Hazret-İ Ömer(R.A.)'İn Hasreti Gibi...

 Eskilerin ifadesi ile “kaht-ı ricâl” yani “adam kıtlığı”nın en yoğun yaşandığı bir dönemden geçtiğimizi üzüntüyle ifade edebiliriz. Liyâkatli insan, işini vicdanı ile yapan insan, işini sırf bedeni ile değil, kalbi ve gönlü ile de yapan insan hasreti, İslâm Âlemi’ni sarmış durumda...

Asr-ı Saadeti oluşturan onlarca sahabînin varlığına rağmen Hazret-i Ömer’in o zaman bile “bir oda dolusu adam gibi adam” hasretini ifade etmesi, adam azlığının İslâm Dünyası’nın tarih boyunca yaşadığı hüzün verici bir tâlih olduğunu ortaya koyuyor.

Hep birlikte hâdiseyi hatırlayalım:

Zeyd bin Eslem’in, babasından naklettiğine göre; Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bir gün dostları ile otururken aralarında şöyle bir konuşma geçmişti.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- yanındaki dostlarına:

“-Allah’ın kabul edeceği tek bir dileğiniz olsa, ne isterdiniz?” diye bir soru sormuştu.

Oradakilerden biri:

“-Ben, şu oda dolusu gümüşüm olsun da onu Allah yolunda harcamak isterdim!” dedi.

Bir başkası:

“-Şu oda dolusu altınım olsun da onu Allah yolunda harcayayım isterim!” dedi.

Bir diğeri:

“-Bu oda dolusu mücevherim olsa da Allah yolunda harcasam…” dedi.

Herkes dileğini söyledikten sonra oradakiler:

“-Ey Ömer, peki sen ne isterdin?” diye sordular.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-:

“-Ben de, Ebû Ubeyde bin Cerrah, Muâz bin Cebel ve Huzeyfetü’l-Yemânî gibi bir oda dolusu adam isterim ki, onları, Allah yolunda görevlendireyim.” diyerek herkesi duygulandıran arzusunu ifade etmişti.

Tarihî bir gerçek şudur ki, insanın yaratılışından itibaren hak ve bâtılın mücadelesi süregelmiştir. Bu mücadele süreci içerisinde tarih sahnesinde şerefi ve izzeti ile varlığını sürdüren İslâm toplumları olduğu gibi, zaman zaman zelil duruma düşmüş Müslüman toplumlar da olmuştur.

Bu izzet ve zillet durumlarını yaşamaya sebep birçok hâdise sıralayabiliriz. Toplum olarak zillet durumuna düşme sebeplerimizi, hep başkalarına yükleyip sorumluluğu üzerimizden attığımızı düşünebiliriz. Ve hattâ bu, çok defa böyle olmuştur. Bu da bizi vicdanî bir rahatlamaya itmiş, yapılması gereken birçok vazife, fiilden ziyade sözde kalmıştır. Ümmet şuurunun hâkim olduğu, İslâm’ı en güzel şekilde anlayıp sosyal ve siyâsî olarak uygulamasını yapabilen, İslâm’ın evrensel prensiplerini insanlığa taşıyabilen bir irâde ile izzet hâli yaşanabilir. Şunu ifade etmeliyiz ki, gelecek plânı yapmayan her toplumun kaçınılmaz sonu, zilletten başka bir şey değildir. Ümmetin derdini kendi derdi bilen Hazret-i Ömer’in özlediği adamların sayısı arttıkça zilletten uzak durulmuş olacaktır. Bu yüzden küçük zannettiğimiz birçok teşebbüs, aslında toplumsal olarak bekâmızı ilgilendirecek kadar önemlidir.

“Gelecek plânlaması” denildiğinde fert fert yapılacak vazifeler olduğu gibi, cemiyet ve devlet olarak yapılması gereken plânlardan söz edebiliriz. Peygamber Efendimizin:

“Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin. Eğer buna gücünüz yetmiyorsa, dilinizle düzeltin. Eğer buna da gücünüz yetmiyorsa gönlünüzle buğz edin. Bu da îmanın en zayıf derecesidir.” (Tirmizî, Fiten, 11; İbn-i Mâce, Fiten, 20) hadîs-i şerîfini bir de bu yönden ele alarak düşünebiliriz.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayatının en önemli boyutu, ümmetin geleceği endişesi idi. O Efendiler Efendisi, onlarca, hattâ yüzlerce sahâbîsini bir mânâda ümmetin gelecek îmârını gerçekleştirmek için hazırlamıştı. O’nun rahle-i tedrîsinden geçen binlerce insanın içinden bu davayı yüz yıllar sonrasına taşıyacak yürekler çıkmıştı.

Asıl mesele, bizim yetiştirdiğimiz hangi fert, bu dâvânın nefesini yüz yıllar sonrasına taşıyabilecek!

İslâm’ın ve Müslümanların geleceğinden her bir fert sorumludur. Bu geleceği düzenleyecek irşad hizmetleri de İslâmî bir duruş ortaya koymakla mümkündür. Bu duruşumuz, evvelâ âileden başlar. Âile, belki bizim oluşturduğumuz küçük bir dünyamızdır.

Ancak bu ortamlardan çevremize, ülkemize ve hattâ bütün dünyaya tesir edecek, insanların yetişmesi mümkündür ve gereklidir. Bu zâviyeden baktığımızda toplumun gelecek plânının başarıya ulaşması, âile ortamımızın insanî ve İslâmî hassasiyetlerle donatılmasından geçer.

Anne-babalar olarak yavrularımızın mükemmel, örnek insanlar olmasını istememiz kadar tabiî bir durum yoktur. Ancak bu isteğimizin gerçekçi olabilmesi, tamamen kendi durumumuzla ilgilidir. Yavrularımızda görmek istediğimiz her hasleti, öncelikle kendi hayatımızda tatbik etmek zorundayız. Onlardan şikâyet ettiğimiz ne varsa, önce o konunun bizde olup olmadığına bakmalıyız. Onlara neyi yaptırmak ve onların nasıl bir davranış modeli içinde olmasını istiyorsak, o kıvama getirebilmek için işbirliği, hatta beraber faaliyetler içinde olmamız gerekir.

Meselâ namaz kılmasını istediğimiz yavrumuza namazı her defasında hatırlatmak yerine, beraber, cemaatle namaz kılmalıyız. İnfak, iyilik, fedakârlık, yardımseverlik gibi ahlâkî faziletlerin kazandırılması için o davranışları birlikte yaparak, göstererek bir karakter hâline getirmeliyiz.

Çalışkan olmasını veya başarılı olmasını istediğimiz yavrumuza, teorik olarak bunları anlatmakla beraber, bizim çalışkan ve başarılı bir insan olma gayreti içinde olmamız, en doğru eğitim modelidir. Her şeyden önce çocuğumuzun dünyaya taalluk eden başarılarını istediğimiz kadar, insanî faziletleri, ahlâkî ölçüleri ve İslâm’ın istediği örnek şahsiyet ve karakter yapısını ideal olarak belirlememiz ve bu uğurda gayret göstermemiz gerekmektedir. Evlâdımızın dünyalık hedeflerinin gerçekleşmesinden duyduğumuz sevinç kadar ve belki ondan daha fazla ebedî hayatı için yaptığı âhiret yatırımlarına sevinmeliyiz.

Her ev, geleceğimizi aydınlatan bir kandil gibi olmalıdır. Ve o her evden yetişen bir “adam” beklenen, özlenen adamlar olarak dünyayı aydınlatan sahâbîler gibi yıldızlar mesabesinde yol gösteren, istikamet veren yüksek şahsiyetler olarak geleceğimizin mimarları olmalıdırlar.

Hazret-i Ömer Efendimiz’in yüreğini saran hasreti söndürecek ve bizim yüreklerimize de su serpecek “adam”ların, ümmetin geleceğinde varlık göstermesi, ellerimizin altında olan biricik yavrularımızın istikbâlinden geçmektedir.

PAYLAŞ:                

Şefika Meriç

Şefika Meriç

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle