GÜLZÂR-I İRFÂN-3

Muzaffer Ozak hocanın yolu, Avrupa’ya düşmüş. Namaz vakti gelince etrafa bakınmış, bir kilise dışında müsâit bir yer görememiş. Papazdan ricâ ederek, namaz kılmak için müsaade istemiş. Papaz yer göstermiş ve onların başında durarak namaz kılışlarını seyretmiş. Namazdan sonra yanlarına yaklaşarak, Muzaffer hocaya:

“-Gördüğünüz gibi, biz sizin bizim ibâdet yerimiz olan kilisede namaz kılmanıza müsaade ettik; hadi siz de bizim câmide âyin yapmamıza izin verin!” demiş.

Muzaffer Ozak:

“-Hayır, bu mümkün değil.” demiş ve eklemiş:

“-Biz, sizin peygamberleriniz olan «Hazret-i Mûsâ» ve «Hazret-i Îsâ»ya inanıyor ve onları seviyoruz. Hadi siz de bizim peygamberimiz olan Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e inanın ve O’nu sevin; ondan sonra buyurun câmimizde istediğiniz ibâdeti yapın!”

* * *

1953 senesi civarıydı. Ben ilkokul üçe gidiyordum. Fırsat buldukça da câmiye gidiyor ve hâfızlığımı ikmâl etmeye çalışıyordum. O sırada bir hâdise yaşadım ki, üzerinden elli küsûr yıl geçtiği hâlde hâlâ zihnime nakşolmuş bir vaziyette tâzeliğini korur.

Bir Cuma sabahı, yaşlıca birisi câmiye geldi ve:

“-Hatip kimdir?” diye sordu. İmamı gösterdiler. O da imamdan, bu Cuma hutbeyi okumak ve namazı kıldırmak üzere müsaade istedi. Vakit gelince hutbe îrâd etmek üzere basamaklara çıktı, duâları okudu ve cemaate dönüp:

“-Ey cemaat; ya koyun olun, ya da köpek!” dedi.

Herkes bu sözle irkilmişti. Hemen hepsi köylü olduğu için koyunu da, köpeği de iyi tanırlardı. Fakat şimdiye kadar kimse kendilerine böyle bir söz söylememişti. Herkes gözlerini bu yeni hatibe dikti ve “Acaba ne söyleyecek?!” diye merakla dinlemeye başladı. Yaşlı hatip, cemaat üzerinde istediği tesirin oluştuğunu gördükten sonra, tane tane ve herkesin anlayabileceği şekilde şunları söyledi:

“-Cemaat; bilirsiniz ki köpekler her defasında 7-8 yavru doğururlar. Ama hiç köpek sürüsü yoktur. Sebebi, köpekler; akşamdan havlamaya başlarlar; tâ sabaha kadar havlayıp dururlar ve “günün en feyiz ve bereketli zamanı olan” seherde uyuyakalırlar. Onun için kendisinden bereket kaldırılmıştır. Koyun ise doğumda bir veya iki yavru dünyaya getirir. Her yıl sayısız koyun kurban edilir. Buna rağmen her yerde sürü hâlinde koyunlar görürsünüz. Çünkü onlar erkenden yatar, sabah da erkenden kalkarlar. Seherde uyanık oldukları için Allâh onlara bereket vermiştir. Hep sürü ve topluluk hâlinde dolaşırlar. Siz de karar verin; hangisi gibi olmak istersiniz?”

Sözlerini burada kesti ve namazı kıldırarak câmiden ayrıldı. Namaz sonrasında herkes bu garip hatip hakkında konuşmuşsa da, onu bir daha oralarda gören olmadı. O kadar beliğ ve vurucu bir şekilde hutbe îrâd etmişti ki, herkesin üzerinde derin izler bırakmış ve üstünden yıllar geçtiği hâlde unutulmamıştı.

* * *

Baharda çiçekler solmaz

Solarsa arılar konmaz

Gönüller kemâle ermez

Derd ü belâ çekmedikçe

* * *

Gönül muhabbette etmeli karar

Yoksa, gönül her ân ağyâra kayar

İhlâssız gönüller bahane arar

Çatal kazık yere batmaz demişler

* * *

Bir umman misali muhabbet ile

Dolanlar gülzâr-ı irfâna gelsin

Seyr ü sülûk olur muhabbet ile

Sevenler gülzâr-ı irfâna gelsin

* * *

 

 

İrfan ÖZTÜRK

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle