Gezi Notları Ve Röportaj

ARNAVUTLUK’TAN

SELÂM VE MUHABBET GETİRDİK

 

Sömestr tatilimizin yaklaşık bir haftasını Arnavutluk’ta geçirmek nasip oldu. Oradaki müslüman kardeşlerimiz, bizi evlerinde ve gönüllerinin en güzel köşesinde misafir ettiler. Rabbimiz, hepsinden râzı olsun.

İstanbul’dan havalanan uçağımız Tiran’a indi. Oradan kalacağız yer olan İşkodra şehrine gittik. Burada bir kız medresesi (İmam Hatip Lisesi) vardı. Bu medresede görev yapan eski talebelerimiz, bizi büyük bir muhabbet ve heyecanla karşıladılar. Onların bu heyecan ve coşkusu, bizi de çok mutlu etti. Bu münbit topraklarda ihlasla atılan bir tohumun, bir orman hâline nasıl döndüğünü yakînen gördük.

Arnavutluk, 40 küsur yıllık baskıcı bir komünizmin ardından 1991 yılında özgürlüğüne kavuşmuş. Sanki uzun süren bir hastalıktan yeni yeni kurtulan bir insan vücudu gibi bitkin, hâlsiz… Fakat ümidini kaybetmemiş ve gücünü tekrar toplayıp ayağa kalkmaya çalışıyor. Yaşlısıyla genciyle halkın ekseriyetinde bir iman coşkusu var. Çan seslerine karışan ezan sesleri, kiliselerle yarışan camiler... Herkes yarış hâlinde aslında…

Bu genel atmosfer içinde, ben, özellikle tanıştığım ve sohbet etme imkânı bulduğum insanlardan bahsetmek istiyorum kısa kısa…

Burada dînî eğitimin rehberlerinden eski İşkodra müftüsü Fâik Hoca’yı ziyaret ettik. Kendisi, diktatör Enver Hoca’nın baskılarına direnmiş, dînini muhafaza ve müdafaa ettiği için 9 yıl hapis yatmış. Komünizmin yıkılışıyla hapisten kurtulmuş ve en kısa zamanda Türkiye’yi ziyaret etmiş. Türkiye’de okunan ezânları, açılmış bulunan imam hatip ve kur’ân kurslarını, yetişmiş hâfızları gördükçe gıbta etmiş ve:

“-Acaba benim memleketimde de dîni öğreten böyle okullar olacak mı?” diye dertlenmiş, hatta ağlamış.

Onun samimiyet ve gayreti sayesinde, bu güzel niyeti kısa sürede gerçekleşmiş. Şimdi İşkodra’da 350 erkek, 420 adet kız talebesi bulunan iki dînî okul var. Fâik Hoca, bu müesseselerin kurulup geliştirilmesinde yardım ve desteği olan herkese teşekkür ettiğini söylüyor. Bilhassa İstanbul Derneği ile IBS’e… Onların karşılıksız fedâkârlıklarının nasıl büyük bir berekete vesile olduğunu anlatıyor. Eserleri Arnavutça’ya çevrilen muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi’den de muhabbet ve hürmetle bahsediyor.

Fâik Hoca’yı ziyaretimizde, onun yetmiş yaşındaki terzi kardeşi ile de tanışma fırsatı bulduk. Kendisi dinç, heyecanlı ve çok gayretli birisi… Câmiye giderken, sokakta, mahallede gördüğü herkese dini anlatmayı seven birisi… Kur’ân-ı Kerim bilmeyenlere seve seve Kur’ân öğretiyor.

Daha sonra İşkodra Kız Medresesi müdürü ile de görüşme imkânımız oldu. Bize, okulu gezdirmeden önce, kendisinden, âilesinden, okullarının başarılarından ve Türkiye’ye olan muhabbetinden bahsetti:

“-Benim annem Türk, babam Arnavut… Yıllar önce İstanbul’a gitmek nasib oldu. İstanbul deyince aklıma muazzam câmiler ve eşsiz ezânlar geliyor. Ablam da İstanbul’da okudu. Türkiye’de okuduğu için, buralarda ona “hanımefendi” diye hitap ederler. Şimdi bir kız medresesinde müdîre… Biz, Türkleri çok seviyoruz. Türkiye’de yetiştirdiğiniz talebeleriniz, şimdi bizim okulumuzun en kaliteli hocaları… Onlar gelince okulumuz hareketlendi. Gerek Türkler, gerekse Türkiye’de eğitim alan elemanlarımız, talebelerimiz insanlarla daha kolay iletişim kurup kendilerini sevdiriyorlar. Tarihe baktığımız zaman Türkiye hep Arnavutlar’a yardım etmiş. Bizi, en zor zamanlarımızda yalnız bırakmamışlar. Buradan mezun olan talebelerimizle karşılaşıyorum; kimisi doktor, kimisi bankacı… Hayatın her kademesinde görev almışlar. Ama hepsi, medresede yetişmiş olmanın bir ayrıcalık olduğunu ve hep avantajlı olduklarını söylüyorlar. Okulumuz, kalitesini isbatladı. Kayıt dönemlerinde kızlarımız okulumuza girebilmek için yarışıyor. Hatta geçen yıllarda kayıtlar dolunca alınamayan okula alınamayan bir kızımız, üzüntüsünden intihar etmeye kalkışmış. Bu hanım kızımız, şimdi en başarılı talebelerimizden birisi…  İşkodra ve Arnavutluk genelinde yapılan okullar arası yarışmalarda okulumuz hep dereceler alıyor. Bu da bize mutluluk veriyor tabiî….”

Biz de sınıfları dolaşınca hepsinin gözlerinde bu azim ve ümidi gördük. İslâm dini hakkında büyük bir cehâlet var. Bu yüzden anne-babalar, mâhiyetini bilmedikleri islâmî emir ve yasaklar konusunda başlangıçta sert ve katı tavır takınabiliyorlar. Ancak talebeler, öğretmenlerinin de yardımıyla bu cehâlet duvarlarını deliyorlar. Sonra o anne babalar, evlatlarına ve onların öğrendiklerine çok daha fazla sahip çıkıyor. Bunun pek çok örneğini gördük.

Bazı âileler, kendileri de Müslüman olduğu hâlde, evlatlarının tesettüre girmesine, namaz kılmasına, hatta oruç tutmasına müdahale ediyorlar. Ancak kendilerine bunların Allah’ın emri olduğu güzelce anlatıldığında, bırakın karşı çıkmak, kendileri de riâyet etmeye çalışıyorlar.

Bunlardan birisi de “Saida Bayrami”… İşkodra medresesi, yedinci sınıfta öğrenci… On üç yaşında… Yaşı küçük olmasına rağmen, örtünmek istemiş. Yaşadığı veya yaşayabileceği bütün zorlukları şimdiden kabullenmiş. Kendisiyle İşkodra’nın bir ilçesi olan Koplik’te tanıştık. Daha o gün sabah namazında örtünmüş. Kendisiyle kısa bir hasbihal yapma fırsatımız oldu.

Saida niçin örtünmeyi tercih ettin?

Önceden beri düşünüyordum. Ama Allah bugün nasip etti. Dün gece bir cd dinledim. Onu dinlerken çok heyecanlandım. Bu cd’de her Müslüman hanıma tesettürün farz olduğu âyet ve hadislerle anlatıyordu. Bu cd, kesin karar vermeme sebep oldu.

İlk örtündüğünde neler hissettin?

Allah’ın bir emrini daha getirdiğim için kendimi çok huzurlu hissettim. Şimdi tam mânâsıyla bir Müslüman olduğumu düşünüyorum. Buradan benim gibi örtünmek isteyen kardeşlerime bir tavsiye de bulunmak istiyorum. Allah için zorlukları bir kenara atıp Allâh’ın emrine uysunlar. Allah mutlaka bir kolaylık verecektir.

Saida’nın annesi ve ablası da tesettürlü… Orada âilece tesettürlü gördüğümüz ilk örnek… Annesi, Saida’nın örtünme merasimini gözyaşlarıyla izledi. Ona da duygularını sorduk.

“-Ben çok mutlu oldum. Ama «Daha çok küçüksün, bir daha düşün!..» dedim.

Bugün sabah kalktığımızda beraberce namazımızı kıldık. Ama Saida namaz kılmaya devam ediyordu. Selâm verince:

«-Saida ne namazı kıldın? » dedim.

«-Anne, bugün tesettüre girmeye karar verdim. Onun için şükür namazı kıldım.» dedi.

Eşime:

«-Sen de konuş, daha çok küçük.» dedim.

«-Eşim sen daha küçüksün, istersen sonra örtün.» dedi.

Ama Saida:

«-Size göre küçüğüm, ama Allah korusun şimdi ölürsem, Allah’a ne cevap vereceğim.» deyince haklı olduğuna karar verdik. Sonuçta büluğ çağında ve sorumlulukları başladı artık… Allah, bu duyguyu herkese nasip etsin diyorum. Çok güzel bir duygu…”

Tesettüre giren sadece Saide değil, bir ay önce de “Cennet” tesettüre girmiş. Cennet okuldaki hocalarından etkilenerek tesettüre girmeye karar vermiş. Bir yıl önce en yakın arkadaşı kapanmış Cennet’in... Hocası, bir gün:

“-Sen de örtünmeyi düşünüyor musun?” diye sormuş. Cennet:

“-Ben istiyorum, ama tereddütlerim var.” deyince hocası, âyet ve hadîslerle niçin tesettürün gerektiğini anlatmış.

Hâdisenin devamını cennetten dinleyelim:

“-Daha sonra hocam, âileme de nasıl anlatacağımı öğretti. Eve gittim. Anneme örtünmek istediğimi söyledim. Annem, başörtüsü takmamı istemediğini söyledi. Ben de Kur’ân’daki âyetlerle hadîsleri anneme anlattım. Annem:

“-Belki burada problem yaşamazsın. Fakat İtalya’ya gittiğimizde zorluklarla karşılaşabilirsin.”

Babam İtalya’da çalışıyor. Hemen babamı aradım. Babama da kapanmak istediğimi söyledim. Babam:

“-Bunu konuşmak için zamanımız var. Yılbaşında Arnavutluk’a gelince detaylı olarak konuşuruz.” dedi.

Ben de:

“-Yılbaşında Aranvutluk’a geldiğinde beni örtülü göreceksin.” dedim.

Kararlı olduğumu anlayınca çok şaşırdı ve:

“-Sen nasıl istersen öyle olsun.” dedi. Çok mutlu oldum. Sanki uçuyordum. Artık sıra bana geldi. Bütün problemler çözülmüştü. Elbiselerimi hazırladım. O gece uyuyamadım. Sürekli düşünüyordum. Sabah kalktım. Abdest aldım, namaz kıldım. Ama şeytan, hâlâ benimle uğraşıyordu. Ve Allah rızası için yaptığımı düşündüm. Hemen kalktım iki rekat daha namaz kıldım. Hocam, her zamanki gibi benimleydi. Başıma beyaz bir örtü taktı. Çok mutlu oldum. Heyecandan titriyordum. İnşâallah Rabbim bu duyguyu benim gibi bütün kardeşlerimi nasip etsin.

(Gelecek sayıda da Arnavutluk’ta tanıştığımız matematik öğretmeni Anila Hanımefendi ile yaptığımız mülâkatı yayınlayacağız, inşallah…)

PAYLAŞ:                

Halime Demireşik

Halime Demireşik

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle