Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Bu ay, Rebîulevvel ayının, yani Mevlid Kandilinin bulunduğu bir ay… Bizim için Kutlu Doğum vakti… Dergi olarak biz Kutlu Doğum’u, Mevlid Kandili’ne bağladık. Dolayısıyla onunla beraber bütün ayları dolaşıyoruz. O mübârek kadem-i pâkin, senemizin bütün aylarını, dergimizin her yılda farklı sayılarını şereflendirmesiyle bahtiyar oluyoruz.

Bu sayımızda, Peygamber Efendimizin, Allah tarafından “kendisine kasem edilen” “örnek hayatı”nı farklı yönleriyle dile getirmeye çalıştık: Bazı yazılarımız, Peygamber Efendimizin çocuklarla birlikteliğini, onlarla münâsebetlerini inceledi; bazı yazılarımız, O’na olan muhabbetlerini takdim etti. O’nun mûcizeleri ve O’nun hakkında tarihten günümüze yazılan kitap ve şiirler ise, başka başka yazılarımızın konusu…

Elbette hiçbir şey tam mânâsıyla O’nu anlatmaya yetmez. Bütün kelimeler kifâyetsiz, bütün akıl ve idrâkler âciz kalır; O’nu anlamak ve anlatmak için…

Biz, o şerefli muhabbet kafilesinin ardında topal topal seken bir zavallı olarak, gücümüz nisbetinde, karınca kararınca yolumuzu, istikametimizi bildirmek istedik. Yol O’nun, varlık O’nun, Havz O’nun, Kevser O’nun, Şefaat O’nun…

Lutfeder, kabul buyurursa, bizi de ümmetinin bir ferdi olarak sayarsa, en büyük bahtiyarlık budur bizim için…

İnsanların gönülleri bugün kirlendiyse, O’ndan mahrumiyetten… İnsanlar bugün gaddarlaşmış, merhametten mahrum, acımasız vahşîler olarak birbirine saldırıyorsa, o şefkat ve merhamet pınarından kana kana içemediklerinden…

Biz, Müslümanlar olarak iki kat mesûlüz, O’nu tanımamaktan… Hem kendimiz ve âilemiz için, hem de O’nu hiç bilmeyen bütün dünya için…

Önce kendimiz tanıyacağız, anlayacağız; o örnek hayatı, hayatımızın kıblesi hâline getireceğiz. Hep yüzümüzü O’na döneceğiz, neredeysek, ne işle meşgul olursak, O’na… “O, bizim yerimizde olsaydı ne yapardı?”, “O şimdi bizim yanımızda olsaydı, biz nasıl olurduk?” deyip durmadan kendimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, hayatımızı testlerden geçireceğiz.

Hani evleri testlerden geçiriyorlar, depreme dayanıklı mı diye!.. Aynı bunun gibi… Biz de hayatımızı, duygu ve düşüncelerimizi test edeceğiz. Eğer en küçük bir sarsıntıya dayanamayacak gibiyse hayatımız ve kurduğumuz dünya, o kendi kendine yıkılmadan, O’nu yıkıp tekrar inşa etmeye çalışacağız. Çünkü böyle bir hayatın enkazı altında can vermek, çok fecî… Hem dünyamızın, hem ahretimizin kaybı demek…

Yol yakınken, nefes alıp verirken, önümüzde seçenekler varken, yolumuzu, yönümüzü O’na dönmeliyiz. O’nun şefkat, merhamet dolu güzel hayatından hayatımıza, insanların hayatlarına güller devşirmeliyiz. Bugünümüz için O lâzım, yarınımız için O lâzım… Bizim için, insanlık için yine O lâzım…

Salât u selâm, tahiyyât u ikram her türlü ihtiram O’na, âline, ehl-i beytine, ashabına, etbâına…

Şâhid ol, yâ Rab!...

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle