Dört Mevsimi Bir Arada Yaşatan Ay: Ramazan

“Eğer Kullar, Ramazanın Faziletlerini Bilselerdi, Bütün Senenin Ramazan Olmasını Temenni Ederlerdi…” (Heysemî, c. III, sh. 141)

Rabbimizin lütf-u keremleriyle ihsân buyurduğu, hayatımızı dört bir koldan kuşatmaya gelen, bize dört mevsimi bir arada yaşatacak olan ay, Ramazan… Hoş geldi… On bir aylık hasretin ardından, susuzluktan çatlayan kupkuru çöller gibi, mâneviyâta muhtaç gönüllere bir âb-ı hayat olmaya geldi.

Ramazan ayına, bizler Recep ve Şaban aylarının feyiz ve bereketiyle nasıl hazırlanıyorsak, melekût âleminde de büyük bir hazırlık yapılmaktadır.

Ebû’l-Leys Semerkandî -rahmetullâhi aleyh-’in “Tenbihü’l-Gâfilîn” adlı eserinde şöyle bir hadis nakletmiştir: İbn Abbas’tan -radıyallahu anhümâ-’nın rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

 “Ramazan ayı girdiğinde cennet bir baştan öbür başa süslenir, kokulanır. Ramazan’ın ilk gecesi olduğunda, Arş’ın altından, adına «Müsîre» denen bir rüzgâr eser. Bu rüzgârın esintisiyle cennet ağaçlarının yaprakları ve sarayların kapılarının halkaları hafif hafif sallanır. Bu rüzgârın, bugüne kadar hiç kimsenin işitmediği kadar güzel bir uğultusu vardır. Bütün bunları gören ve duyan hûrîler, cennetin balkonlarına çıkarak seslenirler:

“-Bizi Allah’tan isteyen yok mu ki, Allah -celle celâluhû- bizi onunla evlendirsin! “Sonra cennet bekçisi Rıdvan’a:

“-Ey Rıdvan! Bu gece hangi gecedir?” diye sorarlar. Rıdvan:

“-Buyurun.” der. “Ey hayırlı güzeller! Bu gece ramazanın ilk gecesidir.”

Allah Teâlâ, Rıdvan’a:

“-Ey Rıdvan! Muhammed’in ümmetinden oruçlu olanlar için cennetin kapılarını aç!” diye emreder.

Sonra cehennem bekçisi Mâlik’e:

“-Ey Mâlik! Muhammed’in ümmetinden oruçlu olanlar için cehennemin kapılarını kapat!” diye emreder.

Sonra Cebrâil’e:

“-Ey Cebrâil! Yeryüzüne in ve azgın şeytanları yakalayıp zincirlerle ve kelepçelerle bağla. Sonra onları cehennemin diplerine fırlat ki, Habibim Muhammed’in ümmetinin oruçlarını bozmasınlar!” diye emreder.” (Bkz. Ebû’l Leys Semerkandî, Tenbihü’l-Gâfilîn, Terc: Hüseyin Okur, Semerkand Yayınları, Cild:1 sh: 505)

* * *

Ramazan ayı, dört mevsimi bir arada yaşatır bizlere… “Oruç” mevsimini yaşatır evvelâ… Sonra oruçla temizlenen bedenler için “Kur’ân-ı Kerim” mevsimidir… “Namaz” mevsimidir Ramazan, teravihleri ve teheccüdleriyle… Ve belki de diğer aylarda yerine getirmeyi kısmen de olsa azalttığımız, bazen de unuttuğumuz “İnfak” mevsimidir.

Oruç Mevsimi: Riyâdan uzak bir ibadet olan oruç, Ümmet-i Muhammed’e bu ay için farz kılındı. Oruç tutmak, sadece aç kalmak demek değildir. Kâmil mânâda oruç tutabilmek için; gözü haram ve şüpheli şeylere bakmaktan, kulağı haram ve günah sözleri dinlemekten, dili gıybet, iftira ve çirkin sözleri söylemekten, eli haramdan ve şüpheli şeylerden, ayağı kötü yoldan ve harama giden her türlü yoldan sakınmak gerekir. Yani bütün uzuvlar (organlar), oruçtan nasibini almalıdır. Böylesine bir hassasiyetle tutulursa oruç, “Oruç” olur, nefis terbiye olur, insan âcizliğini anlar. Zira Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyor ki:

“Nice oruç tutanlar vardır ki, açlık ve susuzluktan başka bir şey elde edemezler.” (Taberânî)

Hakkıyla oruç tutabilen mü’minler için ise, Efendimiz’in dilinden Rabbimizin ne güzel müjdesi vardır:

“Âdemoğlunun işlediği her hasene/hayır ve ibâdet, on mislinden yedi yüz misline, Allâh’ın dilediği sayıya kadar artırılır. Fakat oruç böyle değildir. Çünkü oruç, benim içindir. Onun mükâfatını Ben veririm…” (İbn-i Mâce, IV, 518)

 

Kur’ân-ı Kerîm Mevsimi: Oruç dalga dalga ruhlarımızı okşarken, biz de Kur’ân-ı Kerim tilâvetleri ile ağız ve gönüllerimizi tatlandırmaya çalışırız bu mevsimde... Yapılan taat ve ibadetlerin mükâfatlarının kat be kat arttığı her harfinin kat kat fazlasıyla karşılık bulacağı bu mübarek ayda yüce kitâbı okumak en ehemmiyetli ibadetlerdendir.

Kur’ân-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlanmış olması da ayrı bir güzelliktir. Ferdî olarak veya camilerimizde yapılan mukabeleler için büyük bir fırsattır Ramazan... Elbette Kur’ân-ı Kerim’i okuyup geçmek değildir, olmamalıdır bütün derdimiz!.. Onu anlamak ve hayatımızın her alanında koymuş olduğu kuralları tatbik etmek gerekir. Bu sebeple yüzüne okumaların dışında meâl ve tefsirlerine müracaat etmeli, zihinlerimizi ve gönüllerimizi onun yoluna sermeliyiz.

Namaz Mevsimi: Önemi bakımından hiçbir bahane kabul edilmeyen, ibadetlerin en mühimi olan namaz, Ramazan ayında coştukça coşan, coşturan bir ibâdet hâline gelir.

 “Teravih namazı yoktur.” diyenlere inat, büyük bir vecd ve heyecanla kılınan ve insanların gönüllerini coşturan teravih namazı… Gönül mertebelerinin yükselmesine vesîle olan, sırlı vakitleri ile teheccüd namazı… Nefsin her türlü heves ve isteklerine set çekilmiş bir bedenle kılınan beş vakit namaz… Câmilerin cemaatle şenlendiği, “namaz mevsimi”dir Ramazan…

İnfak Mevsimi: Başta fıtır sadakası olmak üzere, orucun da katmış olduğu şuur ile birlikte ihtiyacı olan kimselere, sadaka ve zekât verme mevsimidir Ramazan… Oruç tutamayanların vermiş oldukları fidyeler de bu ayda gariplerin yüzünü güldürür.

Oruç sayesinde biliriz ki, biz aslında hiçbir şeyin sahibi değiliz; mal ve mülk yalnızca Allâh’ındır ve O’nun yolunda harcanmadıkça bir önemi yoktur. Hatta hesabı, vebâli vardır.

Hak Teâlâ Hazretleri, şöyle buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça “birr’e: iyiye” eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92)

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- de sadaka ve zekâtın önemi hakkında şöyle buyurmuştur:

“Zekât vermek sûretiyle mallarınızı koruma altına alınız. Sadaka vermek sûretiyle hastalarınızı tedavî ediniz. Belâ ve musibetleri duâ etmek sûretiyle karşılayıp önleyiniz. (Ebû Davud, Merâsil, nr. 105; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 3556-3558)

Şeytan, âyet-i kerîmede de belirtildiği gibi, insanları “mal sevgisini öne sürerek fakirlikle korkutur.” (bkz: el-Bakara, 268) Şeytanın vesveselerine karşı durarak infakta bulunmak, gönlü geniş insanların hasletidir. İnfak ve cömertlikle rızık bereketlenir, Allâh’ın rızasına yaklaşılır.           

Hâsılı Ramazan ayı, oruçlarıyla, iftar ve sahurlarıyla, teravihleriyle, teheccüdleriyle, mukabeleleriyle, fıtır sadakalarıyla, umreleriyle ve daha nice güzellikleriyle kişinin gönlünü yeniden inşâ etmesi için başlı başına bir büyük fırsattır. Rabbimiz, bizi, Ramazan’ın maddî ve mânevî bereketinden nasiplenenlerden ve bu mübarek ayı hakkıyla idrâk edebilenlerden eylesin. Âmin.    

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle