Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Dinimiz; ilme, âlime, ilim öğrenme ve öğretmeye büyük ehemmiyet vermiştir. Çünkü insanın kendisini bilmesi, kâinâtı anlaması, îmar ve ihyâ etmesi, yeryüzünü kendisine musahhar kılması, fert ve toplumun mesut ve refah içinde yaşaması ve en önemlisi Cenâb-ı Hakk’ı ve O’nun indirdiği vahyi bilmesi hep ilimle olur.

İlim sahibi insanlar, karanlık dehlizlerde insanlığın rehberi olan elinde meşale tutan kimseler gibidir. İnsanlar, onların ışığında yürür; onların rehberliğinde türlü türlü ölümlerden, açlık ve sefaletten kurtulur. Yine ilim sayesinde insanlar, israftan uzak bir şekilde dünyadaki nîmetleri bölüşürler, sulh ve selâmet içinde yaşarlar.

Tabiî bu ilim, insanlığa faydalı olan ilimdir ve böyle bir ilmin sınırı yoktur. İnsan, ne kadar çok derinleşirse derinleşsin ya da ufku ne kadar genişlerse genişlesin, bu ilimden kendisi de fayda görür, insanlık da… Çünkü bu ilim, insanı Allâh’a götürür. Allâh’a yaklaştıran ilim, sonsuzdur. Çünkü her bilenin üstünde daha iyi bilen vardır ve her şeyin ilmi, Allâh’a âittir. O’nun ilmi ise, sınırsız ve sonsuzdur. İnsan, bu mârifet deryasında çapı ne kadarsa, o kadar yüzer, yine de sahiline ulaşamaz.

Bir de insanın kendisine ve çevresine zararlı ilimler vardır. İnsanı fısk u fücâra götüren; isyana, inkâra, idlâle ve insanlığı yok etmeye sevk eden ilimler de böyledir. Ve maalesef son birkaç asır, insanlık, bu ilim sahiplerinin elinden, dilinden ve gönlünden çok çekmiştir.

Biz müslümanlar olarak son asırlarda gerek bilim-teknoloji, gerek edebiyat ve sanat, gerekse dînî ilimler hususunda kendi âlim ve mütefekkirlerimizi, edîp ve sanatkârlarımızı yetiştiremedik. Kendi imkânlarıyla nâdir şekilde yetişen böyle insanların etrafında kenetlenip onlara sahip çıkamadık. Kendi insanını yetiştiremeyen, kendi rehberlerini bulamayan toplumların başına gelenler, bizim de başımıza geldi ve gelmeye devam ediyor.

Âlimler, ıslah vazifesini terk edip ifsad etmeye başladılar. İlimleri, onları tevâzu ve güzel ahlâka götüreceği yerde; kibir, gurur, benlik, bencillik, şahsî menfaat, hevâ ve heveslerin peşine sürükledi.

İlimlerinin onları, Allâh’a kulluğa yaklaştırması gerekirken, onlar bu ilimlerini Allah’tan uzaklaşma yolunda kullandılar. Kendileri saptıkları gibi, peşlerinden gidenleri de yoldan çıkardılar.

İlimlerinin, onları kâinât üzerinde tefekkür ve tahassüse götürmesi gerekirken onlar fikri, ilmi, irfanı terk ederek sadece maddeyi ele geçirmenin ve insanlığı bu madde üzerinden esir edip sömürmenin derdine düştüler.

İlimlerinin, onlara mârifetullah ve muhabbetullah şevki vermesi gerekirken, onlar ilimlerini sırtlarında bir yük yaptılar ve yok pahasına sattılar. Âhiretlerini verip üç kuruşluk dünya servetine kandılar. İnsanların iltifat ve alkışlarına mağlup olup Allâh’ın dinini onların isteklerine göre eğip büktüler.

Bugün düştüysek, bugün düştüğümüz yerden kalkamıyorsak; bu öncelikle ilmine ihanet eden âlimler yüzündendir. Onlar, insanların, iktidarların, servet ve şöhret sahiplerinin boyunun ölçüsünü gösteren endam aynalarıdır. Herkes orada kendisini olduğu gibi görmeli, vahyin ve ilmin ışığında değerini ve yaptıklarının karşılığını bulmalıdır. Ya aynalar da yalan söylemeye başlamışsa ve tuz kokuşmuşsa, insanlık nereye müracaat edecektir artık…

Rabbimiz, bizi ilmin hakikisine ve faydalısına kavuştur. Bizi, ilmi kendisine faydalı olan kullarından eyle!.. Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle