Giriş

ŞEBNEM’DEN

 

Muhterem okuyucularımız;

 

Yeni bir sayıyla daha huzurlarınıza çıkıyoruz. Yazın sıcaklık ve rehavetini azaltacak, sahip olduklarımızı ve olamadıklarımızı düşünmeye sevkedecek bir dergi hazırlamaya çalıştık, sizlere… 

Röportajımızda, Arnavutluk’ta komünizm zamanında doğup büyümüş bir kadının çırpınışlarını ve kendini denizin serin ve selamet sularına bırakabilmek için geçtiği dağları, vadileri sizlere yaklaştırmaya çalıştık. İçinde bulunduğumuz en büyük nimetlerden biri olan “İslâm”ı fark etmeye vesile olur ümidini taşıyoruz. Rahatça bulduğumuz ve uğrunda çok az çile çektiğimiz bu nimetin zaman zaman unutulduğunu, arka plana geçtiğini ve bir dekor, bir örf olarak hayatımıza renk verdiğini görüyoruz, maalesef… İslam’ın bize aslında ne verdiğini, bizim İslâm’da neyi bulmamız gerektiğini söylüyor bize bu röportajın satır araları….

Yine bir başka nimet, boş vakit… Üç aylık bir zaman var önümüzde, değerlendirebileceğimiz veya kendimizi köreltebileceğimiz!.. Acaba kendimiz için nasıl bir yaz tatili düşünüyoruz? Gezip tozmanın, gününü gün etmenin dışında ne gibi dertlerimize derman arayacağız bu yaz… Hangi eksiğimizi kapatacak, çocuklarımıza ne kadar vakit ayırıp, onlara neleri öğreteceğiz? “Bu Yaz Ne Yapalım?” başlıklı yazıyla dile getirilenler, bir nebze ışık tutuyor belki bu konuya, ama daha fazlasını yapmalıyız. Yarın pişman olmamak, mazeret ve bahanelerin gölgesine sığınmamak ve kendimizi kandırmamak için…

Maddî imkânlarımız apayrı bir nimet… “Bir hurması” olanın başkasına infak edecek kadar “zengin” olduğunu düşünürsek, fakirlikten yakınmamız ve başkasının malına göz dikmemiz anlamsız kalır. Sahip olduğumuz bu zenginliği acaba gereği kadar kullanabiliyor muyuz? Kimdir zengin, kimdir fakir? Gözü başkalarında olanı yakıp kül eden “hased” nedir? “Pul, Çul ve Yoksul”da, “Paylaşmanın Hakkını Vermek”de ve Muhterem Osman Nûrî Topbaş Hocaefendi’nin “Kalpteki Güzellikleri Yok Eden: Hased” yazılarında da bu konulara mercek tutulmaya çalışılıyor.

Bir başka nimet de sağlık… Sahip olduğumuz sıhhat ve âfiyetin şükrü için neler yapıyoruz? Gücümüz, kuvvetimiz yerindeyken âcizlere el uzatıyor muyuz? Gözümüz görürken bir âmânın elinden tutuyor muyuz? Yanıbaşımızda kayıp giden hayatlar için, genç fidanlarımız için neler yapıyoruz? “Anafor”da bir âmânın, kimsesizler yurdunda yaşarken ve hayata ilk adımlarını atarken karşılaştığı olaylar ve bunlarla ilgili duyguları dile getiriliyor. Gençlerimizin savrulup gitmemesi için âmâ olmamaya davet ediyor, bu yazı…

Şebnem dergisinin âmâ kardeşlerimize hizmet etmek üzere, kabartma harflere çevrildiği müjdesini vermekle yetinelim, şimdilik… Bu konudaki çalışmalarla ilgili daha geniş bir bilgiyi önümüzdeki sayıya bırakıyoruz.

Vakitlerinizin dolu dolu geçtiği, gönlünüzün ve aklınızın hayırla şenlendiği bir yaz geçirmeniz temennisiyle…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle