Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

 

Yaklaşık iki-üç yüzyıldır değerlerin alt üst olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Dinin, mâneviyâtın, ve ahlâkın küçümsendiği, hakâret ve dışlamalara mâruz kaldığı bir devirdeyiz. Bu umûmî savruluştan âile ve dolayısıyla kadın da nasibini almış durumda… İnanç yerine inançsızlık, mâneviyat yerine başıboşluk, ahlâk yerine menfaatlerin yüceltildiği bu zihniyette, âile tamamen gözden çıkarılmış bir müessese… Bunun yolu da kadını; âileden, kocasından, anne-babasından ve bilhassa çocuklardan soğutmaktan ve zinayı normalleştirip yaygınlaştırmaktan geçiyor.

Bu büyülü dünyaya gönlünü kaptıran zamâne kadınlarının rüyalarına ışıltılı müreffeh hayatlar giriyor. Hayallerini, özgürlük (!)  ve başarılarıyla (!) insanların gözlerini kamaştıran modern kadınlar süslüyor. Sosyal hayatın her sahasına rahatça (!) uyum sağlayan, aslında erkeklerden hiçbir farkı olmayan (!) ve hatta her konuda onlardan daha başarılı olan (!) bu modern kadınlar, bir şeyi unutuyorlar: Fıtratlarındaki kadınlıklarını…

Kadınlar, kendi fıtratlarına uygun olmayan sektörlerde hiç de eşit olmayan şartlarda çalıştırıldıkça; emeği, ahlâkı, duyguları ve güzelliği acımasızca sömürüldükçe aslında insanlık kaybediyor: Çocuklar, beyhûde yere bir anne kucağı ve baba şefkati arıyorlar. Huzur ve mutluluğu evinde bulamayan çocuklar, sokağa kayıyor; kaldırımlarda mutluluk aramaya başlıyorlar. Evinde aradığını bulamayan erkekler, yalancı ve zehirli gülücüklerin peşine takılıyorlar. Sonuçta kimse mutlu olamıyor.

İnsanların binlerce yıllık tarih, bilgi ve tecrübesinin neticesi bu mu olmalıydı?

İnsan aklının, daha doğrusu nefsânî duygularının hâkim olduğu devirlerin sonu hep aynı değil mi? Neslin bozulması, bereketin kalkması, huzur ve mutluluğun yerini savaş ve kargaşanın bırakması… Bütün insanlık, kendini bir daha muhasebe etmelidir; “Nerede, nasıl bir yanlış yaptık?” da bu hâllere düştük diye…

Biz de bu sayımızda, bu konuya biraz değinmek istedik. Kendi hayatımızı gözden geçirmemize vesile olabilirse ne mutlu bize…

Dergimiz yazarlarından Halime Demireşik’in muhterem Züleyha Hanım ile yapmış olduğu mülâkât, okuyucularımızdan pek çok takdir ve teşekkür aldı. Bu mülâkât sebebiyle çok hayırlı haberler ve mektuplar da almış bulunuyoruz.

“Gönülden çıkan, gönlü bulur.” düsturuyla, pek çok gönüllerin uyanmasına vesile olan bu mülâkât vesilesiyle gelen mektuplardan birisini bu sayımızda yayınlıyoruz. İnşallah, Züleyha Hanım’ın cevâbî mektubunu da önümüzdeki sayımızda neşredeceğiz. Allah, üzerimize rahmet yağmasına vesile olacak sâlih ve sâliha insanları aramızdan eksik eylemesin. Âmin.

*

Önümüzdeki sayıda, bir de yeni “Şebnem Kitapları”nın müjdesini vermeye başlayacağız, inşâallah… Rabbim, kalemin ve mürekkebin hakkını verenlerden eylesin. Nice güzel eserlerde buluşabilmek umuduyla… Allâh’a emanet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle