İkram Veya İmtihan Olan Eşlere

Erkek veya kadın -istisnâsız- her insan için herhalde en büyük zenginlik, sevdiği ve sevildiği bir âilesinin olmasıdır. Her akşam sevinç ve hasretle dönülen yuvalar, en büyük enerji merkezleri, en mûteber rehabilite mekânlarıdır. Bunlar tecrübeyle bizzat yaşandığı gibi, İlâhî Kelâm’da da; “İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda muhabbet ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir...” (Rûm, 21) âyet-i kerîmesiyle sabittir.

İnsanoğlu, yalnızca et ve kemikten meydana gelmiş bir varlık değildir. Duyguları, düşünceleri, sinirleri, hormonlarıyla birlikte var olan bir canlıdır. Her şeyin görünen ve sahip olunan madde ile mümkün olabileceğini savunan ve dikte eden modernizm, en son kertede insanların tıkanmasına ve âilelerin parçalanmasına seyirci kaldı. Belki yapılabilecek son hizmet olarak psikiyatr hizmetleri ve âile mahkemelerinin sayısı artırıldı.

Hâlbuki evlilik, toplumu ayakta tutan en önemli kurum olduğu gibi nesillerin devamını sağlayan en sağlam temeldir. Ne yazık ki hayatta her meslek veya işin bir talimi olduğu hâlde birbirlerini çok uzun bir yolculukla bütünleyerek nesiller yetiştiren âile fertlerinin eğitimi ihmal edilmektedir. Bu diplomasız yetişen fertlerde olduğu kadar diplomalı meslek uzmanlarında dahî görülebilen bir eksikliktir.

Bambaşka fıtrat ve kültürlerden gelerek paylaşılan evlilik hayatı ve incelikleri, birçok zaman meslek diplomasıyla dahî öğrenilememekte, problemlerin çözümü noktasında âileler bîçare kalabilmektedir. Uzun birlikteliklerde birbirlerini her konuda tamamlayıp huzur ve mutluluk temin edilmesine vesile olacak sağlıklı evlilikler için olmazsa olmaz birtakım adımlar vardır. Biz de karınca kararınca bunlara temas etmek isteriz.

 

1-Tanıma-Tanışma

Evlilik akdi, âhirette dahî devam edecek uzun bir yolculuktur. Bu sebeple evlenecek fertler, öncelikle kişilik, şahsiyet, ilgi, ideal ve eğitim konularında birbirlerini iyi tanımalı; kalb-i selîm ve akl-ı selîm olarak karar vermelidirler.

Başlarda küçük görülen problemler, evlilik yaşı ilerleyip hayatın diğer zorluklarıyla karşılaşıldıkça büyük sıkıntılara sebep olabilmektedir. Özellikle birbirlerini tamamlamak üzere evlenen eşler, beklentilerini bulamadıkları anda büyük çöküş yaşamakta, sevgi ve güven boşluğu yaşamaktadır.

 

2-Roller İyi Bilinmeli ve Kabul Edilmeli

Ailede erkek, “Erkekler kadınlar üzerine kavvâmdır.” (en-Nisâ, 34) âyet-i kerîmesiyle evin yöneticisi ve koruyucusu kılınmış; kadın ise, Kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz. Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle faydalanabilirsin. Şayet doğrultayım dersen kırarsın...” (Müslim, Radâ, 59) hadîs-i şerîfiyle zayıf, narin, ama evin ziyneti şeklinde belirlenmiştir.

 

3-Farklı Fıtratlar Olduğu Unutulmamalı

Kadın ve erkek, yaratılışları itibariyle de birbirinden farklıdır. Erkekler daha çok beyinlerinin sol tarafını; mantık ve matematik tarafını kullanır ve gerçekçi davranırlar.

Kadınlar ise daha çok beyinlerinin sağ tarafını kullanır ve duygu ağırlıklı davranırlar.

Erkekler konuşmayı fazla sevmez, daha çok susarak rahatlamayı tercih ederler, kadınlar ise sevinç ve problemlerini konuşarak paylaşmayı sever ve anlatarak rahatlarlar.

Erkekler fıtraten sâkin yapılı, kadınlar aceleci ve sabırsızdırlar.

Dolayısıyla bünyelerinde fıtrattan gelen bu ve benzeri zıtlıklar, her fertte potansiyel olarak bulunmaktadır. Çiftler gayr-i irâdî kendilerine verilmiş olan bu özellikleri göz önünde bulundurmalı, bunları ihmal ederek veya göz ardı ederek aksi davranışlara kendilerini zorlamamalıdırlar. Bastırılarak ihmal edilen her ihtiyaç, ileriki zamanlarda büyümeye hazır bir problem olarak yerini alacaktır.

 

4-Sağlıklı İletişim İhmal Edilmemeli

İnsan olmanın en büyük özelliği, sözle kurulan iletişimdir. İletişim, hayatı devam ettirebilmek için su kadar önemlidir. Çünkü iletişim, asırlık evliliklerin temellerini atan kökler mesabesindedir. Kökler sağlam durduğu müddetçe üstünde esen fırtına ve depremler evlilikleri yıkamaz.

Bununla birlikte iletişimde ağızdan çıkan söz çok önemlidir. Yûnus Emre’nin buyurduğu gibi;

“Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı.

Söz ola ağulu aşı

Yağ ile bal ede bir söz…”

Allah Teâlâ, evliliği kutsal addederek Nisâ Sûresi, 19. âyeti kerîmede “eşlerin birbiriyle iyi geçinmelerini” emreder ve şöyle buyurur:

“Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allâh’ın onda pek çok hayır takdir ettiği bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz.”

Âile ihtilaflarında en çok yapılan hata, eşlerin birbirlerinden beklentilerini ve kırgınlıklarını net bir şekilde ifade etmemeleridir. Problem isimlendirilmeyip çözüm aşamasına gelinmediği için, yapılan hata habersizce devam etmektedir. Bu durum, belli bir zaman aşımı sonunda eşlerin tavır almasına, küsmesine ve ithamlarda bulunmasına yol açmaktadır. Bunun devam etmesi ise, kalplerin soğumasına ve sevginin azalmasına sebebiyet vermektedir. Tablonun en esef verici yönü ise, eşlerin bu esnada çözüm odaklı çalışma ve çabalama yerine kendilerini, anlık rahatlama için geçici iş ve eğlencelerle oyalamasıdır. Son yıllarda bu kaçış yerleri arasına bilgisayar, internet ve cep telefonları girmiş durumda…

 

UZUN ÖMÜRLÜ VE MUTLU EVLİLİKLER İÇİN

Her konuda örnek olan Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyh ve sellem-, âile hayatına ve eşlerle münâsebetlerde nelere dikkat edilmesi gerektiği hususuna çok önem vermiştir. Bazen ashâb-ı kirâm, kendisine âile hayatlarıyle ilgili sorular sormuş, bazen hanımlar, kendi eşleriyle ilgili şikâyetlerini ifade etmişlerdir. Peygamber Efendimiz de çeşitli vesilelerle ashâbını eğitmiş, onlar için kendisi canlı bir örnek olmuştur.

Ashâbına, eşlerini hoş tutmak için yaptıkları helâl ve mübah şeylerin “nafile ibadet” olduğunu haber vermiş; onları “en hayırlı mü’min” olmaya şöyle teşvik etmiştir:

“Îman açısından mü’minlerin en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır. Sizin en hayırlınız ise, hanımlara karşı en hayırlı olanınızdır.” (Tirmizî, Radâ, 11; Ebû Dâvud, Sünne, 11, 14)

* * *

Kendisi de “mükemmel bir eş”, “bir baba”, “bir kayınpeder” ve “bir dede” olan Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

 

Eve “Selâm” ve Güleryüzle Girerdi

Her sabah ve ikindi vakitlerinde, bütün eşlerine tek tek uğrayarak hâl hatırlarını sorar, herhangi bir ihtiyaçları olup olmadığını öğrenirdi. Hanımlarının yaş ve fıtratlarına göre hitap eder, onları dinleyip gönüllerini alır, ihtiyaçlarını temin ederdi.

 

Sevgisini, Sözleriyle ve Davranışlarıyla Göstermekten Hiç Çekinmezdi

Sevgi, bütün insanlar için önemli bir gıda olmasına rağmen, zayıf bir fıtrat üzere yaratılmış olan kadınlar için hayatî bir ihtiyaçtır. Nitekim erkekler daha realist, kadınlar ise daha hissî (duygu ağırlıklı) davranırlar. Bu sebeple başta sevgi ifade eden sözler olmak üzere; güzel sözler kadınlar için hem bir ihtiyaç, hem de en önemli dinamizm kaynağıdır.

Bir gün Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- Peygamber Efendimize:

“-Yâ Rasûlallah, bana olan sevgin nasıldır?” diye sorar. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Kördüğüm gibi…” diye cevap verir. Bu cevaba çok sevinen Hazret-i Âişe, aradan yıllar geçtikten sonra tekrar sorar:

“-Ey Allâh’ın Rasûlü!.. Kördüğüm nasıldır?”

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tebessümle onun gönlünü almayı bilir:

“-İlk günkü gibi!..”

 

Eşlerine Yumuşak ve Sabırlı Davranırdı

Peygamber Efendimiz, onca zorluk ve kıtlık zamanlarında dahî eşlerine tek bir kötü söz söylememiş, kırıcı davranışlarda bulunmamıştır. Eşleri bazen sabahtan akşama kadar Efendimize kırgın oldukları hâlde onların huysuzluklarına tahammül etmiş, onları hoşgörüyle karşılamıştır.

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- anlatıyor:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. (Benim nöbetimde) hanımlarından birinin yanına gitmiş olabilir diye içime kıskançlık düştü. Geri gelince hâlimi anladı ve:

“Kıskandın mı yoksa?” diye sordu. Ben de:

“-Evet! Benim gibi biri, Senin gibi birini kıskanmaz da ne yapar?” dedim. Allah Rasûlü:

“-Sana yine şeytanın gelmiş olmalı.” buyurdu. Ben:

“-Benim de şeytanım mı var?” dedim.

“-Şeytanı olmayan kimse yoktur.” buyurdu.

“-Senin de var mı?” diye sordum.

“Evet, ancak ona karşı Allah bana yardımcı oldu da o Müslüman oldu!..” buyurdu.” (Müslim, Münâfikûn 70, (2815); ; Nesâî, İşretü’n-Nisâ, 4)

 

Eşlerine Güleryüzlü Davranır, Şakalarına İştirak Ederdi

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Cebrail ile görüşüp göklerden vahiy aldığı hâlde ümmetine her konuda örnekti. Âiledeki sevgi ve muhabbeti artırmak için her hâl ve davranışta bulunmuş ve eşlerin birbirleriyle şakalaşmasının kalbe sevinç ve ferahlık verdiğini haber vermişti.

Bir gün Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-, bulamaç pişirmişti. Efendimiz, sofraya eşlerinden Hazret-i Sevde -radıyallâhu anhâ- ile birlikte oturdu. Hazret-i Sevde bulamacı yemiyor, Hazret-i Âişe ise yemesi için ısrar ediyordu. Hazret-i Sevde ve Hazret-i Âişe’nin arasında oturan Efendimiz, onlara müdahale etmeden onları izliyordu. Hazret-i Âişe Annemiz, Hazret-i Sevde Annemize:

“-Yemezsen yüzüne sürerim.” dedi.

Sevde Vâlidemiz, yememeye devam edince Hazret-i Âişe, bulamacı onun yüzüne sürdü. Bunun üzerine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem, Hazret-i Sevde’nin elini alıp bulamaca batırdı ve:

“-Sen de ona sür!” dedi.

Daha sonra onların hâlini gülerek izledi. (Heysemî, Zevâid, 4, 315-316)

 

Eşini İncitmeden Hatasını Gösterirdi

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yaratılan bütün canlılara sevgi ve hürmet gösterdiği gibi hanımlarına da fazlasıyla merhamet ve muhabbet gösteriyordu. Hazret-i Safiye -radıyallâhu anhâ- anlatıyor:

“Allah Rasûlü, bir gece yolculuğunda beni devesine almıştı. Yolda uyuklamaya başladım. (Uyumamı önlemek için) bir taraftan bana dokunuyor, bir taraftan da:

“-Hey! Ey Huyey’in kızı Safiye! diye sesleniyordu. (İbn-i Hacer, el-Metâlib, II, 417)

 

Eşlerinin Kusurlarını Görmezden Gelir, İyi Huylarını Överdi

Bir gün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Muhâcirler ve Ensarın teşkil ettiği bir topluluk önünde ganimetleri taksim ederken eşi Hazret-i Zeynep binti Cahş -radıyallâhu anhâ- söze karıştı. Hazret-i Ömer onu azarladı. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Ömer, onunla uğraşma!.. O “evvâhe” (yumuşak huylu, yufka yürekli ve çok dua eden)dir.” buyurdu. (İbn-i Abdil’l-Ber, el-İstiâb, IV, 309)

 

Hanımlarının Gönüllerini Hoş Edecek Şeyler Yapardı

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- anlatır:

“Bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’le oturuyorduk. Birden insanların ve çocukların gürültüsü geldi. Bir de baktık ki, insanların arasında Habeşliler dans ediyor. Efendimiz:

“-Âişe, gel bak!” dedi.

Yanağımı omzuna koydum, iki omuzu arasından bakmaya başladım. Bir müddet sonra:

“-Yetmedi mi ey Âişe!..” dedi. Ben de bana verdiği değeri anlamak için:

“-Hayır.” dedim.

Yorgunluktan ayaklarını değiştirdiğini bir ötekine bastığını gördüm.”

 

Hatalarına Karşı Onlara Kin Tutmaz, Affederdi

Ebûbekir -radıyallahu anh- birgün Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in huzuruna girmek için izin istediği sırada, kızı Âişe’nin Peygamber Efendimiz’e karşı yüksek sesle konuştuğunu duydu. İçeri girince kızını tokatlamaya kalkışarak:

“- Allah Resûlü’ne karşı nasıl sesini yükseltirsin!” dedi.

Peygamberimiz Hazret-i Ebûbekir’e mâni oldu. O da öfke ile dışarı çıktı. Ebûbekir -radıyallâhu anh- ayrılınca Efendimiz Hazret-i Âişe’ye:

“- Gördün mü, seni babanın elinden nasıl kurtardım!” buyurdu.

Hazret-i Ebûbekir birkaç gün sonra tekrar huzur-i risâlet-penâhîye çıkmak için izin istedi. İçeri girdiğinde Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- ile kızının barıştıklarını görünce:

“- Beni savaşınıza karıştırdığınız gibi barışınıza da dâhil edin.” dedi.

Resûlullah Efendimiz de:

“- Kabul ettik, seni aramıza kattık.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 84)

 

Kıskançlıklarında Sabırlı Davranır, Hatalarını Anlamalarını Beklerdi

Peygamber Efendimiz, bir sefere eşlerinden Hazret-i Safiye ve Ümmü Seleme ile beraber çıkmıştı. Bir ara Ümmü Seleme’nin hevdeci sanarak Safiye -radıyallâhu anhâ-’nın hevdecinin yanına gitti, konuşmaya başladı. Onun Safiye -radıyallâhu anhâ- olmadığını anlayınca Ümmü Seleme Annemizin yanına döndü. Ümmü Seleme, kendi gününde Efendimizin Safiye Annemizle konuşmasını dahî kıskanmıştı. Efendimize:

“-Allâh’ın elçisi olduğun hâlde benim günümde yahudinin kızıyla konuşuyorsun!..” dedi.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üzüldü ve suskun kaldı. Bu durumu gören Ümmü Seleme pişman oldu ve:

“-Ey Allâh’ın elçisi, benim için af dile… Beni böyle yapmaya kıskançlık sevk etti.” dedi.

* * *

Evlilikle eşler, birbirlerini Allâh’ın kendilerine gönderdiği bir ikram veya imtihan olarak görüp mümkün olduğunca tahammül sahibi olmaya çalışmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki, yapılan zerre miktarı hayır ve şer ihmal edilmediği gibi, âilenin selâmeti için katlanılan her türlü sıkıntı, dert ve tasa da boşa gitmeyecektir.

Hazret-i Ömer, bu sebeple hanımlarından şikâyet eden kocalara:

“-Sevmek ve sevdirmek için yollar arayın!” diye nasihatte bulunmuştur.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de bütün evlilerin kulağına küpe olacak şu nasihatte bulunmuştur:

“Allah bir evin rızkının bereketini, karı-kocanın muhabbetinde gizlemiştir.”

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle