Çocuk Vicdan İle Terbiye Olur

Rus psikolog Ivan Pavlov’un meşhur “şartlı refleks”ini bilirsiniz. Hani, Pavlov, üzerinde deney yaptığı köpeğine, et vermeden önce zil çalıyor ve ardından da et veriyor ya… Önce zil çalıyor, sonra et veriyor; önce zil, sonra et… Ve bir süre sonra artık köpek, ne zaman zil çalınsa, et geleceğini umarak, kuyruğunu sallamaya başlıyor ve salyası akıyor.

Davranış bilimlerinde bir dönüm noktası olan bu deneye, “Şartlı Refleks” adı verildi.

“-Bunda bu kadar abartılacak ne var da, bilim tarihine geçmiş.” demeyin sakın; çünkü ilerleyen yıllarda şartlı refleks, hayatın her alanında hayvanların davranışlarını değiştirmekte bir metod olarak kullanılmaya başlandı...

Hatırlar mısınız, sokaklarda tef çalarak ayı oynatanlar vardı bir zamanlar… Ne yapıyordu ayı oynatıcısı, elinde bir tef, tef çalıyor… Tef çaldıkça ayı bulunduğu yerde zıplaya zıplaya oynuyordu… Ne zaman tef susarsa, burnunda koca halkası bulunan ayı, yerine oturuyordu, değil mi?

Peki, bu ayı, tef sesini duyunca neden oynamaya başlıyordu? Söyleyeyim, ayı şöyle terbiye ediliyor: Ayı oynatıcısı, ayıyı önce bir kafesin içine alıyor. Altı metal bir plaka ile kapalı bu kafesin tabanında bir ateş yakıyor. Sonra da ayının karşısına geçiyor tef çalmaya başlıyor. Kafesin altı ısındıkça ayının ayağı yanıyor. Ayının ayağı yandıkça ayı oynatıcısı daha hızlı tef çalıyor. Ateş gittikçe daha yakıcı hâle geliyor, ayı oynatıcısı tef çalmaya devam ediyor. Sonunda ayının ayakları yanmaya başlıyor ve ayı acı ile bağıra bağıra kafesin içinde zıpladıkça kulağına tek bir ses geliyor; tef sesi… Bu olay günlerce, haftalarca devam ediyor. Artık ayının psikolojisi o hâle geliyor ki, zavallı ayıcık ne zaman tef sesi duysa, ayağının yanacağını düşünerek zıplamaya başlıyor. İşte, sokakta karşınızda tef çalarken oyun oynadığını sandığınız ayı, aslında ayağının yanacağı korkusu ile habire zıplamaya çalışan, psikolojisi bozuk, zavallı bir hayvandan başka bir şey değil…

İşte size davranış değiştirmede, şartlı refleksin başarısı (!)…

 

Şartlı Refleks ve Çocuk Terbiyesi

Hayvanların davranışlarını değiştirmede büyük başarı sağlayan şartlı refleks, bir süre sonra insan davranışlarını değiştirmede kullanılmaya başlandı. Yanlış bir davranış sergileyen insanlar, belli acılara ve psikolojik baskılara uğratılarak, o davranıştan vazgeçirilmeye çalışıldı. Hatta artık şartlı refleks, günümüzde öylesine de yaygınlık kazandı ki, çocuk terbiyesinde hemen hemen her anne-babanın çok rahatlıkla uyguladığı bir çocuk terbiyesi usûlü hâlini aldı.

Meselâ, bir çocuk kendine zarar verecek bir cisme elini uzattığında “cısss” diye seslenilir, değil mi? Çocuk elini bıçağa uzatsa “cıssss” denilir, sobaya uzatsa “cısss” denilir. Sadece “cısss” demekle kalınmaz, bir de çocuğun eli tutulur hafifçe ateşe de değdirilir ki, o “cısss” sesinin ne anlama geldiğini iyice anlasın. Böylesi bir süreçten geçen bir çocuk, bir süre sonra,“cısss” sesi ile korkuyu bütünleştireceği için, artık anne-baba çok rahatlar. Çocuk elektrik prizine elini uzattı, “cısss” de, kurtul… Çocuk iğneye elini uzattı, “cısss” de, iğneyi elinden atsın. Çocuk arkadaşı ile kavga yaptı, “cısss” de, korksun, yanına gelsin.

Acaba anne-baba olmak, çocuğu “cısss”larla, “öcülerle” büyütme sanatı mıdır?

Bazen “öcü”lerle korkutularak, bazen “cısss”larla psikolojik cezalar vererek korku duymaya şartlandırılan çocuklar, doğru terbiye edilen çocuklar mıdır?

 

Ucuz ve Kolayından Çocuk Terbiyesi

Ne yazık ki, günümüzde çocuk terbiyesine hâkim olan metot, işte bu metottur. Hayvan terbiyesinde kullanılıp başarı sağlanmış olan şartlı refleks ile çocuklar terbiye edilmeye çalışılmaktadır. Hâlbuki çocuklar, “ceza ve korku” ile değil, “vicdan”ları ile terbiye olunmalıdır.

Henüz eşyanın ne olduğunu kavrayamamış çocuğun bilinçaltına “cısss” veya “öcü” sesi yerleştirmek ve psikolojik cezalar vererek çocuğun davranışını kontrol altına almak, ne kadar insânî bir terbiye usûlüdür?

Çocukları şiddet ve ceza tehdidi ile terbiye etmek, maalesef öylesine yaygınlaşmış  durumda ki, neredeyse her anne-babanın hiç düşünmeden başvurduğu en ucuz terbiye usûlü budur. Düşünün lütfen, gece yatağına gitmekte nazlanan çocuğa “eğer şimdi yatmazsan bir daha seni sevmeyeceğim” demek, duygusal tehdit ile çocuğu istenilen davranışı yapmaya şartlandırmak değil midir? Böylesi bir tehdit altındaki çocuk, bir yandan anne sevgisini kaybetmemek için tehdide boyun eğerken, diğer yandan da kendi istekleri arasında kalıp bir çelişki yaşamıyor mu?

Ya da evdeki misafir çocuk ile kavga eden ev sahibi çocuğuna annesi:

“-Şimdi çabuk odana git ve sakın dışarı çıkma!..” dediğinde, bu, psikolojik ve sosyal bir ceza değil mi? Böylesi bir cezayı veren anne:

“-Bir daha yanlış hareketler yapmasın diye bu cezayı verdim.” diye kendini savunsa da, aslında annenin bunu, “ucuz” bir terbiye metodu olarak “ceza tehditli bir şartlı refleksi” çocuğunun üzerinde uyguladığı anlaşılmıyor mu?

Tıpkı ayağının yanacağından endişe eden ayının, tef sesini duyduğunda zıplamaya başlaması ile, ceza sesini duyan çocuğun da kendi davranışını değiştirmeye zorlanması aynı şey değil midir?

Hayvanlar, acı ve işkence ile istediğiniz hâle gelebilir. Ama insanda bir izzet var; bir onur, bir vicdan, akıl, ruh, kalp, sır var. Hayvan belki aç bırakılarak, acı verilerek terbiye olunur, ama insan asla…

Ne yazık ki, evrim teorisyenlerine göre, hayvanlar ile insanların aynı soydan geldiği inancı, hayvanlar üzerinde olumlu sonuçlar veren davranış değiştirme metotlarını insanlar üzerinde de uygulanmasını yaygın hâle getirdi. Bu ve benzeri usûller, pedagoji ve psikoloji fakültelerinde “İnsan davranışı nasıl değiştirilir?” dersleri olarak öğretilir oldu. Ve ne yazık ki, bazı  uzmanlar tarafından da, bu usûller, anne-babalara rahatlıkla tavsiye edilir oldu.

Sonuç? Sonuç ortada… (Tabii ki) henüz, çocukluk yıllarında her şey gayet normal… Ceza korkusu ile, “Otur!” deyince oturan, “Kalk!” deyince kalkan, “Yat!” deyince yatan çocuklar, anne-babaları çok sevindiriyor. Peki ya sonra… Bir süre sonra ergenlik dönemi ile birlikte kırılmış onur, yıkılmış vicdan ile isyankâr çocuklar, anne-babaya kan ağlatmıyor mu? Öğretmene kafa tutar bir hâle gelmiyor mu? Sokakta, kavga edecek masum insanlar aramıyor mu? Dövmek ve ezmekten zevk alan, okulda öğretmenine saygısız, evde babaya âsî, sokakta komşusuna “illallâh” dedirten yeni tip insan modeli… İşte size ucuz terbiye metotları ile terbiye edilmiş günümüz insan modeli…

 

Döve Döve Pekiştirmek Yerine…

Mademki ceza ve şiddet, insan davranışını değiştirmede böylesi negatif bir tesir oluşturuyor, o hâlde yanlışta ısrar etmek niye?

Hangi insan görülmüş ki, ceza ve şiddet ile “adam” olsun?!

Döve döve insandaki kötülük hissini pekiştirmek yerine, seve seve vicdanı yumuşatmak gerekmez mi?

Tarihin hangi dönemine bakılırsa bakılsın, toplumların başına belâ olan liderlerin tamamı, çocukluk yıllarında şiddet ortamında büyümüşlerdir. Ne kendilerine, ne de âilelerine gün yüzü gösterilmemiştir.

Kendisi ile gurur duydukları bir evlat sahibi olmak isteyen anne-baba, çocuğunun üzerinde şiddet ve ceza provaları asla yapmaz. Bilakis çocuğunun izzet ve gururunu kırmamak için elinden gelen tüm gayreti sarf eder.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle