Uzman Gözüyle Obezite

Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?

1968 yılında İzmit’te memur bir âilenin çocuğu olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve lise eğitimimi Küçükyalı’da tamamladım. Hocalarımın isteği üzerine Trakya Tıp Fakültesi’ne gittim. İkinci sınıfın sonunda sınıf birincisi olarak İstanbul Tıp Fakültesi’ne yatay geçiş yaptım. 1992’de Dâhiliye bölümünü birincilikle bitirerek mezun, 1997 yılında da uzman oldum. Daha sonra özel sektörde göreve başladım ve aynı zamanda bilimsel çalışmalara da devam ettim. Yurt içi ve yurt dışında kongrelerde yayınlanan elliye yakın bilimsel çalışmam var. Televizyon programlarında konuşmacı olarak halkımızı aydınlatma çalışmalarımız devam ediyor. Son olarak “Obeziteden Diyete Bilimsel Zayıflama” isimli kitabım piyasaya çıktı. Ayrıca Amerika’da yayınlanacak olan “Oruç ve Beslenme” adlı kitabımın çalışmalarına da devam etmekteyim.

 

Obezite nedir?

Obezite, vücutta fazla miktarda yağ toplanmasıdır. Yani her şişman, obez değildir. Meselâ bir halterci düşünün; boyu 1.50 m., kilosu ise 65 kg. olsun… Boyuna göre kilosu fazla, ama yağ oranına baktığımızda problem yok. O zaman ona “obez” diyemeyiz. Bir de bunun tersi vardır. Kilomuza baktığımızda normaldir, ancak vücudumuzdaki yağ miktarımız fazladır. Bu kişilere de “metabolik obezite” diyoruz. Bunlar aynen diğer şişman hastalar gibi metabolik hastalıklara açık insanlardır. Demek ki insanın kantara çıktığı kilodan çok, yağ miktarı önemlidir.

 

Meselâ kabaca hangi ölçüler için obez diyebiliriz?

Kilo / boyun m2’sinin sonucu:

18,5 ile 25 arası ise normal,

25 ile 30 arası fazla kilolu,

30 ile 40 arası obez,

40 üstü ise “morbit obez” dediğimiz “aşırı şişman insan” tipleridir.

Bunları niçin sınıflandırmışlar? Çünkü hastalıklar ve ölüm riskleri bu oranlara göre ortaya çıkmaktadır. Bu oranlar (vücud kitle endeksi) arttıkça, hastalık ve ölüm riskleri de büyümektedir. Yalnız bu oranlar çocuklarda, gebelerde ve sporcularda geçerli değildir.

 

Çocuk çağı obezitesi nedir? Nasıl önlem alınmalı nasıl yaklaşılmalıdır?

Öncelikle hatalar, gebelikten itibaren başlamaktadır. Hamile bayanlara: “Sen gebesin…” diyerek sürekli yeme ısrarları yapılır; bunun sonucunda da bebekler, birer tosuncuk olarak doğar. Hâmilelikte annelerin 8-10 kilodan fazla almaması gerekmektedir. Bunun daha fazlası, çocuğun kilolu doğma ihtimalini artırır.

İkinci olarak, süt verme döneminde anneler, muhakkak anne sütü vermelidirler. Anne sütü değil de mamalarla besleniyorsa, o çocuk ileride kilolu olacak demektir. Yani şişmanlığın tohumları henüz gebelikte atılmaktadır. Yetişkinlerde yağ hücrelerinin yalnızca çapı büyür ve biz şişmanlarız, ancak çocuklarda bu yağ hücrelerinin çapı değil, sayısı artmaktadır. Bu ise daha tehlikelidir ve çocuklar obez olmadan tedbir alırsak, onların ileride şişman fertler olmalarını engellemiş oluruz.

Bir de genetik faktörler vardır: Anne ve baba şişman değil ise, bu çocuğun şişman olma ihtimali %20, anne ya da babadan biri şişman ise bu ihtimal %40, anne ve babanın her ikisi de şişman ise, bu çocuğun şişman olma ihtimali %80’dir.

Çevreye bağlı faktörler de çok önemlidir. Şişman bir âilenin çocuğunu alın Afrika’ya koyun, tabiî ki, zayıflar. Ya da zayıf bir âilenin çocuğunu Amerika’ya götürüp ona fast food dediğimiz yağlı yiyeceklerden yedirin, o çocuk da elbette ki şişmanlar. Araştırmalara göre bilgisayar başında 4 saatten fazla oturan çocuk ve yetişkinlerde kilo oranı daha yüksektir. Ayrıca çocuklarımız maalesef Osmanlı mutfağını değil de gittikçe büyüyen fast food kültürünü tanıyorlar. Bu da onların sağlıkları açısından büyük bir problem teşkil ediyor.

Bu durumda da bizler sebzenin reklâmını iyi yaparak çocuklarımızı spora ve oyuna doğru yönlendirmeliyiz.

 

Bilinçsiz diyetlerin zararları nelerdir?

“Bilinçsiz diyet” dediğimiz hâdise, çoğunlukla tek yanlı diyetlerdir. Ya tek lahana çorbası ya tek domates çorbası içmek gibi… Bunların hiçbiri tasvip edilemez. Niçin? Çünkü diyette asıl olan, insanların ömür boyu yapabilecekleri diyetlerdir. Bu bilinçsiz diyetlerle verilmesi gereken yağ değil, tam tersi kas kaybı oluyor; vücuttaki azot yükü artıyor ve böbreklerle karaciğerlere aşırı yüklenme oluyor. Hattâ bu durum, kişiyi gud krizlerine dek götürebiliyor. Hanımlarda hızlı kas yıkımından dolayı oluşan böbrek ve safra taşları sebebiyle âdet bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Popüler diyetlerin çoğu zararlıdır. Hâlbuki Allah, insanoğlunu yaratırken her şeyi ona uygun yaratmıştır. Yani bizim yiyeceklerimizin içindeki her şey dengeli ve insanın ihtiyaç duyduğu besinlerdir. Biz şimdi bu mükemmel sistemi tek yönlü beslemeye çalışırsak problemler ortaya çıkmaya başlar.

 

Obez bir insan için doktor desteği hayatının neresinde olmalı?

Şişman hastalarımızın tetkiklerinde karaciğer yağlanması, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, guatr, hormon bozuklukları, insülin yüksekliği, yumurtalık kistleri gibi birçok tehlikeli hastalık bulundu. Bu da göstermektedir ki, bu hastaların sağlık problemlerini, sadece diyetle çözebilmek mümkün değildir. Çünkü “obezite, eşittir hastalık” demektir. Ve hastalıkların tedavisini de doktorlar yaparlar.

 

Şişmanlık, özellikle Türkiye’de, tedâvi gerektiren bir hastalık değil, bir fizikî özür olarak kabul ediliyor. Bu fikirlere karşı neler söylemek istersiniz?

Genelde: “Boğazını tut, zayıflarsın.” diye baskılar yapılır. Aslında bu hastalarda da suç yok, tüm suç insülinde... Ya da bu şişmanlık genetik bir olaydır. Anne-baba şişmansa, o çocuğun şişman olmaması elinde değildir. Farklı sebeplerden dolayı siz şişman olan insanları alıp aynı kategoriye sokamazsınız. Çünkü asıl amaç, zayıflatmak değil; hastalığı tedâvî etmektir ve bunun sonucunda da hastalar zayıflamış olurlar.

 

Sık öğün sisteminin bilimsel faydaları nelerdir?

Diyelim ki, vücudumuz bir soba… Bu sobaya sabah ve akşamları odun attığımızı düşünelim. Sadece sabah ve akşam odun attığımızda enerji sadece o vakitlerde açığa çıkar, diğer saatlerde sönüktür. Sönük olması da enerji harcanmaması dolayısıyla şişmanlamak demektir. Ama az ve sık yersek, yani sobaya az, ama sık aralıklarla odun atarsak, az da olsa enerji ortaya çıkar. Böylece vücut çalışmış olur. Önceleri sistem, yemek geliyor diye çalışmaya başlar. Ancak siz az miktarda atıştırdığınız zaman sistem gelen yemek çok az olsa da, artık çalışmaya ve enerji üretmeye başlamıştır. Bu işlem sık sık tekrar edince de vücut böylelikle yağları yakmayı öğrenir.

 

Kısa sürede kilo vermenin zararları nelerdir?

Kısa sürede kilo vermek, hastanın metabolizmasını alt-üst eder. Hatta bilimsel çalışmalar sonucunda:

“–Eğer sık sık kilo alıp verecekseniz, bırakın şişman kalın daha iyi…” denilmiştir.

Kısa sürede kilo vermek, aslında kasların kaybı demektir. Kas kaybı ise, azot yükünün fazlalığı demektir. Bu da sistemin problem yaşaması anlamına gelir. Meselâ kalp kaslarının zayıflığı neticesinde, sadece hızlı diyete bağlı olarak ölen hastalar var. Şuurlu ve sağlıklı olanı ise ayda 2-4 kilo vermektir. Zayıflamak demek; sağlığını kazanmak demektir, kaybetmek değil...

 

“Kilolarımla barışığım” diyenlere neler söylemek istersiniz?

İnsanoğlu, kendisine hep bir savunma mekanizması bulur. “Kilolarımla barışığım” da böyle bir mekanizmadır. “Ben zayıflayamıyorum, ama aslında zayıflamaya niyetim de yok zaten. Bununla kim uğraşacak?..” diye düşünüyor olabilir. Oysa her şişman, daha kolay hareket etmek, daha kolay elbise bulmak ya da sağlıklı kalmak için devamlı şuuraltında zayıf olmayı hayal eder. “Ben şişmanım, ama mutluyum.” demek “Benim kötü alışkanlıklarım var, ama mutluyum.” demeye benzer. Sonuçta bu kötü alışkanlıklar, sana zarar vermektedir.

 

Peygamber Efendimiz’in: “Biz sofraya ellerimizi yıkadıktan sonra ve acıkınca otururuz. Doymadan da kalkarız.” sözünün bugün tıp bilimindeki karşılığı ve yeri nedir?

Şu an tıp, gerçekten sağlıklı bir hayat için el yıkamanın önemini insanlara anlatmaktadır. Ayrıca mideyi doyurma hadisesine gelince:

Şu anda tespit edildiğine göre, aç olan insanların ömrü daha uzundur. Oruçlu insanların daha sağlıklı olduğu, daha uzun süre yaşadığı, karnını tıka basa doyuranlarda kalp krizi riskinin daha fazla olduğu, midesinde 1/3’ten daha az su olanların daha çok hastalandıklarını tıp ispatlamıştır.

Demek ki, tüm hastalıkların sebebi boğazdan gelmektedir. Peygamberimiz’in tavsiyelerine uyduğumuz zaman zaten şişman olmayız. O, bize her konuda olduğu gibi sıhhat konusunda da örnektir. Yani Müslüman, Müslümanca yaşarsa hastalıklar sıfırlanır ve sosyal hayat gelişir. Ama vücudumuz ve sağlığımız bize hazır bir şekilde verildiği için onun kıymetini bilmiyoruz.

 

Kilo verirken irademize nasıl sahip olabiliriz?

Öncelikle kararlı olmak lâzım… Kararlı olmak için bilmek, bunun için de okumak lâzım. Okuyup öncelikle ne gibi hastalıkların başımıza gelebileceğini öğrenmeliyiz. Çünkü insan tehlikesini bildiği şeyden korkar. Şişmanlığın ne gibi tehlikeleri olduğunu bilirsek, kararlı oluruz. Bilmek yetiyor mu? Yetmiyor. Bir de bunu uygulamak gerekmektedir. Bunun için de âile desteği çok önemlidir. Bir kişi, tek başına yola çıkarsa çok daha fazla zorlanır. Onun için bu işi ya arkadaşlarıyla ya da en doğrusu, âilesiyle birlikte yapacak... Evde herkes sağlıklı beslenecek…

Hâsılı iradenin kuvvetlenebilmesi için öncelikli olarak çevre faktörlerinin desteği gerekmektedir.

 

Oruç tutmak sağlığa zararlı mıdır?

Oruç, tam tersine, kolesterolü düşürür. Ayrıca tip-2 şeker hastalarının da oruçtan faydalandıklarını gördük. İnsanın vücudunun dayanma kapasitesine göre, oruç kesinlikle tavsiye edilir. Oruç tutup da çeşitli sebeplerden dolayı sağlığı bozulacak grup yok denecek kadar azdır. Çünkü oruç, aç kalmak değildir. Gündüzü gece, geceyi gündüz yapmaktır sadece. Yani aslında yeme içme saatleri değişmiyor. Sadece belli vakitlere göre programlanmış oluyor. Tabiî ki orucun fayda sağlaması için mideye iftarda da çok aşırı yüklenmemek gerekiyor. Ramazan, sıhhat açısından bakıldığında, bütün organların dinlenmesi, kendilerini restore etmesi demektir.

Sahur da Peygamberimizin tavsiyesinde olduğu gibi çok önemlidir. İnsan sahura kalkmazsa bütün gün aç kalmış olur. Gecenin o saatinde kortizon seviyemiz çok düşüktür. Biz, bunu sahurla yükselterek gün içindeki stresi önceden uyarmış oluyoruz.

 

Diyetin belli bir döneminde kilo verme işlemi durmaktadır. Bunun sebepleri nelerdir?

Diyete başladıktan birkaç ay sonra vücut kendini korumaya alıyor; kıtlık var sanarak sahibini korumaya almak için artık ona kilo verdirmiyor, gelenle yetinmeye çalışıyor. Bu dönemin atlatılması için yürüyüşü artırmak lâzım. Bazı hastalarda ise, ilâç uygulamak gerekir. Ya da kişinin sadece o dönemine has, özel bir diyet de uygulanabilir.

 

Son olarak, sağlıklı bir hayat için tavsiyeleriniz nelerdir?

Sağlıklı hayat için insanoğlu yiyerek aldığı enerji ile harcadığı enerjiyi bir dengeye oturtmalıdır. Bunu yaparken de birçok gıdadan istifade etmelidir. Bir de bütün yapacağı diyetlerde: “Bu işi sağlık için mi yapıyorum, estetik kaygıdan dolayı mı yapıyorum?” diye kendini sorgulaması ve sağlık için olan sınırda durması lâzım.

Ve en önemlisi de; obezite için lütfen bir doktora başvurulsun…

 

Uz. Dr. Yavuz FURUNCUOĞLU

dryavuzf@yahoo.com

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle