İslam Kardeşlik Hukuku

Kur’ân-ı Kerim’in pek çok âyet-i kerîmesi, Müslümanlar arasında var olan ve varlığını devam ettirmesi gereken muhabbet, fedakârlık, birlik ve bağlılığı göstermektedir. Meselâ Âl-i İmrân Sûresi’nde şöyle buyrulmaktadır:

“Hep birlikte Allâh’ın ipine (İslâm’a, Kur’ân’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allâh’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki, doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmrân, 103)

Yukarıdaki âyet-i kerîme, Müslümanlar arasındaki kardeşliğin “ilâhî bir nîmet” olduğunu açıkça ifade etmekte ve “kardeşlikten mahrum olunduğu zamanlarda” insanların âdeta bir ateş çukurunun tam kenarında gezindiğini haber vermektedir. Gerçekten bu nefret ve düşmanlık duyguları hem fertleri, hem de toplumu içten içe yakıp kavurmakta, güzel haslet ve hüsn-i niyetleri alt üst etmektedir.

Başka bir âyet-i kerimede de mü’minlerin kalplerinin Allah tarafından birleştirildiği şöyle vurgulanmaktadır:

“Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak gâliptir ve hikmet sâhibidir.” (el-Enfâl, 63)

Hucurât Sûresi’nde de, mü’minler arasındaki münâsebetin “ancak ve ancak kardeşlik olduğu” ifade edilmiştir.

“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun.” (el-Hucurât, 10)

Âyet-i kerîmede vurgulanan bu kardeşlik, ana-baba bir kardeşlikten öte ve derindir. Peygamber Efendimizin muhâcir ve ensar hazerâtı arasında tesis ettiği gibi, din kardeşliği, kan kardeşliğinden daha fazla dikkate alınmış, neredeyse din kardeşlerinin “mirasçı” olacağı zannedilmiştir.

 

Allah Rasûlü’nün Lisânından

KARDEŞLİK

 

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

Müslümanlar birbirine zulmetmez

 “Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yalnızlığa  (ve düşmana) terk etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58; Ebû Davud, Edeb, 38, 60; Tirmizî, Hudûd, 3; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

* * *

“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden önce o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim, 10; Rikak, 48)

 

Müslüman, müslümana hıyânet etmez

“Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona hıyânet etmez, yalan söylemez ve yardımı terk etmez. Her müslümanın, diğer müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Takvâ işte buradadır. (Hadîsin bu kısmında, Peygamberimiz, üç defa göğsüne işaret etmiştir.) Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakîr görmesi yeter.” (Tirmizî, Birr, 18; ayrıca bkz: Müslim, Birr, 32)

 

Müslüman, müslümanın gıybetini yapmaz

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:

“-Gıybet nedir, bilir misiniz?” Ashâb-ı kirâm:

“-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” dediler.

“Gıybet, din kardeşini, hoşlanmadığı bir şey ile anmandır.” buyurdu.

“-Söylenen ayıp, eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.

“-Eğer söylediğin şey onda varsa, gıybet etmiş olursun. Yoksa, ona iftira ettin demektir.” (Müslim, Birr, 70; Ebû Davud, Edeb, 35; Tirmizî, Birr, 23)

* * *

“Kim (din) kardeşinin ırz ve nâmusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyâmet günü o kimseyi cehennemden korur.” (Tirmizî, Birr, 20)

 

Kardeşine yardımcı olur

“Kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da kulunun yardımcısıdır.” (Müslim, Zikr, 37-38; Ebû Dâvud, Edeb, 60; Tirmizî, Hudûd, 3)

* * *

“Bir kimse, bir mü’minden dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyâmet gününde o mü’minin sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve âhirette kolaylık gösterir. Bir kimse, bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve âhiretteki ayıplarını örter. Mü’min kul, din kardelinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da o kulun yardımındadır…” (Müslim, Zikr, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

 

Cennete girmenin yolu, îman ve muhabbeten geçer

“Canım kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, sizler îman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de îman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayın.” (Müslim, Îman, 93-93; Tirmizî, Et’ime, 45; Kıyâmet, 56; İbn-i Mâce, Mukaddime, 9, Edeb, 11)

 

Kardeşine, karşılaştıkça selâm verir

“Sizden biriniz, din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırsa, tekrar selâm versin.” (Ebû Davud, Edeb, 135)

 

Allah için sever, Allah için ziyaret eder

“Adamın biri, bir başka köydeki din kardeşini ziyaret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek için onun yolu üzerinde bir meleği vazifelendirdi. Adam, meleğin yanına gelince, melek:

“Nereye gidiyorsun?” dedi. Adam:

“-Şu ilerideki köye bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum.” cevabını verdi.

“-O adamdan elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?” dedi. Adam:

“-Yok, hayır, ben onu sırf Allah rızâsı için severim. Onun için ziyaretine gidiyorum.” dedi. Bunun üzerine melek:

“-Sen onu nasıl seviyorsa, Allah da seni öylece seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın sana gönderdiği elçisiyim.” dedi.” (Müslim, Birr, 38)

* * *

“Din kardeşini seven kişi, ona sevdiğini bildirsin.” (Ebû Davud, Edeb, 113; Tirmizî, Zühd, 54)

 

Mü’min kardeşinden duâ ister

Ömer ibni Hattâb -radıyallâhu anh-’tan şöyle rivâyet olunmuştur:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den umre yapmak için izin istedim, verdi ve:

“-Sevgili kardeşim, bizi de duâdan unutma!” buyurdu.

(Hazret-i Ömer, devamla şöyle der:) Bu sözüyle Allah Rasûlü, bana öyle bir şey söylemiş oldu ki, benim için dünyaya bedeldir.” (Ebû Davud, Vitr, 23)

Başka bir rivâyette de bu hadîs-i şerîf şöyle nakledilmiştir:

“Sevgili kardeşim, bizi de duâna ortak et!..” (Ebû Davud, Vitr, 23; Tirmizî, Deavât, 109; İbn-i Mâce, Menâsik, 5)

 

Mü’min, mü’mine gıyâbında duâ eder

“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için duâ ederse, mutlaka melek ona, «Aynı şeyler sana da verilsin.» diye duâ eder.” (Müslim, Zikir, 86; Ebû Davud, Vitir, 29)

* * *

“Bir müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı duâ kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır duâ ettikçe, yanında bulunan vazifeli melek, ona, «Duân kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.» diye duâ eder.” (Müslim, Zikr, 87, 88; İbn-i Mâce, Menâsik, 5)

 

Bir vücud gibidir

“Mü’minler, birbirini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Salât, 66; Müslim, Birr, 120-124; Ebû Davud, Cihad, 65; Nesâî, Mesâcid, 26; İbn-i Mâce, Edeb, 51)

* * *

“Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” (Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbirini arasına geçirerek kenetledi.) (Buhârî, Salât, 88; Müslim, Birr, 65; Tirmizî, Birr, 18; Nesâî, Zekât, 67)

 

Kardeşine hased ve nefret etmez

“Birbirinizle hasetleşmeyiniz. Almayacağınız bir malın fiyatını müşteri kızıştırmak için artırmayınız. Birbirinize kin ve nefret beslemeyiniz. Birbirinize darılıp yüz çevirmeyiz. Birinizin satışı üzerine başka biriniz satış yapmasın. Ey Allâh’ın kulları, böylelikle kardeş olunuz. Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakîr görmez. (Peygamberimiz üç defa göğsünü işaret ederek buyurdular ki:) Takvâ, işte buradadır. Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi, bir kimseye şer olarak yeter. Her müslümanın kanı, malı ve ırzı, başka müslümana haramdır.” (Müslim, Birr, 32; ayrıca bkz: Buhârî, Edeb, 57; Ebû Davud, Edeb, 47; Tirmizî, Birr, 24; İbn-i Mâce, Duâ, 5)

 

Onun satışı üzerine satış yapmaz

“Müşteri kızıştırmayınız. Bir kimse, kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın. Din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin. Bir kadın, din kardeşi bir kadının çanağındaki nimeti kendi kabına doldurmak için, onun boşanmasını istemesin.” (Buhârî, Büyû’, 64; Müslim, Nikâh, 51, Nesâî, Büyû’, 16)

 

Kötü zandan sakınır

“Kötü zandan sakınınız. Çünkü kötü zan, sözlerin en yalan olanıdır. Başkalarının gizli kapaklı hâllerini ve ayıplarını araştırmayın. Birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin. Birbirinizi kıskanmayın. Kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allâh’ın kulları!.. Allâh’ın size emrettiği gibi kardeş olun!..” (Bkz: Müslim, Birr, 28-34)

 

Müslümanların gizli hâllerini araştırmaz

“Müslümanların ayıplarının, gizli durumlarının peşine düşer, araştırmaya kalkışırsan, onların ahlâkını bozarsın veya onları buna zorlamış olursun.” (Ebû Davud, Edeb, 37)

* * *

İbn-i Mes’ûd -radıyallâhu anh- bir gün kendisine bir adam getirilerek, “Bu, sakalından şarap damlayan falanca kişidir.” Denildiğini, bunun üzerine kendisinin de şu cevabı verdiğini bildirmektedir:

“Biz, ayıp ve kusur araştırmaktan men edildik. Kendiliğinden bir kusur veya ayıp ortaya çıkarsa, biz onun gereğini yaparız.” (Ebû Davud, Edeb, 37)

 

Hiçbir iyiliği küçük görmez

“Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!..” (Müslim, Birr, 144; ayrıca bkz: Ebû Davud, Libâs, 25; Tirmizî, Et’ime, 30)

 

Müslümanın uğradığı felâkete sevinmez

“Kardeşinin uğradığı felâketi sevinçle karşılama! Allah onu rahmetiyle o felâketten kurtarır da seni derde uğratır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 54)

 

Müslümana “kâfir” diye hitap etmez

“Bir adam, din kardeşine, «Ey kâfir!» derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi, söylenildiği gibi ise söz doğrudur; yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz, söyleyene geri döner.” (Buhârî, Edeb, 73; Müslim, Îman, 111; Tirmizî, Îman, 16)

 

Uzun süre küs ve dargın durmaz

“Müslümanın kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir.” (Buhârî, Edeb, 63; Müslim, Birr, 23)

“Bir müslümanın, din kardeşini üç gün üç geceden fazla terk edip küs durması helâl değildir. İki Müslüman karşılaşırlar; biri bir tarafat, öteki öbür tarafa döner. Hâlbuki o ikisinin en iyisi önce selâm verendir.” (Buhârî, Edeb, 62; Müslim, Birr, 23; Ebû Davud, Edeb, 47; Tirmizî, Birr, 21; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7)

“Kim, din kardeşini bir yıl terk edip küs durursa, onun kanını dökmüş gibi günaha girer.” (Ebû Davud, Edeb, 47)

 

Kendisi için istediğini, kardeşi için de ister

“Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediğini şeyi, mü’min kardeşi için de istemedikçe gerçek mânâda îman etmiş olamaz.” (Buhârî, Îman, 7; Müslim, Îman, 71-72; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 59; Nesâî, Îman, 19, 33; İbn-i Mâce, Mukaddime, 9)

 

Müslüman kardeşini misafir eder

Ebû Şüreyh Huveylid ibni Amr el-Huzâî -radıyallâhu anh- Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi:

“-Allâh’a ve âhiret gününe îman eden kimse, misâfirine câizesini versin.”

Ashâb-ı kirâm:

“-Yâ Rasûlallâh!.. Misâfirin câizesi nedir?” diye sordular.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurdu:

“-Onu bir gün ve bir gece ağırlamaktır. Misafirlik üç gündür. Misafiri üç günden fazla ağırlamak ise sadakadır.” (Buhârî, Edeb, 31; Müslim, Lukatai 14; Ebû Dâvud, Et’ime, 5; Tirmizî, Birr, 43; İbn-i Mâce, Edeb, 5)

 

Kardeşine yük olmaz

Peygamber Efendimiz:

“-Bir müslümanın, din kardeşinin yanında onu günaha sokacak kadar kalması helâl değildir.” buyurdu.

Bunun üzerine ashâb-ı kirâm:

“-Yâ Rasûlallâh! İnsan, din kardeşini nasıl günaha sokar?” diye sorunca:

“Misafirini ağırlayacak bir şeyi bulunmayan kimsenin yanında oturup kalmakla…” buyurdu. (Müslim, Lukata, 15, 16)

 

Kul hakkına dikkat eder

“Dâvânızı bana getiriyorsunuz, ancak ben bir beşerim. (Kimin haklı olduğu hususunda) bana bir vahiy gelmiş değildir. Vahiy gelmeyen konularda ben ancak kendi re’yimle hükmediyorum. Olur ki, biriniz, diğerine nisbetle delilini daha tesirli anlatır, daha iyi ortaya koyar, ben de onu haklı zannederek lehine hükmederim. Her kime kardeşine âit bir hakkı verirsem, sakın onu almasın. Ben ona bir ateş parçası vermiş olurum.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, VI, 307; Buhârî, Ahkâm, 20)

 

Her türlü durumda kardeşine yardım eder

Enes -radıyallâhu anh-’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Din kardeşin zâlim de, mazlûm da olsa ona yardım et.”

Bir adam:

“-Yâ Rasûlallâh! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zâlimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz?” dedi.

“-Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki, bu, ona yardım etmektir.” buyurdu. (Buhârî, Mezâlim, 4; İkrâh, 7; Tirmizî, Fiten, 68)

 

Müslümanın, Müslüman üzerindeki hakları vardır

“Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir: Verilen selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, cenâzeye iştirâk etmek, dâvete icâbet etmek, aksırana «yerhamukellâh» demek.” (Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Selâm, 4; İbn-i Mâce, Cenâiz, 1)

* * *

Ebû Ümâre Berâ ibni Âzib -radıyallâhu anhümâ- şöyle dedi:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. Bize şunları emretti: Hastayı ziyaret etmek, cenâzeye katılmak, aksırana «yerhamükallâh» demek, yeminini bozmayıp yemini üzere devam etmek, zulme uğrayana yardım etmek, dâvet edenin dâvetine katılmak, selâmı yaygınlaştırmak.

Rasûlullah bize şunları da yasakladı: Altın yüzükler veya yüzük takmak, gümüş kaptan su içmek, ipek minder kullanmak, ipekten yapılmış elbise giymek, ince ipek giymek, kalın ipek giymek, hâlis ipek kumaştan elbise giymek...” (Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Libâs, 3; Tirmizî, Edeb, 45; Nesâî, Cenâiz, 53)

 

Aksırınca “teşmit”te bulunur

“Sizden biriniz aksırdığı zaman: «Elhamdülillâh: Allâh’a hamd olsun.» desin. Kardeşi veya arkadaşı da ona: «Yerhamukallâh: Allah sana rahmetiyle muâmele etsin» desin. Aksıran, (bu sefer) «Yehdîkümullâhu ve yuslihu bâleküm: Allah sizi hidâyette kılsın ve kalbinizi ıslâh eylesin.» diye karşılık versin.” (Buhârî, Edeb, 126; Tirmizî, Edeb, 3; İbn-i Mâce, Edeb, 20)          

 

Kardeşiyle musâfaha eder

Enes -radıyallâhu anh- şöyle dedi:

Bir adam:

“-Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizden bir kişi kardeşi veya arkadaşıyla karşılaştığında onun için eğilebilir mi?” diye sordu. Peygamber Efendimiz:

“-Hayır, eğilemez.” Buyurdu. Adam:

“-Ona sarılıp öpebilir mi?” diye sordu. Efendimiz:

“-Hayır.” buyurdu. Bu defa adam:

“-Elini tutup tokalaşabilir (musâfaha yapabilir) mi?” dedi. Peygamberimiz:

“-Evet.” buyurdu. (Tirmizî, İstîzan, 31; İbn-i Mâce, Edeb, 15; Ahmed bin Hanbel, Müsned, III, 198)

 

Hastalandığında ziyaret eder

Sevbân -radıyallâhu anh-’den rivâyet edildiğine göre Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“-Bir Müslüman, hasta bir Müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir.”

“-Ey Allâh’ın Rasûlü, cennet hurfesi ne demektir?” dediler. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“-Cennet yemişidir.” buyurdu. (Müslim, Birr, 40-42; Tirmizî, Cenâiz, 2)

* * *

“Bir Müslüman, hasta olan bir Müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.” (Tirmizî, Cenâiz, 2; Ebû Dâvud, Cenâiz, 3; İbn-i Mâce, Cenâiz, 2)

 

Cenâzenin arkasından duâ eder

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir ölü defnedildikten sonra kabri başında durdu ve şöyle buyurdu:

“Kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz ve Allah’tan ona başarılar dileyiniz. Çünkü o, şu anda sorgulanmaktadır.” (Ebû Davud, Cenâiz, 69)

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle