Her Annenin Sütü, Bebeğine Özeldir

Önceki yazımızda bebeğin ihtiyacı olan gıdasının hangi özelliklere sahip olması gerektiği üzerinde durmuştuk. “Anne rahminde doğrudan annesinin dolaşım sisteminden beslenen bebeğin, doğduktan sonra alacağı ilk gıdası da aylardır alıştığı gıdasına benzemeli” demiştik ve bunun sebeplerini açıklamıştık.

Burada sınırlı satırlarda zikrettiğimizden daha fazlasına sahip bir muhteva ile hazırlanır, masum yavruya verilecek ilk lokma... Sadece hazırlanması değil, sunumu dahî kalplere ferahlık verecek cinstendir. Ağlayarak annesinin göğsüne sarılan bebeğe ikram edilen mûcizevî gıdanın adı “anne sütü”dür ve annesinin sıcacık sînesinden akar, bebeğin tertemiz ağzına...

Bebeğin doğumu ile annenin beyninde şifreler çözülmüş ve gelen misafir için hızla yemek hazırlanmıştır. Beyinden kalkan hormonlar, anne göğsüne gelerek süt bezlerini uyarmış, içerde biriken sütün akması için başka bir kimyevî madde iş başı yapmıştır. Birlikte çalışan hormonlar, hem sütün yapımını ve devamını hem de biriken sütün kanallara geçerek bebeğin ağzına doğru akmasını sağlamaktadır. Bunlardan biri eksik olduğunda ya da çalışmadığında süt yapılmayacak, yapılsa bile kanallardan boşalmayacaktır. Her şey vaktinde düşünülmüş ve olması gereken zamanda, tam da olması gerektiği gibi icraata konulmuştur.

Anne sütü ilâhî kudretin bir mûcizesidir ve benzeri yapılamamıştır. Uzun yıllar muhtevası çözümlenmeye çalışılarak “mama” adı altında benzeri yapılmaya çalışılmış, lâkin bu konuda âciz kalınmıştır. Bunun sebebi, her annenin sütünün bebeği için özel üretilmesi ve bebeğinin ihtiyacına göre şekillenmesidir. Meselâ prematüre doğan bir bebeğin annesinin sütü incelendiğinde, hem kalorisinin hem de koruyucu protein miktarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Zira vaktinden önce doğan bebekler, emsallerinden daha zayıf ve küçük olduklarından, büyüme ve gelişmeleri için daha fazla kaloriye ihtiyaçları vardır. Ayrıca zayıf olan savunma sistemleri, mikroplarla savaşma konusunda daha fazla desteğe muhtaçtırlar.

Emzirmenin başında akan süt ile sonda gelen süt birbirinden farklıdır. İlk önce karbonhidrattan zengin bir ön süt; emmenin sonuna doğru, bebekte tokluk hissini oluşturarak memeden ayrılmasını sağlayan yağdan zengin son süt gelmektedir. Bu sebeple bebeklerin kendiliğinden emmeden ayrılması beklenmelidir. Bu son sütü almayınca bebek kısa zaman sonra tekrar emmek isteyecektir.

Dünyaya henüz adımını atmış bebeği mikroplardan koruyacak olan sütün muhtevası, ilk günlerde sonraki günlerden farklıdır. İlk başta gelen, halk arasında “ağız sütü” olarak adlandırılan koruyucu değeri yüksek olan süttür ve bir damlasının bile ziyan edilmeden bebeğe verilmesi gerekmektedir. Âdeta bebeğin ilk aşısı olan bu süt, onun anne rahminde iken bağırsaklarında biriken muhtevanın atılmasını da kolaylaştırmaktadır.

Gece gelen süt, gündüz gelenden farklı olup hem annenin hem bebeğin daha rahat uykuya dalmasını sağlamaktadır.

Bebek büyüdükçe ihtiyaçları da değiştiğinden, sütün hem miktarı hem muhtevası değişmektedir. İlk bir haftada bir öğünde aldığı sütün miktarı 60-90 ml iken, bir yaşında bu miktar 250 ml’ye ulaşmaktadır.

Her annenin sütü bebeğine özeldir ve aynı anda iki bebeği büyütecek kadardır. Bu sebeple anneler, bebekleri için sütlerinin yeterli olmayacağını düşünüp boş yere endişelenmemelidirler.

Anne sütünün su muhtevası yüksek olup en sıcak havalarda dahî bebeğin susuzluğunu giderecek şekilde üretilmiştir. Özellikle ilk 6 ay su dâhil herhangi bir sıvı verilmeksizin bebeğin bütün ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

Bebeğin beyin ve sinir dokusunun gelişimi için son derece önemli olan birtakım maddeler (yağ asitleri), yenidoğanın deri altı dokusunda az miktarda bulunmakta ve mutlaka dışarıdan alınması gerekmektedir. Bebeğin ihtiyacı olan bu yağ asitleri anne sütüne depolanmıştır ve bu miktar, inek sütünden 8 kat fazla olup hazmı da çok kolaydır. Ayrıca bebeğin beyin dokusuna bunların transferi, sadece anne sütü ile beslenerek olmaktadır. Anne sütünü üreten mekanizma, bebeğin ihtiyaçlarını bilmekte ve ona göre şekillenmektedir.

Anne sütünde önemli miktarda protein bulunmaktadır. Bunların çoğu da enfeksiyonlara karşı koruma vazifesi üstlenen aşı hükmündeki proteinlerdir ve hazmı, inek sütündekilerden çok daha kolaydır. Zaten anne sütü, bebeğin minik midesini yormadan terk ettiği ve kolaylıkla hazmedildiği için emzirilen bebekler, mama yiyenlere göre daha çabuk acıkmaktadırlar.

Anne sütü mineral yönünden de zengindir. Lâkin bu mineral maddeler, bebeğin hassas boşaltım sistemini yormamakta ve böbreklerine yük bindirmemektedir. Bebeğin büyüme ve gelişmesi için elzem olan demir, çinko gibi mineraller, anne sütünde bulunmaktadır ve bunların bağırsaklardan geri emilerek sisteme dâhil edilmesi, diğer sütlere nispetle daha fazla olmaktadır.

Anne sütünde yer alan yüksek kolesterol, bebeğin yağ metabolizmasının sağlıklı bir şekilde gelişimini uyararak ileriki hayatında onu damar sertliğine karşı korumaktadır.

Tabiî bir sâkinleştirici olan anne sütündeki kimyevî maddeler, bebeğin daha kolay uykuya dalmasını sağlamakta, sinirli bebekleri kolayca sâkinleştirmektedir. Yapılan çalışmalar, anne sütü alan bebeklerin ağrıyı daha az hissettiğini göstermektedir. Bu tesir, anne sütündeki kimyevî maddelerin bebeğin vücudundaki tabiî ağrı kesicileri ortaya çıkarmasıyla gerçekleşmektedir. Anne sütünün en tabiî ağrı kesici olduğu keşfedilmiştir. Emzirilen bebeklerin anneleri ile kurduğu yakın temas ve güven duygusu da bebeğin ağrısını hafifletmektedir.

Bebeğin bağırsakları ile uyumlu olan anne sütünün hazmı kolay olup allerjen değildir. İnek sütü ise bebeğin bağırsaklarında mikro kanamalara yol açarak kansızlığa sebep olmaktadır.

Bebeğin ilk 24 ayında en önemli A vitamini kaynağı olan anne sütü, gece körlüğüne karşı koruyucu rol üstlenmiştir.

“Âni bebek ölümü sendromu” olarak adlandırılan ve hiçbir sebep olmaksızın bebeklerin yataklarında ölü bulunma hadisesi, mama ile beslenen bebeklerde yüksek bulunmuştur. İlk 4-6 ay sadece anne sütü verilip ardından uygun ek gıdalara başlanması ile yılda 1 milyondan fazla bebeğin ölümünün önlenebileceği hesaplanmıştır.

Anne sütü, bebeği; ishal, solunum sistemi hastalıkları, menenjit, orta kulak iltihabı, tip-1 diyabet, bazı kanser türleri, eklem romatizması, obezite, zaafiyet, reflü, diş çürükleri, bağırsakların iltihabî rahatsızlıkları, astım ve allerjik hastalıklardan korumaktadır.

Genel sağlık harcamalarında azalma sağlayan, âileye herhangi bir mâlî yük getirmeden bebeğin ilk 6 ay bütün ihtiyaçlarını karşılayan anne sütü, bebeğin en ekonomik beslenme şeklidir.

Emzirmenin faydası sadece bebeklere değil, annelere de olmaktadır. (Devam edecek)

PAYLAŞ:                

Betül Nefise İnal

Betül Nefise İnal

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle