Solunum Ve Sindirim Sistemindeki Koruyucular -2

Şayet yukarıdaki filtrasyon mekanizmalarını geçerek akciğerlere kadar ulaşabilmiş yabancı partiküller olduysa, hücrelerin arasında gezerek ilerleyen özel bir savunma görevlisi onları parçalayarak yok etmek üzere beklemektedir. (Savunma sisteminin elemanları tarafından titizlikle sarılmış olan ağız ve burun bölgemizi, uzun süreli maske takarak kapattığımızda nelere dikkat etmeliyiz?[1])

Aslında her bir nefes; hayat ve ölüm gibi iki keskin ucu ihtiva etmekte, anne rahminde her şeyden habersiz gelişimine devam eden bebeğin vücudunda, sayılı günlerini doldurmak üzere gönderileceği bu âlemde, bir nefesi sağlıklı alabilmesi için bütün hazırlıklar yapılmaktadır. Dünyaya gelirken alınan ilk nefes ve atılan ilk çığlıkla birlikte işlemeye başlayacak olan bu sistem, atmosferdeki gazlar ve diğer maddelerle ilgili ihtisas yapmış gibi, yüksek donanımlı bir boru ve klima-filtrasyon tertibatı ile inşa edilmektedir. Hiç karşılaşılmamış havada bulunabilecek yabancı partiküllerin tespiti yapılarak, önemli yerlere zararlı olanları imha edecek vazifeliler yerleştirilmiştir. Her bir ihtimal düşünülmüş, tek bir plânla yetinilmemiştir.

Fetüsün bedeninde sadece solunum ve sindirim sistemi için değil, gelişmekte olan bütün vücut için bu ve buna benzer planlar yapılmış; bu arada sistemlerin birbiri ile irtibatı da hiçbir zaman ihmal edilmemiştir. Sadece bunlar bile, kendi kendine meydan gelebilecek sıradan ve basit hâdiseler değil iken; anne ve babanın vücudundan taşınan emanetle ortaya çıkıp gelişmeye başlayan milimetreden daha küçük bir hücrenin içinde, aylar sonra gönderilecek bir mekân için, yıllarca sağlıklı bir şekilde ömür sürebilecek şekilde her türlü tedbirin alınarak ona göre hazırlık yapılması, elbette tesadüfî ve boşuna değildir.

Gözü ile görebildiklerine karşı bile tedbir alıp korunmada gücü son derece sınırlı olan Âdemoğlu, bilinmezlikler açısından ürkütücü bir yüzdeyi kaplayan kâinatta[2], şayet başı boş bırakılsaydı; bu hayat, aklı başında olan her kişi için korkunç bir kabusa dönüşürdü!..

Tek bir zerrenin bile başına buyruk davranmadığı, bir yaprağın bile Cenâb-ı Hak’tan izinsiz yere düşmediği[3] şu âlemde, trilyonlarca hücreden meydana gelen ve ilâhî kudret tecellîleri ile ziynetlenmiş, cihanın âdeta süsü mesâbesinde, muhteşem bir sanat harikası olarak halk edilen insanın, başıboş[4] ve gâyesiz olması elbette kabul edilemez. Ona yakışan, hem kendini hem çevresini ibretle okuyarak ders alması ve üzerine düşeni yaparak kulluk[5] vazifesinin hakkını vermesidir.

Son olarak, Temmuz ayında Çin’de görülen ve dünyada endişeye sebep olarak “Yeni bir domuz gribi salgını mı geliyor?” dedirten mevzûya da birkaç cümleyle temas etmek isteriz:

 Korona virüs salgını sebebiyle geçirilen zor günler, Çin’den gelen her virüs haberinin korku ile karşılanmasına sebep olmaktadır. Temmuz ayı başında Çin’de domuz çiftliklerinde yapılan bir araştırmada, örnekler üzerinde yapılan çalışmalar, bazı hayvanlarda H1N1 olarak da bilinen “domuz gribinin” yeni bir türünün geliştiğini ortaya koymuştur.

2009’da salgın yapıp insandan insana kolayca geçen virüsten parça taşıdığı için tedirginlik oluşturan; domuz, kuş ve insan grip virüslerinin bir karışımı olarak karşımıza çıkan “G4 EA H1 N1”in; tamamen yeni bir virüs olmadığı, henüz[6] insandan insana bulaşmadığı için ciddî bir tehlike arz etmediği, ancak mutasyon geçirerek yapısı değiştiğinde pandemi tehlikesi taşıdığı bildirilmektedir.

Bilim insanları, 2000’li yılların başından beri grip virüslerini düzenli olarak izlemekte olduğundan virüste yaşanacak değişimler de takip edilmektedir. Sağlık Bakanlığı, konuyla alâkalı gerekli açıklamaları yapmaktadır. Toplum açısından bakıldığında bir korku ve tedirginliğe kapılmadan sağlık yetkililerinin îkazlarını dikkate almak yeterli olacaktır.

 

[1] Özellikle sıcakta maske takılı iken ağız bölgesinde “terleme”, dolayısıyla “nemlenme” miktarı artmakta ve istenmeyen virüslerin yaşamaları için uygun bir ortam oluşmaktadır. Bu sebeple yedek maske taşınmalı veya maske belirli aralıklarla değiştirilmelidir.

Kullanılan maskenin kumaşı, pamuk veya keten gibi hafif ve hava akımına izin verecek, nefes alabilen bir malzemeden olmalıdır. Nefes almamızı zorlaştıracak maskeler tercih edilmemelidir.

Doğru maskeyi seçmeli, maskenin kayış gerginliğine dikkat etmeli, dışarda geçirdiğimiz süreyi, mümkün ise sınırlandırmalı, maskeyi belirli aralıklarla yıkamalı veya değiştirmeli, zorlandığımız zaman sosyal mesafeyi koruyarak uygun bir yere çekilmeli ve maskeyi çıkararak dinlenmeli, cildimizi temiz tutarak maskenin oluşturacağı tahrişi önlemeli, sıvı alımına dikkat etmeli ve kalabalık ortamlardan uzak durmalıyız. Mecbûren girdiğimiz kalabalık ortamlarda da maske kullanmalıyız.

Kontrollü sosyal hayata geçtiğimiz bugünlerde, tekrar başladığımız noktaya gelmemek için kontrolü kaybetmemeli ve tedbire riâyet ederek “maske, mesafe ve hijyen” kurallarına uymalıyız.

[2] Kâinatın bilinen yönü, sadece % 0.4’lük kısmıdır. O da ışık hızı ile hesaplanabilir.

[3] el-En’âm, 59.

[4] el-Kıyâme, 36; el-Mü’minûn, 115.

[5] ez-Zâriyat, 56.

[6] Bu mevzu, Temmuz ayında kaleme alındığından o zaman mevcut bilgileri muhtevîdir. Beklenmedik gelişmeler olduğu takdirde okuyucularımız bilgilendirilecektir. Allah’tan niyâzımız, biz âciz kullarını dâima muhafaza etmesi ve korktuklarımızdan emîn kılmasıdır.

PAYLAŞ:                

Betül Nefise İnal

Betül Nefise İnal

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle