İçtiğim Gözyaşlarım

“Rahmân’ın (has) kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler. Câhiller kendilerine laf attığında (incitmeksizin) «Selâmetle!» derler, (geçerler).” (el-Furkan, 63)

 

Yavaşça durur adımlarım… Nefesim daralır…

Her bir damlası dizilir boğazımda, gözyaşlarımın…

Susmak, bu kadar mı soğuk rüzgârların esiridir. Susmak, bu kadar mı yalnızlığın habercisidir.

Usulca kaldırırım başımı, yüreğimdeki yaralar için yudumlarım gözyaşlarımı…

“Yola devam!” sesi gelir göklerden… Derin bir nefes alırım ve zorlu hayat yolculuğumda, geri dönülmez adımlarımı atarım.

Zamanın kovaladığı dakikalarda durmak anlamsızlaşır. Ben, yeni suskun nefeslerimle, her dâim bu yolculukta adımı, hesap duvarlarına varlığımla yazdırmaktayım.

“İnsan” çıkar karşıma ve mırıldanır fesat düşüncelerini… Şeytan ve melek heyecanlanarak yaklaşırlar yanıma… Ve ben dururum. Hayat yolculuğunun yağmurlu ıslak günleridir. Ayağıma takılır gözlerim, çamurlaşmış olan günahlarım için, temiz bir bez yoklarım ceplerimde… Ve insan sözünü söylemiş, bekler karşımda ruhuma saldırmak için tokat gibi cümlelerime açtır. Şeytan ve melek meraklanır iyice, yoksa bu ân mıdır sükûneti terk edişim diye? Melek korkar, şeytan umut besler. Bense gökyüzüne doğru bakarım ve sonra da yoluma ilişir gözlerim… Derin bir nefes alırım, yine o asil sükûneti tadarım. Çirkin cümlelerle dolu, câhil mektuplarına susmakla kazandığım cennet köşklerimin hayâli ışıldar kafamda… Yaratan’ın vaadi vardır, her bir sükûnet için… Ve ben de “insan”a selam verip yoluma devam ederim.

Nice insanlar bırakırım ardımda… İçtiğim gözyaşlarım yağmurlara özense de kalbime vurulan zincirlerini çözmem ve sabrı gönderirim yanlarına… Cennetlerden bahseden cümlelerimi de yudumlarım sevinsinler diye. Ve sükûnetin güzelliğini anlatırım onlara…

Arsız cevap vermelerle silinmez kötü düşüncelerin tarihi… “Altta kalmayayım.” deyip de konuşarak yok olan nice hayatlar gördüm sükûnet penceremde… İnsan bu, söylemenin ardına sığınıp estirir densiz mânâlarıyla cümlelerini… Ve düşünmez karşısındaki bir başka insan yüreğini… Ve sükûnet araya girip bitirirse kavgalarını, döşenir yeni cennet yolları… Bu düşüncelerle ilerlerken, etraf sessizleşir, kurur yollar…

Kuru yokuşlarda rahmet yağmurlarını ararım. Hayat yolculuğumun sonu belirsiz… Ve kalbim, yolumun zorluğuyla terlemekte... Şeytanlar, gurur silahıyla peşimde… Ya önüme çıkıp da sükûnetin değerini kat be kat artıran sevdiklerime ne demeli?! Her biri, taa içimde sıcacık oturmaktayken neden yükümün üstüne binmekte? Gözlerim rahmet yağmurlarını beklerken, kuruyan dudaklarımla sabrı çağırırım, “Yetiş imdadıma!..” diyerek cılız sesimle… Hâlbuki sevdiklerimdi hepsi, ama onlar bile anlamadılar… Hayat yolculuğumda birer engel oldular ve onlar da benimle imtihandan geçtiler. Şimdi anlıyorum ki, sükûnet, yalnızca yedi kat ellere karşı değilmiş, kâh yüreğinde yazılı bir insan, kâh imtihanın olmakla yükümlü yabancı yüzler içinmiş.

Ne olursa olsun, asâleti değişmiyor sükûnetin… Yine aç olan ruhuma erzak oluyor, içtiğim gözyaşlarımla karışıveriyor, ağır ağır içime işliyor.

Ve bir şimşek sesi duyuyorum göklerden… Yorgun yüzümde bir tebessüm beliriyor. Yavaş yavaş rahmet üzerime yağıyor. Ve her bir damla tanıdık geliyor gözüme… Anlıyorum ki, duâlarım buhar olup rahmet yağmuruna dönüşmüşler ve vakti gelince, şimdi tekrar yüreğime serpilmekteler.

Adımlarım hızlanıyor hayat yolumda… Biliyorum artık yapmam gerekenleri… Sevmeyi, her şeye rağmen sevmeyi… Ve yanıma ilişen her fesad düşünceyi, sükûnetimle öldürmeyi… Hayat yolculuğumu yaratan Rabbim ile her ân olması gereken birlikteliğimi… Ve içimi acıtan sevdiklerim de olsa, rahmet yağmurlarında bulmam gereken tesellîlerimi...

Ve artık koşuyorum hayat yolumda, sabrımın elinden tutarak aşk sarhoşluğuyla…

 Cennette döşenen sükûnet köşklerim yüreğimde… Rabbim’e koşuyorum.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle