Atlantis, Lâ’l Ve Hüzünlü

Önümde uzanıyor bir hıyâbân gibi, sağlı-sollu ışıktan ağaçlar gibi yol… Önümde uzanan ışıklı yola dalıp gitmişken: “Ömür gibi nasıl da hızla yol alıyoruz! Keşke böyle âsûde olsa ölüme gidişimiz de!..” diye düşünürken kırmızı ışıkta duruveriyoruz. Fonda Efsun (Bilenlere selâm olsun) ve Ali…

“Şah-ı merdân-ı Ali…”

Ömür yolumun o kanlı, o acıklı durağındayım bir kez daha, Muharrem başladı.

 (Bir sıfatı vardı bu ayın, neydi?)

* * *

Düşündüm, Muharrem ayı pek çok tedâîsi olan bir ay... Peygamberân-ı İzam hazerâtının hayatlarından tedâîler taşıyor mesela…

 Hazret-i Yunus’un balığın karnından çıkışı, Hazret-i Âdem’in affedilişi, Hazret-i Nuh’un tufan sonrası karaya çıkışı, Hazret-i Yusuf’un kuyudan çıkışı, aleyhimüsselam… Sürûr ayı…

Ama birçok müslümanda olduğu gibi hüzün doluyor bu ay içime… Hazret-i Ali’nin ve Hazret-i Hüseyin’in şehâdetleri de bu ayda vukû bulmuş.

Savruluyorum bir an acıyla... Tâ asr-ı saâdete.

Fonda Kerbelâ Meydanı varken, ben Hazret-i Ali’yi, sevgili Hazret-i Ali’mizi görüyorum. Peygamber Efendimiz ve hanımı ile birlikte namaz kılıyor bir tepede... Bir erkek bir kadın ve bir çocuk…

Sonra hicret gecesi yatağına sokulan genç aslan… Fonda hançerlenişi…

Sonra Hayber öncesi gözlerinden öpülüşü, müjdelenişi…

Sonra Hayber Savaşı’ndaki mücadelesi… Fonda Hüseyin’in başının kesilişi, kanı…

Sonra Peygamberi kabre koyuşu… Fonda “Ben, Allâh’a aç olarak kavuşmak isterim.” deyişi, yaralıyken yemek yiyemeyişi…

Sonra fitne zamanında kılıcıyla kuyu kazması, suskunluğu…

Sonra sırları paylaşacak kimse kalmayınca sazlıklarda haykırışı, kuyulara iç döküşü…

O bizim sevgili Ali’miz… Biz onu vefâyla, sadâkatle, bir akrabamızı sever gibi seviyoruz.

“Rûh-u Nebî, Cism-i Nebî, Can-ı Nebî…”

Biz, O’nun Hazret-i Fâtıma’yı sevişini seviyoruz. Hazret-i Fâtıma’dan naz görünce gidip mescide yüz üstü yatışındaki mâsum hüznü, ondaki turâbî ruhu seviyoruz.

“-Allah beni yaratırken babama sormuş mu ki, ben O’na iman etmek için babama sorayım!” deyişini seviyoruz. Onun haşmetini, mertliğini de seviyoruz; ilmini, vakarını, onca âşinâya rağmen yalnızlığını da seviyoruz.

 “Şîr-i Yezdân-ı Ali…”

Allâh’ın aslanı Ali...

Onu kara kaşlı, kara gözlü çizerler, ama âlem-i mânâda görenlerden duymuşuz ki o, çizdiklerine benzemez. Daha toplu, hatta tıknazdır biraz… Elâ gözlü derler, meselâ... Ama biz onun kara kaşını kara gözünü değil, hâlâ devam eden Silsile-i Aliyye’nin celâl kanadı olan Rûh-u Muhammedîsini seviyoruz.

Evet, ama kaşına da, gözüne de, bakışına da, duruşuna da, yazışına da, şiirine, konuşmasına da, yaldızlı, şataraban geçmeyen ömrüne de meftunuz…

Peygamberimizin, fitne dönemine dâir, Hazret-i Ali’ye söylediği şeyler var, “Vah!..” diye başlayan sözler…

Düşünüyorum, ölümle ilgili o müthiş hutbeyi hatırlayıp düşünüyorum da… Nasıl bir imtihandır ki, bunca dirayetli, mübarek, hatip zâtların bile tesirini yok edivermiş.

“-Kadınlar...” der Hocamız, “bir toplum, onlarla âbâd olur ve yine onlarla berbad!”

Kur’an’da üç kadın örnek verilir; Hazret-i Hûd’un, Hazret-i Lût’un -aleyhimesselam- hanımları ve Asiye hanım. Tarihte pek çok tesirli hanım var.

Hazret-i Ali’nin şehid edilişinde de bir kadının parmağı olduğunu bilir misiniz? Sâlih Peygamberin mucizesine kasd eden iki kadın gibi, Yahya Peygamberi şehid ettiren iki kadın gibi, bir kadından bahseder bazı İslâmî kaynaklar… Babasını ve ağabeylerini Sıffîn’de kaybettiği için Hazret-i Ali’ye düşman olan Kûfe’li bir kadın… Evlilik vaadiyle işletir, o korkunç cinayeti... Elbette tek tesir, tek sâik o değil, ama “İtici güç bu kadın oldu.” diyor kitaplar…

Hançeri zehirle bileyen, zevkle, ihtirasla; o gece sabaha dek... Sabah uğurlayan, şehâdet vukû bulunca yüzünün şekli bozulan, çirkinleşen, canavarlaşan kadın!

Biz kadınların, ana kumanda masasını iyi koruması gerekiyor anladığım kadarıyla... Öyle büyük bir enerji santrali ki kadınlar, şeytan hep göz dikiyor o enerji ve kuvvete... Rabbimiz ubûdiyetinden ayırmasın bizleri... Âbâd ehlinden eylesin, berbâd ehlinden olmaktan muhafaza buyursun.

“Her çiçeğe su verişimde (Hazret-i) Hüseyin’e su verdim.” duygusunu bize aşılayan sevgili şâir gibi, her ehl-i şerîr kadından Hazret-i Ali’yi korumaya çalıştım ben… Her olumsuz zekâ pırıltısından, rûhumdaki o naif alevi sakındırdım. Hayatı hüzünle geçen bir mübarek sahabînin, bir karakter âbidesinin bunca hüzünlü şehâdetine bakıp insanlığına acıyor insan…

O dirayet, o firâset, o cesâret ve o sükûnet timsali Ali’mizin bugün hatırasını minnetle, duâyla yâd ediyorum. Hani Ebû Zerr’i, Efendimiz’e götürmüştü. “Yolda sakıncalı birilerini görürsem ayakkabımın bağını bağlar gibi yaparım, sen geçer gidersin, böylece sana zarar vermezler.” diyen Hazret-i Ali’yi seviyoruz.

Hâlen senin yanında görünmek sakıncalı olabiliyor bazıları için... Biz ise, seni âilemizden biri gibi seviyoruz. Her salavâtta ‘âlihi’ derken, sen varsın en başta, ey Muhammedî çiçeğin tohumlarını taşıyan mübârek Hûn-u şerîf, Hûn-u saadet...

Keşfedilmemiş bir Atlantis’sin sen, âlem-i İslam’da... Belki de haritadaki yerin bilerek kapatılmıştır. Kayıp kıtası İslâm’ın… Atlantis’i atlasımızın…

Allah yüzünü ak eylesin her dâim. Kerremallahu vecheh...

 Ey vechi mükerrem!

 Ey varlığı âleme kerem!

 Ey Peygamber ağacının, dıraht-ı nebevînin en verimli çekirdeği!

 Ey sırdaşı, Sırlar Padişahı’nın!

 Ey Ömer’in desteği, Osman’ın sakası!

 Ey Selman’ın -radıyallahu anh- kardeşi!

 Ey cehrî zikrin mürebbîsi!

 Ey neye nevâ bağışlayan nefes!

 Ey suskun, suskun... Ketûm, sabır taşı Ali’miz…

 Ey la’l-ı âlî Ali’miz…

 “Derler ki taş, la’l olur sabır makamında. Evet olur, fakat ciğer kanıyla.”

(Hayyam)

 Ey keder tozlarını inciye dönüştüren sadef yürekli…

 La’l ü güher saçılacak ömründen senin, mahşer meydanına!

 Ey Peygamberimizin övüncü, Şâh-ı velâyet..

 Kalp hayatından hisseler diliyorum, keremi bol yüce Rabbimden...

* * *

Bu Muharrem’de, diğer bütün çağrışımlar kelebeklenip kaybolurken Hazret-i Ali ile ilgili ne varsa bildiğim, ağdı üzerime seherde. Rûhaniyetinden istimdad ile yazdım bu yazıyı… Rûhumuzdaki dervişlerin en başında, ona da bir yer açalım diye…

O Süreyya yıldızımdır benim...

Salkımını göğümden sarkıtan gözyaşı çiçeği…

Hüzünlü şehzâdesi çocukluğumun…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle