Namaz Eğitimi

Âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i şerîflerde yüzlerce kez ehemmiyetine işaret edilmiş namaz ibadeti, başta Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- olmak üzere, ashâb-ı kiramın ve evliyâullahın en çok ihtimam gösterdiği ibadettir. Dinimizin direği, İslâm’ın beş esasından biri olan namaz hakkında merhum Mûsa Topbaş -kuddise sirruh- Efendi şöyle nasihat ederdi:

Îmanı, îtikadı düzelttikten sonra, dinimizin emir ve yasaklarını muhakkak öğrenmek lâzımdır. Farzları, vâcipleri, helâl ve haramları, sünnet ve mekruhları ve şüphelileri öğrenmeli ve bu bilgilerle hareket etmelidir. Her müslümanın ilmihal öğrenmesi lâzımdır. Bunlar öğrenilmeden tam müslümanlık olmaz.

Allah Teâlâ’nın emirlerini yapmaya ve O’nun râzı olduğu gibi yaşamaya çalışmalıdır. Allah Teâlâ’nın en çok beğendiği ve emrettiği şey, her gün beş vakit namaz kılmaktır. Çünkü namaz, dinin direğidir, mü’minin mîrâcıdır.

Namaz kılabilmek için evvelâ, sünnet üzere abdest almalıdır. Abdestin farzlarına, sünnetlerine, müstehap ve edeblerine dikkat etmelidir. Abdest, şartlarına uygun alındıktan sonra, sıra namaz kılmaya gelir. Namaz, Mîrâç gecesinde farz kılınmıştır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e Mîraç gecesi ihsan olunan nîmetlerden, namaz kılanlar pay alırlar. Bunun için namaz, mü’minin mîrâcıdır.

Namazda, ayakta iken secde yerine, rükûda ilen ayaklara, secdede iken burun ucuna, otururken iki elleri arasına bakmalıdır. Bu söylenen yerlere bakıp da, gözler etrafa kaymazsa, namazda huşû hâli hâsıl olabilir. Kalb, dünya düşüncelerinden kurtulabilir. El parmaklarını rükûda açmak ve secdede birbirine yapıştırmak sünnettir. Bunlara dikkat etmelidir. Parmakları açık veyahut bitişik bulundurmak, sebepsiz, boş şeyler değildir. Bizler için İslâmiyet’in sahibine uymak kadar büyük bir nîmet yoktur.

Namazı vaktinde kılmaya azimli olmalı ve farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini hakkıyla öğrenmeliyiz. Çocuklarımızı bu hususta ihmal etmek, doğru değildir. Hem öğretmeliyiz, hem de kılmalarına yardımcı olmalıyız. Kılmadıklarında şiddet göstermeden rıfk ile nasihat etmeliyiz. Hatta mümkün oldukça beraberce cemaat olup kılmalıyız. İhmallerini gördüğümüzde, bıkmayıp usanmayıp telkinât ve nasihatlerimize devam etmeliyiz. Çünkü evlâda karşı hakîkî şefkat budur. Hangi merhametli ana ve baba, evlatlarının yanmasına râzı olur? Şüphesiz hiçbiri. O hâlde bu pek mühim hususta ihmalci olmak doğru olmaz.

Bir insanın evlâdı ibadet edince, kazandığı sevaplar kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır.

Bir babanın evlâdını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak ise, evlatlarımıza, îmanı, yani Allah Teâlâ’nın ve Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sevgisini telkin etmekle, farzları, haramları öğretmekle, ibadetin zevkini aşılamak ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur.

Namaza lâzım gelen önemi vermek lâzım. Ancak ihlâs, istikamet üzere yapılan kulluktan semere (meyve) alınır. Namaz, dinin direği mesabesinde olması bakımından her hususta çok ihtimam gösterilmelidir.

Ya Rabbi, bizleri de namaz ibadetinin kıymetini bilen, onu hakkıyla ikame eden kulların arasına dâhil eyle. Âhiret günü, Kur’ân-ı Kerîm’i ve namazı bizden dâvâcı eyleme! Âmin.

PAYLAŞ:                

Zahide Topcu

Zahide Topcu

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle