Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Peygamber Efendimizin diliyle, “Allâh’ım, Receb ve Şaban’ı bize mübârek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur!”[1] diye duâ ettiğimiz Ramazan Ayı’na kavuştuk, elhamdülillâh…

Ramazan Ayı; Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başladığı aydır. İçinde bin aydan daha hayırlı bir gece olan, meleklerin ve Rûh’un (Cebrâil -aleyhisselâm) Allâh’ın izniyle yeryüzüne indikleri Kadir Gecesi’ni barındırır.

Ramazan Ayı, bir ay boyunca her gün tutulması farz olan oruç ayıdır. Sahur ve iftarlarla şenlenen sofralar ve gönüllerdir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ramazan Ayı’nın son on gününde îtikâfa çekilir, dünyayla irtibatını asgarîye indirerek kendisini kulluğa hasrederdi.

Peygamber Efendimiz, yine bu ayda, Cebrâil -aleyhisselâm- ile buluşur, karşılıklı Kur’ân-ı Kerim okurlar, bu sebeple insanlara karşı cömertlik ve ikrâmı zirveye çıkardı. Dolayısıyla Ramazan, sadaka, zekât, infak, fıtır sadakası, hayır-hasenât, hediyeleşme, îsar ve ikram ayıdır.

Ramazan Ayı, Kur’ân’la buluşma ayıdır. Hatimler indirildiği, mukabeleler okunduğu, dost meclislerinde âyetlerin müzâkere edildiği, Allâh’ın âyetlerinin her mecliste zikredildiği bereketli bir aydır.

Ramazan Ayı, namaz ayıdır. Kazaların kılındığı, teravihlerle, teheccüdlerle günlerin gecelerin birbirine karıştığı, her yaştan insanların cemaat saflarında buluştuğu müstesnâ demlerdir.

Ramazan Ayı, sabrın, şefkatin bir örtü gibi bütün ümmet-i Muhammed’i bürüdüğü, sükûnetin ve huzurun perde perde yeryüzüne indiği mübarek günlerdir.

Fakirin, yoksulun, akraba ve muhtaçların hatırlandığı; açların doyurulduğu, hastaların ziyaret edildiği; kısacası herkesin yüreğinin pır pır attığı, rakikleştiği en candan vakitlerdir.

Ramazan’a günahlarla, kötü âdet ve alışkanlıklarla girmiş olsak da bu ayın rahmet, bereket ve mağfiretinden istifade ederek tertemiz bir şekilde çıkmayı, Rabbimiz hepimize nasip etsin. Bu mübarek gün ve gecelerin feyz, bereket ve faziletinden mahrum bir şekilde ömrünü geçiren bedbahtlardan olmaktan hepimizi muhafaza eylesin. Âmin.

Bu sayımızda, Kur’ân-ı Kerîm üzerinde bir nebze durmak istedik. O, hayat kitabımız… Dünyamızı ve âhiretimizi Cennet’e çeviren ilâhî düsturların bulunduğu kitap… “Ne kadar okuyoruz? Nasıl okuyoruz? Gerektiği gibi istifade edebiliyor muyuz? Ona nasıl daha yakın olabiliriz?” gibi sorular sorduk ve elimizden geldiğince bunları cevaplamaya çalıştık. İnşâallah hayır ve bereketlere vesile olur.

Dergimizin sayfaları arasında birbirinden güzel yazılar, hatıra ve dersler var. Okuyucularımıza güzel bir Ramazan arkadaşı olmasını ümit ediyoruz.

Son olarak geçtiğimiz ay, 19 Şubat 2021 Cuma akşamı müstesnâ âlimlerimizden M. Emin Saraç Hocaefendi’yi rahmet-i Rahmân’a yolcu etmiş bulunuyoruz. Kendisi 92 yıllık uzun ömrünü ilme, talebelere adamış; binlerce talebe yetiştirerek arkasında bereketli bir sadaka-i câriye bırakmış güzel bir insandı, çok kıymetli bir âlimdi. Büyük bir Kur’ân ve Sünnet çınarıydı. Mekânı cennet olsun. Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür.

Rabbimiz, ümmet-i Muhammed’e yerini dolduracak, i‘lâ-yı kelimetullah bayrağını dünyanın her köşesinde dalgalandıracak nice kıymetli âlimler nasip etsin. Bizi, bu mübarek gün ve geceler hürmetine, ümmet olarak içine düştüğümüz bu keşmekeş ve sahipsizlikten bir an önce kurtarsın. Bizi, tekrar Allâh’ın ipine sımsıkı sarılan, birbiriyle kenetlenmiş kardeşler eylesin. Âmin.

 

[1] Taberânî, Mu‘cemü’l-Evsat, IV, 189; Beyhakî, Şuabü’l-Îman, V, 348.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle