Fatiha Suresi

FÂTİHA SÛRESİ

1-Rahman ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla…

2-Hamd, Âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur.

3- Rahman, Rahim (olan),

4-Din (cezâ) gününün sahibi (Allâh’a mahsustur).

5-(Rabbimiz!) Ancak Sana kulluk ederiz ve yalnız Sen’den medet umarız.

6-Bize dosdoğru yolu göster, bizi doğru yola hidâyet eyle!

7-Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!.. (Âmin.)

 

Sûrenin İsimleri

Fâtiha Sûresi’nin pek çok ismi vardır. Meselâ “Mushaf-ı Şerif eğitimine, Kur’ân-ı Kerîm okunmasına ve namaza kendisiyle başlandığı için” bu sûreye “Fâtihatu’l-Kitap (Kur’ân’ı açan sûre)” denmiştir. O, ilk nâzil olan, Levh-i Mahfûz’da da ilk yazılı sûredir. Âhirette cennet kapılarının anahtarıdır. Kur’ân’ın gizli yönleri onunla açılır.

Fâtiha’ya, başında “hamd” olduğu için “Hamd Sûresi” de denmiştir. Ama bu sûrenin en önemli isimlerinden birisi, “Ümmü’l-Kur’ân”dır. Yani Kur’ân-ı Kerîm’in anası, aslı… Kur’ân-ı Kerim’in maksadı, dört esasta özetlenir. Bunlar, İlâhiyât (ulûhiyet), Meâd (ölüm sonrası, âhiret), Kaza ve Kaderi İkrar ve Nübüvvet (peygamberlik)’tir. Fâtiha Sûresi de Kur’ân-ı Kerim’in aslı ve maksadı olan bu dört esası içinde barındırmaktadır. Peygamber Efendimiz bu isimle ve Fâtiha’nın faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur:

“Allah, Tevrat’ta ve İncil’de «Fâtiha Sûresi» de denilen «Ümmü’l-Kur’ân» gibi bir sûre indirmemiştir. O, seb’u’-mesânî’dir.” (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 1, Buhârî, Tefsir, 27; Ebû Dâvûd, Salât, 17)

Zikredilen hadîs-i şerifte, Fâtiha’nın bir ismine daha işaret edilmiştir: “Seb’u’l-Mesânî” (çok tekrarlanan yedi âyet)… Bu ifade, Hicr Sûresi’nin 87. âyetine atıftır. Bu âyet-i kerimede, “Andolsun ki, biz sana «Seb’u’l-Mesânî»yi verdik.” buyrulmaktadır. Fâtiha’ya bu ismin verilmesinin sebepleri arasında, onun her namaz rekâtında tekrarlanmasının önemli bir yeri vardır. Fâtiha Sûresi, yedi âyetten meydana gelmiştir. Her âyetin okunması, Kur’ân’ın yedide birinin okunmasına, hepsinin okunması da Kur’ân-ı Kerim’in tamamının okunmasına sevap olarak denk görülmüştür. Yine bu sûrenin okunmasıyla cehennemin yedi kapısının kapanacağı da rivâyet edilmiştir. (F. Râzî, Tefsiru’l-Kebîr Mefâtihu’l-Gayb, I, 248)

Fâtiha’nın ayrıca, “Ümmü’l-Kitap”, “el-Vâfiye”, “el-Kâfiye”, “el-Esas”, “eş-Şifâ”, “er-Rukye”, “es-Salât”, “es-Suâl”, “eş-Şükr”, “ed-Duâ” şeklinde başka isimleri de vardır.

 

Faziletleri

Fâtiha Sûresi’nin faziletleri ile ilgili pek çok hadîs-i şerîf bulunmaktadır. Biz bunlardan teberrüken bir tanesini zikretmekle yetineceğiz:

İbn-i Abbas -radıyallâhu anhümâ- şöyle demiştir: Günlerden bir gün, Cebrâil -aleyhisselâm- Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanındayken yukarıdan bir ses duyuldu. Cibrîl -aleyhisselâm- gözlerini semâya kaldırdı ve:

“-Bu semâda şimdiye kadar açılmayan bir kapıdır.” dedi. İbn-i Abbas diyor ki:

“-O açılan kapıdan bir melek indi, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve:

“-Senden önce hiçbir peygambere verilmeyen, sadece sana verilen iki nûr ile seni müjdeliyorum. Bunlar, Fâtiha Sûresi ve Bakara Sûresi’nin son iki âyeti… Bu ikisinden okuduğun her bir harfe karşı, mutlaka fazlaca ecir verilir.” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 43; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 2; Nesâî, İftitah, 25)

 

Özellikleri

Mushafta birinci, nüzul sıralamasında beşinci sûredir. Kur’ân-ı Kerim’in mukaddimesi ve hülâsası gibidir. Nüzûl sebebiyle ilgili özel bir hâdise yoktur. Her mü’minin, bu sûreyi namazda okurken Rabbi ile konuşurcasına okuması ve bu sayede O’na yaklaşması murad edilmiştir.

 

Tefsiri

Sûrenin ilk dört âyet, Allah Teâlâ’yı belli başlı özellikleri ile tanıtır. Geri kalan âyetleri ise, kulun Rabbine nasıl yalvarması ve O’ndan neler istemesi gerektiğini öğretir.

1-Rahman ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla…

2-Hamd, Âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur.

Biz, geçen yazımızda Besmele ile ilgili özet bir bilgi verdiğimiz için, bu yazıda ikinci âyetin tefsirinden başlıyoruz.

Hamd; Eksiksiz övgü ve senâdır. Övülmeye layık olan zâtın kemalinin açıkça ortaya konmasıdır. Hamd kelimesinin başındaki “elif lam takısı”; bütün hamdleri içine almak içindir. Zira şânı yüce olan Allah Teâlâ, hamdin her türüne tek lâyık varlıktır. En güzel isimler ve en yüce sıfatlar O’na âittir.

Hamd kelimesi, medh (övgü) ve şükürden farklıdır. Medh, canlı-cansız her şeye yapılan çok genel bir kavramdır. Yine medh, herhangi bir iyiliğin öncesinde ve sonrasında yapılabilir. Hamd ise, sadece iyiliğin sonrasında olur ve cansız varlıkları içine almaz. Medh etmenin (insanı yüzüne karşı methetmek gibi) bazı türleri yasaklanmıştır. Hamd ise, mutlak emredilmiştir.

Şükür, sadece kendisine ulaşan nimetler için yapılabilirken; hamd hem kendisine, hem de başkalarına yapılan iyilik ve ihsanların hepsini içine alır. Sanki kul, “Bana nimetlerini ister ver, istersen verme; Senin nimetlerin zaten bütün âlemlere ulaşıyor! Ben de bunlar için Sana hamd ediyorum.” demektedir.

“Elhamdülilah” diyen kul, Allâh’ın kendisine verdiği nimetleri ve bunları ihsan eden o yüce Zâtı tanımalı; kendisine verilenlere râzı olmalı ve O’nun ihsan ve ikramı ile hayatı devam ettiği müddetçe O’na isyan etmemelidir.

Hazret-i Âdem’in ilk söylediği söz de, cennetliklerin son söyleyeceği de “Elhamdülillâh”tır.

Lillâh: “Allah içindir, sadece Allâh’a aittir, ancak O’nun hakkıdır.” şeklinde ihtisas (has kılma), istihkak (hakkı olma) ve mülkiyet manalarına sahiptir. O zaman “Elhamdü lillâhi” ifadesinin mânâsı şöyle olmaktadır:  “Herkesin bildiği ve bütün özellikleriyle her türlü hamd, sadece ve sadece Allâh’a mahsustur. Zira O, bütün hamd edilecek şeyleri yarattığı gibi, hamd etme gücü ve isteğini var edendir.” Yine hamd etme bir kerelik değil, süreklidir. Zira bu cümle, devamlılık mânâsı içeren bir isim cümlesi şeklinde gelmiştir.

Peygamber Efendimiz; “Kul, «Hamd, Allah Teâlâ’nındır.» dediği vakit, Allah Teâlâ da, «Kulum doğru söyledi. Hamd, yalnız benimledir.» diye buyurur.” buyurmuştur. (Müslim, Salât, 11/38; Tirmizî, Tefsir, 2; İbn-i Mâce, Edeb, 51; Nesâî, İftitah, 23; Ebû Davud, Salât, 131)

Bu konuda bir başka hadîs-i şerîf de şöyledir:

“Allah Teâlâ, bir kul yediği veya içtiği zaman Allah Teâlâ’ya hamd etmesi sebebiyle o kulundan râzı olur.” (Müslim, Zikr, 89)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle