ŞEHİD BABAM

Şehid babam!.. Ben bunları sana yazarken dışarıda yağmur yağıyor, okulların tatile girmesine de bir hafta kaldı.  Ama ne yaz tatilinin gelmesi, ne de okulların tatile girmesi, sol tarafımda giderek büyüyen hasret acısını azaltmıyor.

Babacığım; seninle, eskiden olduğu gibi erkek erkeğe konuşmak istiyorum. Çünkü annem ve babaannem, sen şehid olarak geldiğin günden beri üzgünler, hiç konuşmuyorlar. Birçok zaman da bana ve kardeşime sarılıp:

“-Şehidimin yetimleri!..” diye ağlıyorlar.

Babacığım, sen askere giderken verdiğin “evin reisi olma” vazifeni hâlâ tutuyorum. Aynen sen gibi; her gün anneme, kardeşime, babaanneme hatırlarını ve bir istekleri olup olmadığını soruyorum. Eve gelen erkek misafirlerle ben ilgileniyor, hizmetlerini kendim yapıyorum. Gece yatarken de kapıları kilitliyor, duâ ediyorum. Sen şehid olmadan önce; “Allâh’ım, babamı, sağlık ve âfiyetle tez zamanda getir evimize!..” diyordum. Ama şimdi değiştirdim duâmı. Artık “Allâh’ım, babalarını bekleyen çocukları sevindir, ağlatma!..” diyorum.

Babacığım, sen en son telefon açıp:

“-Kandil Dağı’na operasyona gidiyoruz!..” dediğinde, sabaha kadar annemle uyumadık.  Annem bana:

“-Okula gideceksin, sen uyu!..” dedi, ama gözüme uyku girmedi.

Hep seni düşündüm baba. Karlı, soğuk dağlarda günlerce uyumadan nasıl çarpıştın teröristlerle? Sen de karlar üzerinde konserve yemeklerden mi yedin? -40 derecede, geceleri hiç üşümedin mi baba?

Babam!

Canım babam!

* * *

Babacığım; cenâze töreninde Muhtar Emmi ve Hoca amca, şehidliğin mükâfatlarından anlattılar. Sen, şimdi cennetin en yüksek köşkünde; peygamberlerin bile gıpta ettiği makamdaymışsın. Seninle gurur duydum babacığım.

“İşte bu; «Benim babam» dedim!”

Ama yine de ağladım baba.

Yine de çok üzüldüm.

Çünkü babasızlık çok zor, çok acıymış.

Üstelik her zorlukta yanımda olan sen de yoksun!

Yalnız kaldım baba...

Yapayalnız!

 Bir daha evimize hiç gelmeyeceğin, kapıda boynuna hiç atlayamayacağım, benimle güreşmeyeceğin aklıma geldikçe ağlıyorum!

Pazar günleri balık tutmaya da gidemeyeceğiz! Maç da yapamayacağız!

Annem; amcanla yaparsınız diyor, ama sensiz tadı çıkmaz ki!

Ah babacığım; meğer hayatın tadı seninle çıkıyormuş, her şey seninle birlikte güzel oluyormuş.

Senin kokunu, sesini, gülüşünü çok özledim baba!.. Hele senin dizine yatmayı, senden Peygamber kıssaları dinlemeyi, öyle özledim ki baba!

Annem, giysilerini dağıtırken gizlice gömleğinin ve kazağının bir tanesini yatağımın altına sakladım. Her gece onları kokluyor, öpüyor ve onlara sarılarak yatıyorum. Aslında sarıldıkça ve kokladıkça daha çok özlüyorum, ama ne yapayım; ancak onlarla avunabiliyorum.

Dün gece yatarken; “Allâh’ım, babamı rüyama bari getir, bir kez göreyim.” diye duâ etmiştim. Sen gelmedin, ama Peygamber Efendimiz geldi rüyamda. Başımı sıvazlayıp:

“-Sen niçin ağlayıp üzülüyorsun ki, ben, seni aslâ yalnız bırakmam. Biz seninle şu iki parmak kadar yakınız!..” dedi.

Seni göremedim, ama görmüş gibi sevinçle uyandım baba. Şimdi eskisi kadar üzülmüyorum, Peygamberimin her an yanımda olduğunu hissediyorum baba!

Kardeşime ve anneme de üzülmemelerini, yalnız olmadığımızı söylüyorum.

Allâh’a emânet ol, babacığım.

Oğlun Ahmet

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle