Allâh’a Giden Yolculuk Nasıl Olmalıdır?

Büyüklerimizden işittiklerimize göre, Allâh’a ulaştıran yol, ancak O’nun rızâsı olan işlerle olur. Allâh’ın haram kıldığı yollarla Allâh’a ulaşılmaz. Bu sebeple biz hanımlar olarak hayatımızı ihlas ve istikamet üzere sürdürmeliyiz. Mümkün olduğu kadar abdestli bulunmaya çalışmalı, tesettürümüze azami gayret göstermeliyiz. Hayatımızı tanzim etmeli ve her şeyimizi mümkün mertebe vaktinde, saatinde yapmalıyız.

Hizmeti bir hayat şekli olarak kabul edip önce kendi âile ve yakınlarımızdan başlayarak, çevremize, komşularımıza ve bütün insanlığa ulaşacak ve “sadaka-i câriye” olacak hizmetlere koşmalıyız. Muhabbetimizi canlı tutmalı, tevbelerimizi artırmalı, gece gündüz kendimizi muhasebeye çekmeliyiz. Başta namaz olmak üzere üzerimizdeki ibâdetleri hakkıyla îfâ etmeye çalışmalıyız. Mânâsını düşünerek Kur’ân okumaya çalışmalı, Peygamber Efendimize bol bol salavât-ı şerife getirmeliyiz.

Gecelerden, bilhassa teheccüd namazından istifade etmeliyiz. Teheccüd vakitleri, kulun Mevlâsı ile baş başa kalacağı vakitlerdir. Gün boyunca binbir meşguliyet içinde boğulan insanın Allâh’la buluşacağı, aradaki herkesi çıkaracağı bu demler, en bereketli, en feyizli ve en kıymetli anlardır. Bu vakitte uyanık olmaya çalışmalı, bol bol Allah Teâlâ zikredilmelidir. Hayat, büyük, kıymetli ve sınırlı bir sermayedir; lüzumsuz yerlerde sarf edilmemelidir. Sonra elde, telâfîsi imkânsız pişmanlıklar kalır.

Nefsini eğitmek isteyenler, helâl-haram esaslarına çok dikkat etmelidirler. Besmele çekilerek abdest ve huzur hâli ile pişirilmiş yiyecekleri yemeye gayret göstermeli, haramdan ve hattâ şüpheli her türlü yiyecek ve içecekten uzak durmalıdır.

Kısaca az yemeli, az uyumalı, az konuşmalı ve az gezmelidir. Bütün bunlar, insanın gönlünü ve kafasını meşgul eden, kulu Rabbinden uzaklaştıran gâilelerdir. İnsan, fazla yiyip içmek, gezip tozmak için harcadığı zaman ile yukarıda saydığımız bütün ibâdet ve taati rahatlıkla yerine getirebilir. Bu önce niyetin düzeltilmesi, sonra da hayatın ve alışkanlıkların tanzim edilmesi ile mümkündür. Yeter ki, insan, bir şeye azmetsin…

Kerametlerle çok meşgul olmamak lâzımdır. Kerâmet, Allâh’ın bazı kullarına ikrâmı, bazı kullarına ise imtihanıdır. Kendisini kerâmetlerin büyüsüne kaptıran insan, farkında olmadan istikamet yolundan şaşmaya başlayabilir. Allâh’ın sevdiği kullarına verdiği en büyük kerâmet, kendi rızâsına ulaştıran istikamettir.

Hülâsâ mü’min, yeryüzü gibidir. İnsanların ayakları altında çiğnenir; iyi-kötü her insanın kahrını çeker. Yine de kendisinden insanlara hayat veren şeyler yetişir. Kötü düşünce ve kötü hareketlerle kendisine yönelen insanlar, onda hep güzellik ve fazilet bulurlar. Bütün gayreti, çalışması ve niyeti hep Rabbinin rızâsını kazanmaktır. Sözü zikir ve hikmet, sükûtu tefekkür ve ibrettir. Hâli, sükûnettir. Şiarı, huşû ve vekardır. Hazinesi, tevâzû ve inkisar, yani ilâhî takdire boyun eğmedir. Dâima hakkı tutar, hakkı sever, hakka uyar. Hakkı ve hakka giden her şeyi üstün tutar. Bâtılı ve bâtıla giden her şeyi hayatından çıkartır.

Cenâb-ı Hak, Peygamberlerin, sıddîkların, şehidlerin ve nimet verdiği böyle sâlih ve sâdık kullarının arasına bizleri de dâhil eylesin. Hatalarımızı setretsin, yüzümüze vurmasın. Bizi, rızâsına gidecek yollardan ayırmasın. Habib-i Ekrem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şefaatine bizleri de nâil eylesin. Âmin.

PAYLAŞ:                

Zahide Topcu

Zahide Topcu

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle