Kirli Kapı

Avuç içi kadar bir et parçası, gâh gönül yapıyor, gâh gönül yıkıyor. Gün geliyor yılanı deliğinden çıkarıyor, gün geliyor insanı rezil rüsvay ediyor. Çoğunlukla dibi delik çuval misali amelleri zâyî ettiriyor. Konduğu yerde usturuplu duramayan, enteresan bir organ şu dilimiz...

Gönlümüzü, fikrimizi insanlara ulaştıran; çıkanın geri alınamadığı kapımız... “Kader utansın!”, “Allâh’ın sopası yok!”, “Nuh der, Peygamber demez!”, “Seni elimden -hâşâ- Allah bile kurtaramaz!”, “Allah’lık adam!” (Elinden pek bir iş gelmeyen, faydalı olmayan kişiler için söyleniyor), “-Hâşâ- Allâh’ın unuttuğu yer”, “Fala inanma falsız da kalma!”, “Kur’ân çarpsın!”, “Seni -hâşâ- Allah unuttu!” (hasta insan için), “Allah’ın -hâşâ- işi-gücü kalmadı da bununla mı uğraşıyor?”, “Böyle adâleti neyleyeyim?”, “Allah baba!”, “Yukarıda Allah var!”, “Azrâil suratlı adam!”, “Faiz yemeyen mi var?”, “Onda îman ne gezer!”, “Namazı boş ver, benim kalbim temiz!”, “Doğa mûcizesi!”, “Öküz aleyhisselâm!”, “Kıyamet hacılar ve hocalar yüzünden kopacak!” gibi kasıtlı ya da kasıtsız bir şekilde hayatımıza sokulmuş, üzerinde düşünülmesi ve dil kapısından çıkmaması gereken bir dolu tehlikeli sözle kirlettiğimiz kapımız…

“Kahpe kader”, “Tapılacak kadınsın!”, “Bir sana taptım, bir Tanrıya!”, “Kulun olayım!” (sevdiği insana söylüyor), “Böyle kötü kader istemiyorum!”, “Seni Allah kadar sevdim!”, “Sensiz cennet bile sürgün sayılır!”, “Ben sana öylesi taptım inan!”, “Ben sana secde ettim!” gibi şarkı sözleriyle, yıllarca genç dimağlara işlenen isyanın, kula tapmanın, kadere veryansın etmenin bir çırpıda çıktığı uçuruma açılan kapı…

“İyi bâri…” çıkar dil kapısından, “idare eder” anlamında… “el-Bârî” isminin mânâsının Allâh’ın mahlûkâtı hiç yoktan, örneksiz yaratan olduğu unutularak…

Proje yaratmak, sonuç yaratmak, farkındalık yaratmak, doğa yarattı gibi Allâh’ın “yaratma” gücünün insanlara, doğaya verildiği sözler sarf edilir, hoyratça o süslü kapıdan…

“Âdemoğlu sabaha erdi mi, bütün âzâları, dile temennâ edip: «Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz sana tâbîyiz. Sen istikamette olursan biz de istikâmette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!» derler.” (Tirmizî, Zühd 61/2409) diye aktarılır hadîs-i şerîfte…

“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kâf, 18) buyrulur âyet-i kerîmede…

Âyet ve hadislerle önemine dikkat çekilen dilimiz, maalesef çoğumuzun başına dert... Hâl böyle olunca, “bilerek veya bilmeden dil kapımızdan bir çırpıda çıkıveren kirli kelimelerin farkında olmayı ve dilimizi hoş sözlerle süsleyebilmeyi, ağzımızdan çıkanların her iki cihan için de saâdet vesilesi olmasını, Rabbimiz cümlemize nasip eylesin!” demekten başka çaremiz yok!..

Allah âkıbetimizi hayreylesin. Bizi, dil imtihanını kolay verenlerden eylesin. Âmin.

PAYLAŞ:                

Dr. Ayça Toksöz

Dr. Ayça Toksöz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle