Çocuk Eğitiminde 5 Esas-6

Biz, genellikle çocuklarımızı kendi yetiştiğimiz gibi yetiştiririz. Anne ve babamızdan, ya da yakın çevremizden gördüğümüz tecrübeler, bizi bu konuda zaman içinde olgunlaştırır.

Ama unuttuğumuz bir şey vardır: Her insan, dolayısıyla her çocuk birbirinden farklıdır. Bazen büyük çocuğumuzda denediğimiz ve başarılı olduğumuz bir metot, küçük çocuğumuzda tutmaz. Veya komşunun haylaz oğlunu yola getirmek için denediği usul, bizim yaramaz yavrumuzda işe yaramaz.

Öyleyse ne yapmalıyız? İşe nereden başlamalıyız.

Doğrusu, cevap çok kolaydır. İşi, ehline bırakmak!.. Nasıl ki, bozulmuş buzdolabını yetkili servisine teslim edersek, ya da ayakkabımızı, musluğumuzu, elektriğimizi her zaman kendimiz tamir etmeye yeltenmezsek; gözbebeğimiz olan çocuklarımızı da böyle görmeliyiz.

Onları, hastalandıkları zaman nasıl doktora götürürsek, ruhî, psikolojik dertlerini çözmek için de uzmanlarından yardım almaya alışmalıyız.

Bazen kendimiz bu konuda ciddî bir eğitim almış, hatta eğitimci konumuna yükselmiş bile olabiliriz. Ama şunu unutmamalıyız ki, insan, kendi çocuğuna karşı her zaman duygusal (hissî) yaklaşır, objektif bakamaz. Onun bazı hatalarını, ister istemez, görmezden gelir veya bahaneler bulabilir. Bu tür durumlarda bazen meseleye aşırı yakınlık, doğru karar vermeyi de zorlaştırabilir.

“Eskiden, çocuklar, psikologa/pedagoga mı götürülürmüş? Biz, annemizden böyle mi gördük!..” türü yaklaşımlar, işi daha da çıkmaza sokabilir.

Bu yüzden işi ehline bırakmalı ve acı ilacı doktorun vermesine müsaade etmeliyiz.

Eğer biz, meseleyi, ehline götürür ve onun dediklerine “inanırsak” karşılaşabileceğimiz diğer problemleri de elbirliği ile aşabiliriz. Önce kendimizi, sonra çocuğumuzu bu işe inandırmalıyız ki, gönül huzuru içinde gözümüzde büyüttüğümüz dağları aşabilelim.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle