İsm-İ Azam İle Dua

İSM-İ ÂZAM İLE DUÂ

 

“…Duânız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var?!.”

(el-Furkân, 77)

 

Tâhâ Sûresi’nin 8. âyetinde Rabbimiz, “Allah O’dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler O’nundur.” buyuruyor. İnandık ve îman ettik… Her birimiz o En Güzel’in “kün feyekûn” sırrına mazhar olarak yaratıldık.

Duâ, her şeyin sahibi olan Hâlık-ı Zülcelâl’e yakarışta bulunmak, O’na hâlini arz etmek, işlerini O’na havâle etmek demektir. İstek ve ihtiyaçları sonsuz, âciz ve fakir olan insanın tek sığınağıdır, duâ…

Hak Teâlâ:

“Kullarım Sana, Beni sorduğunda (onlara haber ver ki): Ben çok yakınım. Bana duâ ettiği vakit duâ edenin duâsına karşılık veririm…” (el-Bakara, 186) buyurmaktadır.

Yarattığı kuluna şah damarından daha yakın olduğunu bildiren Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olmanın, O’na ilticâ etmenin birçok yolu ve usûlü vardır. “İsm-i Âzam” ile duâ etmek de bunlardan biri ve belki de en mühimidir.

İsm-i Âzam, sözlükte “en büyük isim”, “en yüce isim” mânâlarına gelmektedir. Terim olarak Allâh’ın en güzel isimleri içerisinde yer alan bazı isimler için kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz, İsm-i Âzam ile duâ edildiği takdirde Allah Teâlâ’nın o duâyı kabul edeceğini haber vermiş, ancak esmâ-i hüsnâ’dan hangilerinin İsm-i Âzam olduğunu açıkça bildirmemiş, fakat bazı işaretlerde bulunmuştur. “Peygamberimiz’in Allâh’ın en büyük ismini bildiği hâlde, ümmetine açıkça bildirmemesinin sebebi herhalde, mü’minlerin Allâh’ın bir ismine çok fazla rağbet göstererek, diğer güzel isimlerini ihmal etmeleri endişesi olmalıdır.” denilmiştir.

Hadîs-i şerîflerde Allâh’ın İsm-i Âzam’ı olarak birden çok isim zikredilmiştir. Bu isimlerin başında lafza-i celâl; sonra Rahmân, Rahîm, Rab, Mennân, Ehad, Samed, Hayy, Kayyûm, Mâlikü’l-mülk, Bedî’u’s-semâvâti ve’l-erd, Zü’l-celâli ve’l-ikrâm, isimleri gelmektedir.[1]

 Buradan hareketle diyebiliriz ki, İsm-i Âzam, Allah Teâlâ’nın isimlerinden birisidir; özel bir duâ adı değildir. Dolayısıyla böyle bir duâ yoktur. Yukarıda zikredilen isimlerden başka; besmele, kelime-i tevhîd, Esmâ-i Hüsnâ’nın tamamı, Allâhümme, Rabbî ve Hazret-i Yûnus -aleyhisselâm-’ın duâsı olan “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” İsm-i Âzam olarak bildirilmiştir.

Ashâb-ı kirâmdan Esmâ bint-i Yezid, Ebû Umâme ve Übey İbn-i Ka’b -radıyallâhü anhüm-’den gelen bir rivâyete göre, Peygamber Efendimiz, İsm-i Âzam’ın Bakara, Âl-i İmrân ve Tâhâ sûrelerinde bulunabileceğini bildirmiştir. Bu üç sûrenin bütün âyetleri karşılaştırıldığında, ortak olan âyetin, “Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm” olduğu görülmektedir.[2] Burada “hayy (diri)” ve “kayyûm (her şeyi ayakta tutan, yöneten)” isimleri dikkat çekmektedir.

Sahâbe-i kirâmdan Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- şöyle anlatmaktadır:

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün camiye girdi. Bir sahâbî namaz kılıyordu. Bu sahâbî namazdan sonra duâ etmeye başladı ve duâsında şöyle diyordu:

“Allâh’ım! Her türlü övgü Sana mahsustur. Senden başka ilâh yoktur. (Sen), mennânsın/çok nîmet verensin, gökleri ve yeri yoktan var edensin, celâl ve ikram sahibisin. Ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî ve ebedî olan; zâtı ile kâim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allâh’ım!» cümleleri ile Sana duâ ediyor, Senden talepte bulunuyorum.”

Bu duâyı işiten Peygamberimiz:

“-Bu kimse, Allâh’ın İsm-i A’zam’ı ile duâ etti ki İsm-i Âzam ile duâ edildiğinde Allah bu duâyı kabul eder ve bu isimle istenince Allah verir.”[3] buyurdu.

Peygamber Efendimiz bir gün Hazret-i Âişe Vâlidemize:

“-Kendisiyle duâ edildiğinde, Allâh’ın duâyı kabul ettiği ismini, bana bildirdiğini biliyor musun?” buyurmuş, Hazret-i Âişe Vâlidemizin de bu duâyı kendisine öğretmesini istemesi üzerine:

“-Ey Âişe! Onu sana bildirmem uygun olmaz. Çünkü onunla dünyaya ait bir şey istemen uygun düşmez.” cevâbını vermiştir.  (İbn-i Mâce, Duâ, 9)

Bunun üzerine Âişe Vâlidemiz, iki rekât namaz kılıp içinde “Allah”, “Rahmân”, “Berr” ve “Rahîm” isimleriyle, “Senin bütün güzel isimlerin” ifâdesinin geçtiği bir duâ okumuş, duâyı dinleyen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“-Benden öğrenmek istediğin isim duânda yer alan isimler arasında bulunmaktadır.” buyurmuştur.

Cenâb-ı Hak, kerîm kitabında şöyle buyurur:

“En güzel isimler Allâh’ındır. O hâlde O’na bu isimlerle duâ edin.” (el-A’râf, 180)

Rivayete göre Hâce-i Kâinat Efendimiz, bir adamın:

“Allâh’ım! Hamd Sana mahsustur, Senden başka ilâh yoktur, sadece Sen varsın, Sen mennânsın, gökleri ve yeri yaratansın, celâl ve ikram sahibisin, isim ve sıfatların ile istiyorum. Senden cenneti istiyorum ve cehennemden Sana sığınıyorum.” diye duâ ettiğini duydu ve:

“-Bu adam Allah’tan, O’nun yüce ismiyle istedi ki, Allâh’a İsm-i A’zam’ı ile duâ edildiği zaman kabul eder, bu isim ile istenildiği zaman verir.” buyurdu. (Hâkim, De’avât, I, 504; İbn-i Mâce, Duâ, 9)

İslâm âlimlerinin bir kısmı, Allâh’ın isimlerinin tamamının, fazilet ve üstünlük bakımından eşit derecede olduğunu kabul etmiş, diğer bir kısmı ise, hadîs-i şerîfleri göz önünde bulundurarak, bazı isimlerin diğerlerinden daha büyük ve faziletli olduğu görüşünü kabul etmişlerdir.

Yâ Rabbi! Sadra şifâ, derde devâ isimlerin hürmetine, İsm-i Âzam’ını öğrettiğin Habîb-i Edîbin Senden hangi hayırları istemişse, biz de Senden o hayırları istiyor; nelerden Sana sığınmışsa onlardan Sana sığınıyoruz…

Duâlarımızı kabul eyle, Allâh’ım. Âmîn!

 

[1] Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 258; Tirmizî, De’avât, 65; İbn-i Mâce, Duâ, 9; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 14; Ahmed, III, 120; VI, 461.

[2] el-Bakara, 255; Âl-i İmrân, 2; Tâhâ, 111; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 258; Ebû Dâvûd, Vitr, 17; A. İbn-i Hanbel, V, 142; İbn-i Mâce, Duâ, 9.

[3] Hâkim, De’avât, I, 504; Ebû Ya’lâ, Zikir ve Duâ, No: 1124.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle