İlân-ı Aşk

“Asıl olanı, sevmeyi, aşkı

O’nda tanımanın zirvelerini hayal ettim.”

 

Sen’inle konuşuyorum.

Nefsimden gizlenerek, Sen’i anıyorum.

Korkuyorum ve duymasın istiyorum nefsim beni... Belki kıskanırsa yüreğimin Allah deyişini, ayırır Sen’den beni.

Bir sevgim var içimde beslediğim, kimselere söylemediğim...

Korkarım bu tükenişlerde yok olur giderse eğer... Beyazı aralamaktır derdim; ardından gelecek ruhumun sevdâ rüzgârında üşümektir hayalim... Ve uçmaktır, Sen’i bulabileceğim yerlerde...

Ne bilirim ki, çaresizliğimden başka? Kendimi tanımaktan vazgeçtim, Sen’i bulmaktır tek ümidim... Ama yine de korkarım, ya bulduğum yerde kayarsam vadilere; tükenirse nefesim ve yetişemezsem Sen’inle dolu günlere...

Rabbim, Sen’i sevdim ya da sevdiğimi zannettim; yine de bırakma beni... Hep merhametini diledi bu yüreğim; hep Sen’i anlatanlar, şefkatini andı yanımda... Sana güvendim ve nefsimin karşısına geçtim.

Duymasın kimse sevdâmı, yine de îlân edilmiş insanoğlunun ilk yaratılıştan gelen dâvâsı... Mücâdele ve aşmak engelleri; mücâdele ve sevmek herkesi; mücâdele ve seyretmek Rabb’in cemâlini... Bir cümlede ne kolay söylenir, Sen’le olmak hayal edilir, nefs benliğimden silinir ve Sen’in cemâlin seyredilir...

Âhh, kolay mı bu kadar!..

Ölümüm, senin sonsuzluğunda şereflensin. Ve ardımdan “şeb-i arûs” diye gönüller teskîn edilsin.

Bazen ayrılıyorum Sen’den, özlüyorum ve silmek istiyorum Sen’sizliği...

Ve arıyorum, adınla şereflenmiş her saniyeyi... Nefsimi sevindirmek utandırıyor beni. Huzurun yanından geçmediği, kopkoyu gecelerimi düşünmek istemiyorum.  Ve yine de Sen’i sevdiğimi îlân ediyorum.

Sonra derin bir nefes alıyorum, kaçtıklarımdan kurtulmuş gibi.

Bu sefer başa dönmeyeceğim diyorum. Silâhlanıyorum kelâmınla, savaşımın kutsallığına ağlıyorum.

Ama nefsim... Kalır mı kayıtsız? Başıboş dolaşır mı etrafımda? Umudumu kırmak istercesine günahlarımı tutar yüzüme ve sonra kanayan yaramdan girer içeriye... Duygu denizinde çalkalar beni... Îmanımı tutmaya çalışırım; ben bitiyorum, o son bulmasın sakın!..

Rabbim, ben böyle çırpınırken Sen’i anarım. Lâyık olmayan çehremde nûrunu ararım. Ve isterim, her şeyi bir kenara bırakıp... Yüzsüzlüğümün ardından gelen merhamet damlalarına kurumuş kalbimi açarım.

Duâlarım beni alır götürür, sesim çıkmaz... Onlar da aç susuz, Sen’i beklerler. Sen’in adınla şereflenmek isterler ve o zaman kabul olmanın doruklarında bana geri dönerler.

Şimdi Sen’in için koşuyorum. Sana koşmanın hayallerinde... Şimdi Sen’in için tebessüm ediyorum ve katlanıyorum bütün sahteliklere. Ve Sen’in için yaşıyorum, bu dünya denen acıklı hikâyede...

Sonra bir bulut yakalıyorum merhametini temsil eden...

Bir şekle sokuyorum cümleleri, bir bir diziyorum hatırımda kalan yüzleri... Sonra kıyamıyorum silmeye kimseyi… Sen geliyorsun aklıma; bunca günâhıma rağmen bırakmadın ya beni; ne haddime silmek, yarattığın kâinat güzeli insan âlemini!..

Sonra sevgiler tazeleniyor içimde… Rabbim, Sen’den öğreniyorum sevmeyi ve her şeye rağmen bırakıp gitmemeyi...

Şimdi bekliyorum, lûtfunla ikrâmlandır beni!.. Bu gönül aç, bu gönül susuz; gökyüzünde gözleri...

Son nefesimde de bu satırlar bırakmasın beni… Hayatın kendilerini terk ettiği sîmâlar gibi ve düşen bir parça yaprak misâli sakın unutma beni!..

Rabbim, sakın unutma beni...

Unutturma kendini...

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle