Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Bu ay, geçen sayımızdaki konumuzla paralel bir başka konuyu gündemimize almayı planlamıştık: “Sevgililer Günü ve Flört”… Günümüzde gittikçe yaygınlaşan, bulaşıcı bir hastalık gibi gençleri, âileleri ve hatta çocukları kuşatan bir “değişim”, bir “başkalaşma” bu… Toplumumuzu içten içe kemiren, çehresini ve hayata bakışını değiştiren bir hastalık… Gerçi bu durum, tek başına bir hastalık olmaktan ziyade “dinden uzaklaşma” ve “batı medeniyetine karşı duyulan aşağılık kompleksi” hastalıklarının bir tezâhüründen ibaret…

En dindar âileler, gençlerin, hatta kendi çocuklarının karşı cinslerden arkadaşlarının olmasını tabiî, hatta maalesef gerekli görür oldular. İşin konuşulacak, tartışılacak pek çok boyutu var: Dînî, içtimâî, ekonomik, kültürel, eğitimle alâkalı… Her biri hayâtî derecede önemli… Biz bütün bunları dile getirdiğimiz iddiasında da değiliz. Ama bu konunun, basit olmadığını, kurulacak yeni âilelerin sıhhatinin ve geleceğimizin bu hassas konu üzerinde düğümlendiğini hatırlatmak istedik. Zira sağlam kurulmayan dostluklar, çürük âilelere, çürük âileler de enkaza dönüşen toplumlara sebep olmaktadır.

İşte bu sayımızı hazırlarken, bütün dünyanın gündemine düşen bombalar, bizi de derinden yaraladı. İsrail, 2008 Aralık ayının son günlerinden başlayarak, dergiyi baskıya verdiğimiz zamana kadar sistemli bir şekilde insan kıyımına devam etti. Vefat edenlerin rakamı, en son 800’e dayanmıştı. Belki dergimiz, elinize ulaştığında bu rakam daha da yukarılarda olacak.

Ümidimiz, duâmız, bu katliâmın bir an önce kesilmiş bulunması… İşte bu zarûrî konuyu işlemek üzere de sayfalarımızın bir kısmını ayırdık.

Aslında Filistin’le ilgili çok söz söylenebilir. Bu zulmün tarihi, dehşeti, derinliği, boyutları, dünyanın ilgisizliği, vurdumduymazlığı, gelecekteki Ortadoğu ve dünya barışına yansıyacak yönleri vs. vs… Ancak bir şey kesin ki, bir buçuk milyarı aşan Müslümanlar olarak, biz bu imtihandan yüzümüzün akı ile çıkamadık. Sayımız çok veya biz öyle olduğunu düşünüyoruz, ancak içimiz boşalmış. Suda sürüklenen çer çöp gibi çaresiz, iktidarsız ve vurdumduymaz hâle gelmişiz. Devâsâ, fakat içi boş bir çınar gibi, heybetli, ama ruhsuz bir varlık olmuşuz. Bu son hâdiseler, bunun tipik bir misâli…

İnşâallah, ilerleyen hâdiseler bizi haksız ve yalancı çıkarır. Fakat maalesef bugünkü durumumuz bundan ibâret…

Sizi, dergimizle baş başa bırakırken, Cenâb-ı Hak’tan, vefat eden Filistinli kardeşlerimize ve mâsum yavrularımıza rahmet, geride kalan yakınlarına da sabr-ı cemîl niyaz ediyoruz. İnşaallah bu elîm hâdiseler, İslâm ümmetinin intibahına ve ölüm uykusundan dirilişine vesile olur.

Yâ Rabbî!.. Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz İslâm ümmetinin pasifliğini, tembelliğini ve çaresizliğini afv et!.. Katından onlara bir sahip çıkar. Sen dilediğini azîz, dilediğini de zelîl kılarsın. O hâlde bizleri de bu zillet ve meskenetten kurtar!.. Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle