hükümdarısın.

‘Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm’

Şeytanın her türlü sinsi tuzaklarından, -gururundan, kibrinden ve oyunlarından- Allâh’ım, Sana sığınırım. Ayağımı kaydırmasına, zihnimi karıştırmasına izin verme!.. Rahman ve Rahîm olan adınla başlarım.

‘Elhamdülillâhi Rabbi’l-Âlemîn, Errahmânirrahîm, Mâliki yevmiddîn…’

İşte ben bu çok büyük, çok yüce, çok cömert olan Rabbin kuluyum. Hamd, Sana’dır Ey Âlemlerin Rabbi, Rahman olan, Rahîm olan, Din Günü’nün Sahibi olan Rabbim!..

Sen’in kulun olmak, Sen’in önünde el bağlamak ne büyük şeref!.. Ben, ancak Sana ibâdet eder, ancak Sen’den yardım dilerim. Sen’den başka hiç kimse yok ki yardım dileyeyim. Rızıklarımızı veren Sen, ihtiyaçlarımızı gideren Sen, hastalarımıza şifâ veren Sen’sin. Bütün her şey, yalnızca Sen’in lütuf ve kereminle olur. Aldığımız her nefesi, attığımız her adımı Sana borçluyuz. Bizleri yalnız bırakma, kimsesiz koyma, en doğru yola ilet; sâlihlerin, sıddıkların nîmet verdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna değil.” Âmîn.

 Rabbim, benim için özel göndermiş olduğun Kutlu Kelâmını, Kâfi olan Kitâbını (Kitâbu’l-Kâfiye), tam olan Kitâbını (Kitâbu’l-Vâfiye), temel olan Kitâbını (Kitâbu’l-Esâs), şâfî olan Kitâbını (Kitâbu’ş-Şifâ) Sen’in huzurunda, Sana okuyorum. Zikirlerin en büyüğü olarak tavsif ettiğin kıraatı, Sen’in huzurunda yine Sana sunuyorum. Dilimdeki düğümü çöz, kıraatimi bereketlendir, kuvvetlendir.

“Allâhu Ekber!”

Ey büyük olan Rabbim, huşû ve hudû ile rükûa eğilir ve yalnız Sen’in önünde iki büklüm olurum. Çünkü Sen Azîmsin. Kudret, kuvvet, hükümranlık sahibisin!.

“Sübhâne Rabbiye’l-Azîm”

Azametli olan Rabbim! Sen, bütün noksanlıklardan münezzehsin. Yalnızca Sana rükû ettim, Sana îman ettim, Sana teslim oldum, Sana dayanıp güvendim, Sen benim Rabbimsin. Kulağım, gözüm, beynim, kemiklerim, sinirlerim ve ayağımın taşıdığı bedenimle Sana boyun eğdim. Sen, meleklerin ve Rûh’un (Cebrâil’in) de Rabbisin. Çokça tesbih ve takdis edilensin.

“Semiallâhu limen hamideh”

En büyük Rabbim, Sen hamd edenin hamdini işitensin. Hiçbir davranış ve sözü zâyî etmeyen, mükâfâtını bol bol ihsân edensin.

“Rabbenâ lekel hamd”

Hamd, yalnızca Sen’in içindir, yalnızca Sana’dır. Gökler dolusu, yerler dolusu, gökle yer arasındaki mesâfeler dolusunca ve dilediğin şeyler dolusunca hamd, yalnızca Sana mahsustur.

Ey övgü ve şeref sahibi Rabbim! Tertemiz, mübârek hamd, Sana layıktır. Sen’in verdiğine mânî olacak, Sen’in mâni olduğunu da verecek hiç kimse yoktur.

Allahu Ekber!

Allâh’ım, Sen ekbersin. En büyük, en güçlü Sen’sin. Şimdi, daima yukarılarda şerefli olan alnımı, Senin için yerlere koyar, topraklara sürerim. Seninle hasbihâle, huzurundaki şerefe doyamadım, Sana daha yakın olabilmek için secdeye geldim. Şeytan ve dostlarının yapmakta zorlandığı ve bir türlü nasipdâr olamadıkları secdeye…

“Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ”

 Her şeyden yüksek ve her şeyden yüce olan Rabbim! Sana hamd eder, Sen’i bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Kudret, hükümranlık, büyüklük ve yücelik sahibi Rabbim, Seni bütün eksiklerden berî kılarak Sana geldim. Beni bağışla, günahlarımı ört, hatalarımı kusurlarımı affet.

Gizlediğim ve açıktan yaptığım, küçük ve büyük, önceden ve sonradan işlediğim bütün günahlarımı affet. Allâh’ım! Gazabından rızâna, cezalandırmandan affına, Sen’den yine Sana sığınırım. Sana olan övgüleri sayamam. Sen kendini övdüğün gibisin. Allâh’ım! Kalbimde bir nûr, dilimde bir nûr kıl, kulağımda bir nûr kıl, gözümde bir nûr kıl, arkamda bir nûr kıl, önümde bir nûr kıl, üzerimde bir nûr kıl, altımda bir nûr kıl ve bana da bir nûr ihsan et. Sen ki, her dâim tesbîh edilen, meleklerin ve Rûh’un Rabbisin!.

Ard arda iki defa yaptığı secde, tesbihat ve övgülerden sonra mahcup bir vaziyette edepli oturuş olan tahiyyatta oturur, -Arapça olmak kaydıyla- bütün duâ ve niyazlarını isteyerek huzurdan çıkar.

“Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh”

Ey melekler, ey insanlar, canlı-cansız bütün kâinât!.. Ben şimdi, Allâh’ın huzurundan geliyorum. Onun selâm ve rahmeti sizin de üzerinize olsun. Âmîn!..

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle