Fazîlet Timsali Hanımlar ZEYNEB BİNTÜ RASÛLİLLAH - 1

Kısaca Hayatı

Hazret-i Zeyneb -radıyallâhu anhâ-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ilk kızıdır. O, doğduğunda Allah Rasûlü otuz, Hatîce validemiz ise kırk beş yaşında bulunuyordu. On yaşına geldiğinde teyzesi Hâle’nin oğlu olan ve dürüstlüğüyle tanınan Ebu’l-Âs ile evlenmiştir. Aynı sene içinde nübüvvet ile vazifelendirilen muhterem babasına ilk îman edenlerden birisi olmuş, ancak kocası Ebu’l-Âs’ı Müslüman olmaya ikna edememiştir.

Müslümanlar Medîne’ye hicret ettiğinde ise o, Mekke’de, kocasının yanında kalmıştır. Kocası Ebu’l-Âs, Bedir Savaşı sonrası müslümanlar tarafından önce esir edilmiş, daha sonra da kendisinden Zeyneb’i Medîne’ye gönderme sözü alınarak serbest bırakılmıştır. Ebu’l-Âs Mekke’ye döndüğünde Hazret-i Zeyneb’i Medîne’ye göndermiştir. Böylece bir süre Müslümanlığı henüz kabul etmemiş olan kocasından ayrı bir şekilde yaşayan Hazret-i Zeyneb, nihayet kocasının da Müslüman olup Medîne’ye yerleşmesi ve nikâhlarının tazelenmesiyle kocasıyla beraber yaşamaya devam etmiştir. Ancak bu beraberlik sadece bir sene sürmüş ve Hazret-i Zeyneb -radıyallâhu anhâ- Hicret’in sekizinci senesinde otuz yaşında iken vefat etmiştir.

 

Babasının Süsü

Âlemlerin Efendisi Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 30 yaşına geldiğinde Hazret-i Hatîce validemiz hâmile idi. İnsanlık âleminin bu en mes’ud çifti, henüz bebek iken vefat eden oğulları Kâsım’dan sonra ikinci çocuklarını beklemekte idiler. Doğum yaklaştığında, Selma Hatun isimli fazîlet sahibi bir kadın, ebelik vazifesini üstlendi. Etrafta bulunan herkesin merakla beklediği şey ise, doğacak çocuğun kız mı yoksa erkek mi olacağı mevzuu idi. Bu endişeli bekleyiş, o zamanlar her doğumda tekrarlanan bir keyfiyetti. Çünkü Câhiliye devri Mekke’sinde kız çocuğu sahibi olmak, utanılacak bir durum olarak değerlendirilirdi. Hattâ bu sebepten vicdanları körelmiş babaların, kızlarını diri diri gömerek katletmesi pek sık rastlanan hadiselerdendi.

Nihayet doğum vakti geldi ve tazecik bir can daha dünya âlemine ayak bastı. O esnada, Hatîce’nin evinde bir keder rüzgârı esti. Çünkü doğan çocuk, kız idi. O Varlık Nûru’nu yeterince tanıyamamış kadınlar, babanın bu durumu hoş karşılamayacağını zannettiler. Haber, çekinilerek de olsa, o İnsanlığın Efendisi’ne ulaştırıldı. Etrafta bulunan gözler, her zaman alışageldikleri tavrı beklediler bu haber karşısında... Baba, ya öfkesinden simsiyah kesilecek ya da en azından utanarak başını öne eğecekti. Ancak beklenen olmadı. Bilâkis o Rahmet Güneşi’nin yüzü daha bir parladı bu haber karşısında. Sevinçle ayağa kalktı ve:

“-Müjdeler olsun! Bir kız babasıyım artık…” dedi.

Haberi getiren kişi, uğursuz bir felâket habercisi gibi karşılanmayı beklerken, teşekkür ve iltifat dolu sözlerle hediyelere nâil oldu.

Varlık Nûru Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hemen hâne-i saâdetine yöneldi. Hatîce Validemiz de sevinçle üzüntü arası bir hâlde idi. Çünkü her ne kadar kızı için gönlü bir muhabbet ummanı olsa da çevrenin tesiriyle, Efendisinin kız evlât sahibi olmaktan pek hoşlanmamasından endişe ediyordu. Ancak Varlık Güneşi Efendimiz, içeriye girdiğinde etrafı saran hüzün bulutları bir anda dağıldı. Zira O’nun yüzünde üzüntüden eser olmadığı gibi, bilâkis saâdet dolu bir tebessüm vardı. Bu en güzel tebessümle anneyi tebrik eden Âlemlerin Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yeni doğan nur yumağı kızcağızını, şefkat ve muhabbetle kollarına aldı. Allâh’a hamd ü senâlar ettikten sonra bu mes’ud kıza bir isim verdi. Bir isim ki, Câhiliye’de doğan bahtsız kız çocuklarının bahtını güldürüp şenlendirmeye mâtuf ilk büyük teşebbüs: “Zeyneb” yani “Babasının Süsü”

 

Fazîlet Sahibi Bir Eş

Hazret-i Zeyneb -radıyallâhu anhâ-, hâne-i saâdetteki en büyük kız evlât olması hasebiyle ev işlerinde annesi Hazret-i Hatîce -radıyallâhu anhâ- validemize yardım etmekte ve diğer kardeşlerinin bakımıyla da ilgilenmekteydi.

Arabistan’ın sıcak ve çetin çöl ikliminde kız ve erkek çocuklar, hem hissen, hem de fizikî olarak çabuk gelişip serpiliyor ve bu sebepten erken yaşta evlilikler de tabiî bir hâl alıyordu. Zeyneb -radıyallâhu anhâ- da on yaşına geldiğinde, Mekke’nin delikanlıları onu bir eş olarak kalplerinden geçirmeye başladılar. Çünkü Zeyneb -radıyallâhu anhâ- sahip olduğu meziyetler yanında şerefli ve temiz bir âileye mensuptu. Böylesi şerefli bir nesebe sahip bir âileye damat olmak, Mekke’de önemli bir ayrıcalık olarak kabul edilirdi.

Temiz soylu ve güzel huylu Zeyneb’e tâlib olmak hususunda teyzesi Hâle bintü Huveylid’in oğlu Ebu’l-Âs herkesten önce davrandı. Ebu’l-Âs, ticaretle meşgul olan ve dürüstlüğüyle tanınmış fazîlet sahibi bir gençti. Önceden beri teyzesi Hatîce bintü Huveylid’in evine gelir ve hem teyzesine, hem de çocuklarına ticaret için gittiği memleketlerden çeşitli hediyeler getirirdi. Böylece hem ahlâkı, hem de yakın alâkası sebebiyle Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in saâdethânesinde herkesin muhabbetini kazanmıştı.

Ebu’l-Âs, kendisine damat olma talebini Fahr-i Kâinat Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bildirdi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onu kıymetli kızı için münasip bir damat olarak gördüğü için bu işe rızâ gösterdiğini beyân etti. Çünkü Câhiliye Mekkesi’nde Ebu’l-Âs gibi dürüst ve ahlâklı bir namzet bulmak neredeyse imkânsız bir hadiseydi. Üstelik iki genç arasında zamanla oluşmuş bulunan karşılıklı muhabbet ne Seyyidü’l-Beşer -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, ne de Hatîce -radıyallâhu anhâ- validemizin gözünden kaçmamıştı.

Evlilik için sıra Zeyneb’in fikrini sormaya gelmişti. Bu iş için en mühim şart, elbette ki onun rızâsıydı. Bu sebepten, İnsanlığın Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- önce Hatîce -radıyallâhu anhâ- vâlidemizle kızına haber gönderdi. Daha sonra da bizzat kendisi sormak üzere kızının bulunduğu odaya yaklaştı. Ancak odaya girmek yerine kapı ardından sormayı tercih etti. Çünkü iffet timsâli Zeyneb, şerefli babasının karşısında hayâsı sebebiyle istemeden red cevabı verebilir ve o an için en hayırlı bir namzet gibi görünen Ebu’l-Âs ile izdivaç işi, sırf bir anlık utangaçlık sebebiyle tehlikeye girebilirdi. Nihayet iffet sahibi bâkire bir kızın sükûttan öteye geçemeyen rızâ beyânı alındı ve düğün hazırlıkları yapılıp izdivaç gerçekleşti.

(Devam Edecek)

 

Muhammed YETİM

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle