Evladının Elini Bırakma!

Yüce Rabbimizin Kitâb-ı Kerîm’inden, “Mal ve evlâtlar, dünya hayatının süsüdür...” (el-Kehf, 46) âyet-i kerîmesini ne zaman duysam veya okusam, insanın bu iki konuya ne denli meyilli olduğunu hatırlar ve fıtratın böyle yaratılmış olduğunu düşünürüm.

Her birine bir emânet düşüncesi ile bakmamız gereken yavrularımız, gözlerimizin aydınlığı, istikbâlimizin umutları, her biri değer biçilemeyecek kadar kıymetli varlıklarımızdır. Çocuklarımız, anne isek annelik gibi ulvî bir duyguyu bize yaşatan, baba isek babalık gibi güzel bir hissi bize veren ilâhî emânetlerdir.

Nasıl ki eşler birbirlerinin emanetidir. Ve birbirlerine iyiliği emreder, kötülükten sakındırır; aynı şekilde çocuklarımız, Rabbimiz tarafından bize ihsân edilen ve her türlü sorumluluğu da üzerimize yüklenen birer imtihan vesîlesidir. Evlât, bir imtihandır. Onun varlığı ile yaşadığımız sevinç ve sürûr olduğu gibi, yine ondan dolayı yaşayabileceğimiz acı hâdiseler de olabilir. Evlâdı bir imtihan vesîlesi olarak görürsek, o zaman onunla ilgili her hâdisenin bir hikmeti olduğunu da kabul ederiz. O yüzden mutlaka onların sâlih ve sâdık birer evlat olmaları, her hâli ile hayırlı insanlar olmaları için duâ eder, bunun için çalışırız.

* * *

Anne-baba olarak çocuklarımızın en güzel şekilde eğitilmelerinden birinci derecede biz sorumluyuz. Eğitim sisteminin her ne eksiği olursa olsun, okulun, öğretmenin, okul idaresinin hangi hatası bulunursa bulunsun; bunlar hiçbir şekilde yavrumuzu ihmal etmemize mâzeret teşkil edemez. Çünkü eğitim kurumları, sadece yavrularımıza bir ortam hazırlar. Ancak asıl eğitim, âile içinde anne-baba örnekliğinde gerçekleşir. Anne-baba; evlâdını çevreye karşı, okuldaki menfî durumlara karşı, mahallede arkadaş ortamına karşı veya evlerimizde bulunan internet vs. vasıtalara karşı koruma noktasında hassas olmalıdır.

Çocuklarımızın görünürde istikbâlini ilgilendiren eğitimi alması için gösterdiğimiz gayret kadar onların mânevî istikbâli için de aynı gayreti göstermeliyiz. En basit ifadesiyle, dersinden aldığı kırık bir nottan dolayı gösterdiğimiz tepki kadar, öğrenmesi gereken Kur’ân ve İslâmî bilgiler konusunda da aynı dikkat ve hassasiyeti göstermek zorundayız.

Ebeveynler, evleri, âile fertleri için birer “okul” olarak görmelidirler. Burada en önemli vazife, ev reisi olarak babaya düşmektedir. Baba, evin idaresini üstlendiği için, ev içerisindeki koordinasyonu, anneye desteği ve çocukların sevk ve idaresini de yapması gereken kişidir. Babanın sorumsuz davranışları, başta annenin hayatında bir düzensizliğe ve aynı zamanda diğer âile fertlerinin başıboşluğuna sebep olur. Özellikle anne-baba tarafından oluşturulan duygusal boşluk, telafisi zor olan psikolojik problemlere sebep olabilir. Baba, yeterli güven ortamını oluşturmalı; anne ise, şefkat ve merhametiyle yavrularının sığındığı, kendilerini emniyette hissettiği merhamet limanı olmalıdır.

Böyle bir âile ortamı oluşturulduktan sonra, işe, bir cemaat şuuru ile bakmalıdır. Âile fertlerinin her birini okula devam eden öğrenci gibi görmeli ve İslâm’ın temel bilgilerini adım adım öğretmelidir. Meselâ, âile fertlerinin her biri, mutlaka Kur’ân okumayı öğrenmelidir. Ev içerisinde Kur’ân bilen bilmeyene, büyük küçüğe bu konuda yardımcı olmalıdır. Namaza alıştırma yaşı olan yedi yaşında çocuklar namaza başlatılmalıdır. Bu konuda da vazifenin büyüğü, babaya düşmektedir. Babanın evde olduğu zamanlarda mutlaka namazlar cemaatle kılınmalı, çocuklar buna alıştırılmalıdır. Peygamber Efendimizden kısa hadîs-i şerifler ezberletilmeli ve O’nun güzel hayatını anlatan kitaplar okutulmalıdır.

Evde en çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de eğer televizyon varsa (olmaması daha doğru), âile fertlerini televizyonun -özellikle dizilerin ve belli programların- şerrinden korumaktır. Zira dizilerin veya televizyon programlarının telkin ettiği dînî değerlerden uzak yabancı bir hayat, küçük dimağlara hemen tesir eder ve yavrularımız bir zaman sonra karşımıza bambaşka bir karakter ve tanıyamadığımız kimliklerle çıkarlar.

* * *

Anne, özellikle kız çocukları için örnek durumundadır. Kız çocukları, babaları güven kaynağı görürler, ancak anneleri her zaman onlar için rol-modeldir. O yüzden anne, gerek ev içinde, gerekse ev dışında kıyafetine dikkat etmeli, konuştuklarına hassas olmalıdır. Kız çocuklarının eğitimi ile yakından ilgilenmeli, popüler kültürün tesirinden mümkün mertebe kendisini ve çocuklarını uzak tutmalıdır. Çünkü Rabbimiz, insanı tertemiz, berrak, işlenmeye hazır, kıymetli bir mücevher olarak yaratmış ve anne-babaya emanet etmiştir.

Bu durum, insanın hayra da, şerre de istîdâdının bulunduğunu ve yaratılıştan kazanılmış olan kalp, akıl, ruh ve vicdan gibi güzel cevherlerinin, hangi inanç ve kültürde yoğrulursa o yöne doğru meyledeceğini göstermektedir.

Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen:

“Allah sizi hiçbir şey bilmediğiniz hâlde annelerinizin karnından çıkardı ve size işitme(niz için kulaklar), (görmeniz için) gözler ve (anlayıp idrak etmeniz için de) gönüller verdi ki (bundan dolayı O’na) şükredesiniz.” (en-Nahl, 78) âyeti de, insana doğuştan ilâhî bir lütuf olarak kazandırılan cevherlerin varlığına dikkat çekmektedir.

Yine Rabbimiz Kur’ân’da:

“Ey îmân edenler, kendinizi ve âile halkınızı; yakıtı, taş ve insanlar olan ateşten koruyun!..” (et-Tahrîm, 6) buyururken, çocukları dünyevî ve uhrevî hayata hazırlamanın önemli bir mesûliyet olduğuna işaret etmiştir.

Aynı şekilde Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de:

Bir baba, evlâdına, güzel edep ve ahlâktan daha üstün bir mîras bırakmış olmaz.” (Tirmizî, Birr, 33)

“Çocuklarınıza ikram edin ve onları güzelce terbiye edin.” (İbn-i Mâce, Edeb, 3) buyurarak, bu vazifenin aslâ ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. 

* * *

Netice olarak şunu ifade edebiliriz: Yavrularımızla ilgili hiçbir mazeret, onların eğitimine, terbiyesine kayıtsız kalmamız için geçerli değildir. Onlar Allâh’ın bir emaneti, biz ise o emanete sahip çıkmakla vazifeli insanlarız. Toplumun bekası ve geleceğimizin ihyâsı için elimize verilen bu emanetlere en doğru ve en faydalı şekilde sahip çıkmalı, kendi geleceğimizi -istikamet üzere- bu yavrularımızın gönüllerinde inşâ etmeliyiz, vesselâm…

PAYLAŞ:                

Şefika Meriç

Şefika Meriç

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle