Çocuk, Namaz Ve Saat

Tadını alabilenler için ibadetlerin en lezzetlisi, farkına varabilen için en değerlisi, kıymetini bilen için en vazgeçilmezi ve Hakk’a yakınlaşmak isteyen için en tesirlisidir namaz…

O, ne güzel bir ibadettir!.. Rabbinin sevgisi, lütfu ve merhameti ile seni huzuruna kabul buyurduğu, senin de O’nun çağrısına icabet etme fırsatı yakaladığın, eşsiz bir buluşma ânıdır.

Disiplindir namaz; keyfinin, nefsinin elini kolunu bağlayan…

Muhâsebedir namaz; rûhunu, vicdanını, gönlünü başıboş bir hesapsızlıktan alıkoyan...

Ölçüdür namaz; Rabbin huzuruna çıkacağının idrâki ile helâl ve haramı dâimâ hatırlatan...

Namaz sorumluluğunu edinebilmiş bir kişi, zihnin içinde kurulmuş otomatik bir saat taşır. Bu saatin alarmı, kendini eğitebilen, namazın lezzetine varabilen için 24 saat aktiftir. Yoksa insan vücudunun en temel ihtiyacı olan uykunun terk edilip bir gece namazın tercih edilmesinin başka hiçbir ilmî açıklaması olamaz.

Bu değerli saatler, doğru kuruldular ise, vakit ezanıyla birlikte kişiye tatlı bir huzursuzluk hâli salmaya başlar. Kişi bir yandan işi ile meşgul olmaya çalışırken an itibariyle mes’ûl olduğu namazı edâ etmenin sorumluluğunu taşır. Böylelikle kişi ya tamamlaması mümkün olan işini hızlandırıp tamamlar ve sâkin bir zihinle namaza durur ya da tamamlaması mümkün olmayan işin gerekli ilk hazırlıklarını tamamlayıp namaza durur. Her hâlükârda, namaz, güne zaman ayarlı bir hareket kazandırdığı için dünyevî işleri de hızlandırır, zamanı bereketlendirir ve insanı uzun süren lüzumsuz işlerden alıkoyar.

Namaz kılma alışkanlığının çocuk yaşta benimsenmesi çok önemlidir. Çünkü her insan, büluğ çağından sonraki bütün amellerinden sorumludur. Sürekliliği ve gündelik yaşayışa birebir ait olması bakımından namaz, ne kadar küçük yaşta benimsenirse, hayat boyu uygulanması da o kadar kolay olur. Ergenlik döneminde kendisi ve yakın çevresi ile çatışması bol bir gencin bir anda namaza başlaması pek kolay değildir. Bu yüzden anne-babalara namazı öğütleme yaşı, 7 olarak bildirilmiştir. Gençler, ergenliğe varmadan önce namaz kılmayı alışkanlık hâline getirmelidirler.

Namaz kılma sorumluluğunun benimsenebilmesi için en önemli faktör ise; otomatik işleyen o değerli gönül saatine sahip olmaktır. Kişiye ezan çağrısıyla birlikte gelmeye başlayan tatlı endişe hâlinin, namazdan sonra huzur duygusu ile yer değişmesini sağlayan, kişiyi dengesizlik hâlinden dengeye taşıyan gönül saatinin, çocuğun zihnine yüklenmeye başlamasıdır.

Peki, bu saat nasıl yüklenir? Ne yazık ki bunu yüklemek için söylenecek sihirli bir cümle, akıllı bir bilgisayar tuşu ya da bir kısayol uygulaması yoktur. Bu saatin yüklenmesi, emek, îtinâ, sabır dolu uzun bir süreç gerektirir. Çocuklara bu saati en tesirli şekilde yükleyebilecek kişiler, hiç kuşkusuz anne-babalardır. Anne-babalar, evlatlarını namaz kılmamaktan kurtarmak istiyorlarsa, öncelikle namaz konusunda bizzat hassasiyet göstermeleri gerekir. Çocuk, pek çok şeyi görerek öğrenir. Anne-babanın namaz vakitlerini esas alarak hareket etmesi, hayatını namaz saatlerine göre düzenlemesi, hiçbir sûrette namazı ertelememesi, kazâya bırakmaması, düzenli olarak sabah namazına kaldırması ile çocuk, namazın önemini kavrayabilir. Her ne kadar küçük olsalar da, onları her zaman namaza teşvik etmeli, namaz kılmaları takdir ve taltif edilmelidir.

Küçük çocuklar, oyunlarıyla, hareketlilikleriyle genellikle namaz kılanların dikkatini dağıtabilirler. Fakat bu sebeple çocukları namaz alanından uzaklaştırmak, oldukça yanlış bir davranış şeklidir. Hiç kimse namaz kılanlara saygı duymayı, namaz âdâbını câmiye gelmeden öğrenemez. Ayrıca mescitlerde ve câmilerde eğleşen çocuklara karşı hoşgörülü olunmalıdır. Namaz kılanların önünden geçen çocukları, “Allah yakar!” diye uyaran yaşlı amca ve teyzelere zaman zaman rastlamak mümkündür. Hâlbuki yanma tehlikesi olan bir çocuk, tekrar câmiye gelmek ister mi?  Ne şekilde olursa olsun, namaza yaklaşan çocuk itilmemeli, cezalandırılmamalı ve aslâ korkutulmamalıdır.

Hiçbir çocuk, yeni başladığı bir oyundan kaldırılıp namaza yönlendirilmemeli; çocuk, namazı, oyununu engelleyen bir ceza gibi algılamamalıdır. Çocukları genellikle yemekten sonra; oyundan önce namaza teşvik etmelidir. Namazı hatırlatma, kızgın bir ses tonu ile:

“-Hâlâ kılmadın mı?” gibi olumsuz bir soru cümlesi ile değil;

“-Haydi, birlikte namaz kılalım, Rabbimizle buluşalım!..” gibi olumlu bir dâvet şeklinde yapılmalıdır.

Bir çocuğun isteyerek beş vakit namaz kılmayı hayatına geçirmesi sürecinde hatırlatıcı kişi olmaktan aslâ usanmamak gerekir. Çocuklarımız hasta olduklarında çabucak iyileşmeleri için ilâç saatlerini nasıl ihtimamla takip ediyorsak, namazlarını da ciddî bir hassasiyetle takip etmeliyiz.

Hatırlatılmadığı zaman çocukların büyük bir çoğunluğu namazı kılmayabilir, geçiştirmeye bakabilirler. Kılmadığı hâlde “Kıldım!” deyip anne-babasını başından savmaya bakabilirler. Namazı kılmadığı hâlde kıldığını iddiâ eden çocuğa, yalanını ispatlamanın faydası yoktur. Çünkü asıl önemli olan, çocuğun namazı kılıp kılmaması değil, anne-babanın sergilediği tâvizsiz tavır, namazın önemine dair inancıdır. Önünde sonunda bu gönül saatinin çalışmasını sağlayacak olan asıl güç ise, çocuğun şâhit olduğu, anne-babasının sahip olduğu bu inançtır.  

Rabbim, bizlere ve bütün sevdiklerimize namazı çok çok sevdirsin, dosdoğru kılanlardan eylesin… Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle