Beratını Eli̇ne Alanlardan Eyle Bi̇zleri̇!

Kıymetli kardeşlerim; büyüklerimizin dediği gibi, günler üçtür:

İlki dündür; geçip gitmiştir. İkincisi, bugündür; hâlen işlemektedir. Sonuncusu ise, yarındır; bu da bir ümîttir. O güne çıkılır mı, çıkılmaz mı bilinmez!

Geçen günden ibret almalı ve bugünü bir ganîmet bilmelidir. Yarın tehlikedir ki, ulaşıp ulaşmayacağımız belli değil! Recep ayı geçti. Bir daha geri gelmez. Ramazan ayı ise beklenmektedir. Buna da erişip erişemeyeceğimizi bilmiyoruz. İçinde bulunduğumuz Şaban ayına gelince, bu iki ay arasında bir vâsıtadır, onda ibâdeti bir ganîmet bilmelidir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Beş şey gelmeden evvel, beş şeyin kıymetini bil!.. İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, fakir olmadan önce zenginliğinin, meşgûliyetinden önce boş zamanının, ölmeden önce hayatının...” (Abdülkadir Geylânî, Gunye 1/188)

İçinde bulunduğumuz Şaban Ayı’nın tam ortasına denk gelen mübârek bir gece vardır: Berâat Gecesi… Bu gecenin feyzi, bereketi ve faziletleri hakkında pek çok bilgi verilmiştir. Duhân Sûresi’nin ilk altı âyetinde özellikleri anlatılan, “Allah katından her hikmetli işin kendisinde indirildiği gece”nin bu gece olduğu söylenmiştir.

Nakledildiğine göre, Berâat gecesinde, bir senelik rızıklar, ömür ve ölümler; yeryüzü semâsına indirilir. O gece sabaha kadar yapılan ibadetleri kayda almak üzere vazifeli melekler vardır. Tıpkı Kadir Gecesi’ndeki feyz ve bereket gibi, Allah Teâlâ, bu geceyi ihyâ edenlere, yaptıkları ibadetlerin ecrini katbekat ihsan eder.

Mükâfât açısından Kadir Gecesi’ne benzese de, Allah Teâlâ, Kadir Gecesi’ni Ramazan ayında gizlemiş, Berat gecesinin ise Şaban ayının ortasında olduğunu bildirmek sûretiyle Berâat gecesini, Kadir Gecesi’nden farklı kılmıştır.

Berâat Gecesi’ne erişen kimselerin, o gece mümkün mertebe uyanık kalmaları; gündüzünde oruç tutup sadakalar vermek, helâlleşmek, hediyeleşmek ve gönül almak sûretiyle; geceleri de namaz, zikir, tesbihat, tevbe, Kur’ân kıraati ve tefekkürle ihyâ etmeleri tavsiye edilir.

Şaban ayının on beşinci günü geldiğinde, Hasan-ı Basrî -rahimehullâh- evinden tığında yüzü, kabrinden çıkarılmış bir kimseye benzerdi. Kendisine, bunun sebebi sorulduğunda:

“-Allâh’a yemîn ederim ki, denizde gemisi batan kimsenin elem ve üzüntüsü benimkinden daha büyük değildir!” derdi.

“-Neden bu kadar üzüntü içindesin?” diye sorulunca da;

“-Çünkü günahlarımı yakînen biliyorum. Hasenâtım için endişe ediyorum. Zîrâ ibadet ve iyiliklerimin kabul veya reddedildiğini ise bilemiyorum.” derdi. (Bkz: Gunye 1/192)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Berât gecesine eriştiğinde şu duâyla Allâh’a yalvarmıştır:

“Yâ Rabbi!.. Sana kendimden geçerek secde ediyorum. Kalbim sana inandı. Nîmetini ikrâr, günahımı îtirâf ederim. Nefsime zulmettim, beni bağışla, çünkü Senden başka günahları bağışlayan yok. Yâ Rabbi!.. Cezandan afvına, intikâmından rahmetine, gadabından rızâna sığındım. Ve Senden Sana sığındım. Seni hakkı ile -senin kendi nefsini senâ ettiğin gibi- övmekten âcizim.”

Yâ Rabbi, cümlemizi, bu gecenin feyzinden, bereketinden gereği gibi istifade eden, mağfiret ve rahmet beratını elini alan kullarından eyle!.. İslâm Ümmeti’ne de içinde bulunduğu bu içler acısı hâlden hayırlısıyla çıkmayı lutfet. Sen yüceler yücesisin. Biz ise, Senin âciz kulların… Umduklarımıza nâil, korktuklarımızdan emin eyle! Şimdi Senin kapına geldik, ellerimizi boş çevirme! Âmin.

PAYLAŞ:                

Zahide Topcu

Zahide Topcu

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle