Güzel Olan Fıtrata Uyandır

Bir râhibe, Müslüman olmuş…

Haber doğru mu bilmiyorum; fakat haberin içeriğinde gördüğüm fotoğraf, beni binbir düşünceye sevk etti. Fotoğrafta râhibenin önceki hâli ile Müslüman olduktan sonraki hâli vardı. Ve iki görüntü arasında tesettür açısından hiçbir fark yoktu. Yani olmazdı.

Bir müslüman olarak doğmuş olan ben, binbir şüphe ile boğuşup doğru yolu bulduktan sonra, tesettür emrini yerine getirebilmek için onca sancı çekmiştim. Ve bir karşılaştırma yapılsaydı önceki ve sonraki hâlim diye, arada uçurum olurdu. Hattâ şu anki durumumla, râhibenin, râhibe ikenki hâlini karşılaştırsak, ben yine geride kalıyorum.

Demem o ki, aslında tesettür emri, görünen ve görünmeyen nice sırlarla dolu.

Tesettüre büründükten sonraki ilk gün, karşılaştığım ilk insanlardan birinin:

“-Ne kadar güzel olmuşsun.”

Diğerinin ise:

“-Ne diye kendini ucubeye benzettin?” derkenki psikolojileri, neye bağlıydı acaba?

Madde olarak gördükleri aynıydı; fakat gözün ardına yansıyanlar çok farklıydı belli ki… Öyleyse güzellik neydi? Neye göreydi? “Göreceli” bir kavramdan bahsediyoruz, evet. Peki, bu bakış açısını oluşturan, hayatımızdaki “güzel” ifadelerini belirleyen ne? Neticede güzellik anlayışımız bile oluşturduğumuz kalıplara bağlı.

Peki, bizler, kendisini duvarların içine hapsetmiş, kendi gücü ile kolunu kıpırdatmaktan âciz olan insanoğlunun söylediklerine göre mi hareket edeceğiz? Ya da kendi sığ aklımız ve ne olduğu belli olmayan bir güzellik anlayışımız ile mi değerlendireceğiz aynada gördüğümüzü?

Rengârenk giyinenler, sâde giyinenler, bol giyinenler, dar giyinenler, çarşaf giyenler, pardesü giyenler, vs. vs. Neye göre güzel oluyor ya da olmuyorlar?

Oysa yapmamız gereken, zihnimizdeki bütün sesleri susturup sâkince önce Rabbimizin ne istediğini düşünmek…

“-Bedeninizi erkeklerin beğenisine sunabildiğiniz ölçüde kendinizi güzel hissediyorsunuz!” diye çıkış yapan bir teyzeye, genç bir hanım kız:

“-Hayır, yanılıyorsunuz. Bu, aklıma bile gelmiyor. Kadınlar, erkeklerden daha eleştirel gözle inceliyorlar.” diye cevap veriyor.

Haksız mı? Aslında sadece bu açıdan bakılınca haksız değil. Ayrıca birilerini eleştirmeden önce oluşan bu his ve duygularda hepimizin payı olduğunu gösteriyor bir yandan…

İnsan, meylettiği mecrâya doğru aktığı için ona göre şekil alıyor. Ayrıca aldığı şekil de akacağı mecrâyı belirliyor. Bir kısır döngü hâlinde sürüp gidiyor bu… Tıpkı duyguları kullanan moda dünyası gibi… Peki, bu sistemin bize sunduklarını güzel görmemizin altında yatan sebep ne?

Birilerinin güzel demesi mi? Sırf farklı olacağım diye yapılan ilginçlikler, kimin ya da kimlerin güzellik anlayışına hizmet ediyor? İnsanın bunları kendi içinde düşünmesi etmesi gerekiyor. Çünkü tesettür, hem dışı, hem içi düzenleyen bir emir...

Şunu da atlamamak lâzım ki, insanları ve özellikle gençleri uzaklaştıran bir yaklaşım içine girilmesin. Cinsiyet ayrımı yapmaksızın giyinmek ile güzel görünme isteğini veya duygusunu birbirinden ayırmak hem mümkün değildir, hem de gereksizdir.

Elbette tesettür, önce bedeni örtmek, haramlardan sakınmak içindir. Fakat fıtrattan gelen, özellikle hanımlarda daha öne çıkan “güzel görüme isteği”ni yok etmeye çalışmak, bir işe yaramamakla birlikte doğru da değildir. Bunun yerine bu tabiî duygu ve düşünceyi doğru mecralara yönlendirmek gerekir. Nitekim “Allah güzeldir ve güzel olanı sever.” Tıpkı Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın “öfke duygusu”nu ruhundan kazımaya çalışmayıp o duyguyu Allah için kullanmasını öğretmesi gibi... Kıskançlık duygusu, temelde olumsuzdur, ama terbiye edilip Allah için kullanıldığında güzeldir, insanı hayırlarda yarış yapmaya sevk eder.

Eğer Allah rızâsına uygun bir güzellik anlayışına hizmet edecekse, evet, hem güzel görünmek için uğraşılabilir; hem de harfiyen Allâh’ın emirlerine uyulabilir.

Allâh’ın güzel gördüğünden başka şeylere güzel diyorsa gönlümüz, orada durmalı, düşünmeli ve bunu gönlümüze ve zihnimize kimlerin fısıldadığını tefekkür etmeliyiz. Çünkü güzel olan, fıtrata uyandır. Güzel olan, fıtratı yaşamaktır. Güzellik, Rabbin güzel bulduğudur. Gerisi ise bitecek bir oyundan, kaybolacak bir seraptan ibarettir.

PAYLAŞ:                

Ayse Gunduz

Ayse Gunduz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle