NAMAZ YARI YOLDA BIRAKMAZ!

 

Evin içinde bir ses, bütün inandığı doğrulardan aldığı güçle, o çatı altında nefes alan kim varsa duyması için bağırıyordu;

“-Namaz! Namaz! Yarı yolda bırakmaz!”

Sesin sahibi, hayır adına miras bırakacağı ne varsa, bugün içlerinden en güzelini seçmişti belli ki… Ve hafızama biraz da tatlı tebessümle kazınan bu cümle, uyanması gereken her şeyden uyandırıyordu rûhumu… Bugüne kadar beni yolun ortasında bırakıp giden ve aslında bu bana karşı gösterdiği kötülüklerin sadece bir kısmı olan bütün nefsânî arzularım ürpermişti birden... Bu yüksek sesle haykırılan şey; onların veremediği, sadece gerçekmiş gibi yalancı bir üflemeyle estirdikleri mutluluğu ortaya çıkarıyordu. Ve bu, onların hiç işine gelmiyordu… Ne de olsa dökülecekti her şey bir bir…

Sahtekârlığı ortaya çıkan bütün bu şeytânî kıvılcımların ateşi bir abdest ile son bulacaktı. Bu, onların en korkulu rüyasıydı!

Bir iz bırakmalıydım içimde bu gerçeği hatırlatacak. O sesin yokluğunda beni kurtaracak bir iz… Kalbimin duvarlarına kötülük şiirleri yazmak isteyenler, geldiklerinde o izleri görmeliydi. Şimdiye kadar en zor ânımda, tarafından terk edildiğim hangi hayırsız anı ve hayırla yâd edilmekten uzak hâtıra varsa, hepsini arşivlerden çıkararak kendi “günah müzemi” sergilemeliydim.

İçimdeki de dâhil, istekleri bitmeyen her şeytânî düşünce bilmeliydi, ileri giderse başına neler geleceğini… “Günah müzesinde” bir tevbe ipiyle asılarak son bulacağını bilmeliydi. Çünkü acıtmıştı, her biri içimi!

“Yarı yolda bırakmaz!” diyerek haykıran ses, kanayan yarama her bir harfinde tuz serpiştiriyordu özenle... Karşılıksız mutluluğu, büyük bir aptallıkla tercih etmeyen beni, utandırıyordu sessizce! Ve bu acıyan tarafım, onların eseriydi, anlıyordum! Beni şen kahkahalarda, sıcak tebessümlerde, güzel aynalarda ve o secdeden çok uzaklarda kandıran ne varsa, ortada kalmışlığımın sebebiydi…

Mâzide başından geçen tâlihsiz hâdiselerin çekingenliğinde, hayatına devam eden minik bir çocuk gibi ben de korkuyordum artık. Bilinçaltımda değil, her an yanımda gezinen nefsim ve şeytandı çünkü varlığından korktuğum. Nerede bir günah görsem ve nerede bir cennet hayali, kendi hikâyem geldi aklıma... Acıyla uyanmamı sağlayan intikama adanmış hikâyem...

Elimde süresi bitmiş sahte mutluluk, soğuk hayaller ve utanmanın rezilliği ile ben tek başıma yapayalnız bırakılırken, kendini yol arkadaşı olarak tanıtan nefsime, intikam sözü verdim. Ve yankılanan sesimin ürpertisi ile etrafıma baktığımda, yüzlerce yol ve üzerinde terk edilmiş “beni” gördüm. Ve işte o an anladım ki, bu yankı değil, ettiğim intikam yeminlerinin çoğalan sesiydi.

İşte o gün, günah müzesinin zamanının geldiğini anladım. Kimliği belirsiz bahanelerle atlattığı hangi hayır fırsatı varsa ve hangi günün vaktindeki namazı kandırdığını sanmışsa nefsim, bu müzenin darağacında sallanmayı hak etmişti şüphesiz… Ve açılış konuşmasının ilk cümlesi de hazırdı içimde, babamın tam vaktinde hayatıma giren o sesi şeref veriyordu törenime…

“-Namaz yarı yolda bırakmaz!..” cümlesi, bütün gerçekliğiyle huzuru vaad ediyordu benliğime…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle