-Dört Kız Babası Mehmet Sami Aladağ ile Kız Evlâdlar Üzerine Röportaj- “ONLAR BİR LÜTUF”

Kendinizi tanıtır mısınız?

1958 Konya doğumluyum. Liseyi Konya İmam Hatip Lisesi’nde tamamladım. Konya Selçuk Üniversitesi Matematik bölümü mezunuyum. 30 yıllık öğretmenlik hayatımdan sonra “uzman öğretmen” sıfatını kazanarak eğitmenliğime devam etmekteyim. Evli, dört kız babası biri olarak İstanbul’da ikamet etmekteyim.

 

Birinci kızınız doğduktan sonra ikinci çocuğunuzun da kız olduğunu öğrendiğinizde neler hissettiniz?

Biz, Allâh’ın verdiğine inanan insanlar olduğumuz için, çocuğumuzun kız ve erkek olması bizim için fark etmezdi. Allah bize lütfetmiş ve bir evlat vermişti. Çocuğu olmayanların durumunu ve onların bir çocuk için nelere katlandıklarına bizzat şâhit olduğumdan, Rabbimizin bize ihsan ettiği evlâdımıza çok şükrettik, gönül hoşluğu ile râzı olduk.

İnsanlar çeşitli sebeplerle erkek çocuk veya hem erkek, hem kız çocuk, yahud sadece kız çocuk isteyebilirler. Ancak Cenâb-ı Hak, o kulu için ne hayırlıysa, onu lutfeder. Bazen imtihan îcâbı, ona çocuk vermeyebilir ya da onun istediği cinsiyette bir çocuk lutfetmeyebilir. Her hâlükârda insan, hâline sabretmeyi, Allâh’ın ihsan ettiğine şükretmeyi bilmeli…

 Bu yüzden duâmız hep, “Yâ Rabbi!.. Bize hayırlı evlatlar ver.” şeklinde olmalıdır. Gerçekten hangi evladımızın bize hayırlı olacağını bizler bilemeyiz.

 

Bazı insanların bir kız çocuğunu bile istemediği âileler varken sizin dört kız çocuğu sahibi olmanız hayatınızı nasıl değiştirdi?

Bence en büyük mutluluk sebebi bu… Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum, kendimi tesellî için değil…

Çünkü Peygamber Efendimizin kız çocuğu sahibi anne-babalarla ilgili şu müjdesini biliyorum:

“Her kim üç kızın geçimini üzerine alarak onları (İslâm terbiyesi üzere), terbiye eder, evlendirir ve (evlendirdikten sonra da) onlara (olan) iyiliğini sürdürürse, onun için (mükâfât olarak) cennet var­dır...”

Biz, belki dört dörtlük bir islâmî eğitim verememiş olabiliriz. Gerçi bu da ne kadar mümkündür, ayrı bir mesele… Ancak şunu ifade etmeliyim ki, biz, evladlarımızla, kızlarımızla hep iftihar ettik. Onları bize ihsan ve ikram ettiği için Cenâb-ı Hakk’a her vesile ile şükrettik. Her bir evlâdımızla yuvamıza ayrı bir huzur, bereket, sevgi ve coşku geldi. Yuvamız, onlarla şenlendi.

Diğer bir husus da, evlatlarımızın hep kız olması sâyesinde, âdeta kız çocuğu yetiştirmede ihtisas yapmış olduk. Birinde edindiğimiz tecrübeler, öbürünü yetiştirirken işimizi kolaylaştırdı. Hayatın koşuşturması ve evlat terbiyesiyle meşgul olurken, bir de erkek çocuğumuz olsun düşüncesi hiç aklımıza gelmedi.

 

Erkek çocuktan mahrum olmak, sizi hiç üzdü mü?

Genellikle insanlar, kız ve erkek olmak üzere, her iki cinsten de çocukları olmasını isterler. Ancak biraz önce de ifade ettiğim gibi, Allâh’a inanan ve O’nun takdîrine teslim olan bir Müslüman, Allâh’ın verdiğine sadece şükreder. “Şöyle mi olsaydı, böyle mi olsaydı, keşke… vs.” demez; dememesi lâzım.

İnsanın farklı cinslerde çocuk istemesi veya böyle çocuklara sahip olması, hiçbir zaman onlar arasında ayrım yapmasını gerektirmez. Meselâ on tane kız, bir tane erkek evlad sahibi olan bir anne-baba da evlatları arasında eşit muâmelede bulunmalıdır. Çünkü onların hepsi, “evlad”dır. Hepsinin sevgi, saygı hakkı vardır ve bunlar, doğuştan, insan olmak hasebiyle eşittir. İlâhî emir de bu yöndedir, Peygamber Efendimizin tatbîkâtı, yani sünnet-i seniyye de böyledir.

Maalesef herkes bu olgunlukta olmayabiliyor. Meselâ bir âile dostumuz anlatmıştı. Bir gün hastanede hemşire, bir kişiye kız çocuğu olduğunu müjdeliyor. Fakat adam ne yapsa beğenirsiniz; öfkesinden ayaklarını yerlere vura vura hastaneyi terk ediyor ve o kızgınlıkla altı ay boyunca evine uğramıyor.

Tabiî bunlar doğru şeyler değil… Eskiden, Peygamber Efendimizden önce de kız çocuklarını böyle hoş görmeyen câhil ve kaba insanlar vardı. Onlar kendi annelerinin bir kadın, bir kız olduğunu unutarak kadın cinsini tahkîr ediyorlardı. Bu düşünce şeklinin yanlışlığını uzun uzun izah etmeye de gerek yok!..

 

Kızlarınızı Yetiştirirken Nelere Dikkat Ettiniz?

Kız çocuğu sahibi anne-babaların en büyük kaygısı, onları İslâm’ın istediği şekilde yetiştirmektir. Gerçekten kız çocuğu, çok hassas, çok nârin ve kibar bir varlıktır. Onun bu nezâket ve hassâsiyetini gözeterek kırmadan, gücendirmeden yetiştirmeli, onu çevrenin bütün kötü tesirlerinden muhafaza etmeye çalışmalıdır. Acaba kızımı nasıl yetiştirmeliyim ki, onu dinine sahip çıkan, onu seven ve yaşayan bir insan hâline getireyim?! Aslında bu düşünce ve dert, erkek çocuklar için de geçerlidir. Müslümanın en büyük kaygısı, en büyük derdi, tasası evlâtlarını sâlih ve sâliha insanlar olarak yetiştirmek, arkasından “hayır duâlar okutacak” evlatlar bırakabilmektir.

Bizler evlâtlarımızın üstüne titremesek, onlara sahip çıkmasak, muhakkak birileri onlara sahip çıkacak ve istediği istikamette yönlendirecektir. Çünkü kâinâtta boşluğa yer yoktur. Anne ve babaların boş bıraktığı sahalar, eş, dost, akraba, gazete, televizyon, internet vb. tarafından muhakkak doldurulacaktır.

Böyle bir eğitimin hazırlık devresi, çocukluk yıllarıdır. Bu yıllarda çocuklar ihmal edilmişse, başıboş bırakılmışsa ileride telâfîsi zor zararlar ortaya çıkabilir. Yine kız çocuklarını yetiştirirken, onları erkeklerden farklı düşünmeli ve ileri de bir “anne” olacaklarını unutmamalıdır. Çünkü eğitimli bir anne ile, câhil bir annenin birbirinden çok farkı vardır.

 

Ülkemizde bazı bölgelerde kız çocuklarının evlad sayılmadığı söyleniyor. Gerçekten siz de böyle bir şeye şâhid oldunuz mu?

Maalesef. Bazı bölgelerde, câhillikten olsa gerek, “Kaç evlâdın var?” diye sorulduğunda sadece erkek çocuklarının sayısını söylüyor. Kızların adını bile dile getirmiyor. Onları evlat yerine koymadığı gibi mîras ve eğitim gibi haklardan da mahrum bırakıyorlar. Bunu belki, kız çocuklarının evlenip onları terk edeceği, belki de kendi soyadlarını devam ettirmeyecekleri düşüncesiyle yapıyorlar. Ancak bu hiç doğru bir davranış değil!.. “Evladlar arasında ayrım yapmak, kız çocuklarını hor görmek, onları adam yerine koymamak”, İslâm’ın reddeddiği uygulamalar!.. Dinini bilen, yaşayan bir insan, bu ve benzeri hususlarda Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda hesaba çekileceğinin de farkındadır.

 

Son olarak kız çocuğu sahibi anne-babalara ne tavsiye edersiniz?

Onlara seslenmek değil, haykırmak istiyorum.

Biraz ağır bir cümle olacak, ama “ihmal edilip kötü yollara düşen kadın veya kızlara bakarak kendi mâsum çocuklarını hor ve hakir görmesinler.” Çünkü câhiliye insanları da aynı bu şekilde düşünüyor ve hissediyordu. Onların bu duygu ve düşünceleri, kızlarını diri diri kuma gömdürüyordu. Aslında şu anda yaşanılan da benzeri bir durum… Kız çocuğundan utanan, onu hakir gören ve yok sayan insanlar da evlatlarını mânen diri diri yokluğa gömüyorlar. Hâlbuki dikkat etmiyorlar ki, yokluğa gömdükleri kendi torunları, gelecek nesilleri ve kendi gelecekleri… Ben hep şöyle düşünmüşümdür; bir erkek evlâdı yetiştiren, tek bir kişi yetiştirmiştir. Bir kız evlâdını yetiştiren ise, bir anneyi, dolayısıyla bir âileyi ve toplumu yetiştirmiş olur. Bunun için kızlara özel bir ihtimam göstermeli, onların geleceğin mânevî mîmarları olduğunu unutmamalıdır. Kızlarımızı ne kadar iyi ve güzel yetiştirirsek, istikbalimizden o kadar emin olabiliriz.

Bir de şunu söylemeliyim ki, erkek beklerken kızı, kız beklerken oğlu olan ve hâlinden bir türlü râzı olamayan anne-babalardan bir ricâm olacak: Hiç çocuğu olmayan veya olmayacak olan biriyle otursunlar, konuşsunlar!.. Bunun ne kadar zor ve acı bir imtihan olduğunu görsünler. Ondan sonra sahip oldukları nîmetin değerini daha iyi anlarlar.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle