Yolcu -2

Yola “sıdk” ile girmek… Demek ki, başlangıç için sâdık olmak lâzım ve son için dahî… Zîra âyet-i kerîmede kıyametten bahsedilirken:

“…İşte bu, sâdıklara sıdklarının fayda vereceği gündür…” (Mâide, 119) buyruluyor.

Verdiğimiz söze sâdık olmak… Hep o merkezde bir eksen ve yön çizmek kendimize… Yıldızlara bakıp mesafeler aşabilmemiz, mânâ âleminde de mânevî yıldızların kılavuzluğunda yollar aşabileceğimize bir teşvik olsa gerek… Yıldızlar kılavuz, içimin ışığı iğreti, yol ise uzun… Zamanı ve mekânı aşacağız. Kulluk zemininden Hakk’a yükseliş yolu bu…

Mevsimler döner; atomun çekirdeğinde elektron döner; her şey aslına rücû eder. Başlangıç ve sonun tek bir noktada birleştiği anda, insan, Rabb’ine döner. Merkezimizde hep O… Hayatımızın düşüncemizin, dikkatimizin, muhabbetimizin merkezinde… Merkezden biraz olsun kaydığımız an, bizi tutup çeken, O… Belki de tavaf bunun tâlimi…

Yâkub -aleyhisselâm-’ın, muhabbetinin merkezine biraz olsun oğlu Yûsuf -aleyhisselâm-’ın hüsnü kaydığında, Allah firâk ile döndürdü O’nu kendine!..

“Gam çekmek” derler; lâkin yanlış söylemişler; belki gam, çekiyor bizi Rabb’imize…

Vâsıl olanlar, zincirlerle Hakk’a çekilenler, mutî olanlardır. Mutî olana Kızıldeniz açılır, yol olur; âsî olana su dahî kan olur.

Seyyidü’l-Kevneyn Efendimiz’in zamanı ve mekânı aşan bakışı, bir ışık olup yoluma düşüyor, tebessüm ediyor ve O:

“Bir kavimden taaccüp ederim ki, (onları) zincirlerle bağlı oldukları hâlde cennete çekerler.” buyuruyor.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle