Mescid temizliği, mâlum olduğu üzere Kur’ân-ı Kerîm’de Hac Sûresi 26. âyet-i kerîmede İbrâhim -aleyhisselâm-’a hitap edilerek, onun şahsında bütün mü’minlere emredilmiştir: “Bana hiçbir şeyi eş tutma (şirk koşma)! Tavâf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.”
Yaptığımız amellerin boşa gitmemesi için ne kadar titizlik göstersek yeridir. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzurunda edeple seslerini alçaltıp bu takvâ imtihanından yüz akıyla çıkarak, kendilerine büyük bir ecir ve mağfiret vaad olunan kullardan olabilmek, ne büyük saâdet…
Asr-ı Saâdet’teki Medîne’nin neredeyse tamamının, günümüzdeki Mescid-i Nebî’nin hudutları içinde olması da, ayrı bir heyecan sebebi oluyor. Sahabîlerin evlerinin, sokaklarının bulunduğu bütün bir Medîne Devri’nin yaşandığı yerlerdesiniz işte…
Hac ya da umre sonrası Medîne’ye doğru yola çıkınca ise, bir taraftan Mescid-i Harâm’a vedâ etmenin mahzunluğu; diğer taraftan sizi Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i ziyarete doğru yaklaştıran her dakikanın heyecanı ile farklı bir duygu cümbüşünde buluveriyorsunuz kendinizi…
Kul hakkı meselesinin, güncel meseleler masaya yatırılarak, bütün detaylarıyla işlenmesi gerektiğine olan kanaatimiz arttı. Kişinin ihmali neticesinde kendisinin ya da bir başkasının can kaybına ya da hastalanmasına sebebiyet vermesinin vebâlinin düşünülemediğini esefle gözlemledik.
Musibetin hayatımızın ortasına âniden düştüğü anda kendimizi toplayıp, yaratılış gayemizi âdeta telkin hâlinde tekrarlamanın, nereden gelip nereye gittiğimizi unutmamanın bir alıştırması bu... İnsan bazen, pergelin sabit ayağını olması gereken yerden kaydırabiliyor çünkü, Allah muhafaza..
“Ben orucu ancak evimdeyken tutabiliyorum, o sıcak memleketlerde nasıl tutarım?” gibi düşüncelerle, bazı kardeşlerimiz, maddî imkânları olsa bile Ramazan umresini gündemlerine almamaktalar. Ama bir kere Ramazan umresine gidenler, daha sonra hep Ramazan’da gitme arzusuyla yanıp tutuşmakta... Her giden, kendi rûhî derinliği nisbetinde hisseler alıp, nice güzellikler yaşam...
Fânî bedenin hayatının son bulması, ebedî âlemin kaybı yanında bir hiç mesabesinde olduğuna göre; uğrunda endişelenecek esas meselemiz budur. Bu hedefe kilitlenerek çare arayışımızı yılmadan sürdürmeli, bütün sebeplere dört elle sarılmalı, Rabbimiz’den sürekli yardım istemeliyiz.
Haccın ve umrenin vâcibi olarak mühim bir yer teşkil eden sa'y ibadeti, diğer bütün ibadetlerden çok farklı... Tevekkül ve teslîmiyet âbidesi bir hanımefendi olan Hacer Vâlidemizin nûr parçası oğulcuğu için tek başına su arayışını, bizim de fert fert yaşamamızı, bunun üzerinde tefekkür etmemizi istemekte Cenâb-ı Hak...
Günümüzdeki eğitimler ihtiyârî olduğundan gerekli katılım sağlanamamakta ve süre açısından yetersiz kalmakta maalesef... Nereye ve niçin gidildiği, “Rabbimizin râzı olacağı, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayatıyla gösterdiği gibi bir ibadet ve ziyaret nasıl olmalı?” konusunda yeterli süre verilerek hazırlanmış kaliteli bir eğitimden başarıyla geçm...
Cennetten gelmiş olsun ya da olmasın; gerek yüklendiği mühim misyon, gerek Rabbimizin “Beytim” dediği Kâbe-i Muazzama’nın âdeta göz bebeği mesâbesindeki konumu, en çok da Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in gül kokulu elleriyle ona dokunup öpmüş olması, onun paha biçilmez mânevî değerini taçlandırmakta.
Rahmet yağmurunun sağanak sağanak yağdığı o iklimden arınmış olarak çıkabilmek için, her fırsatta iç âlemimize yönelip, tek başımıza devam edeceğimiz uhrevî yolculuk için yaptığımız hazırlıkları gözden geçirmeliyiz. Ne veya ne kadar yaptığımızdan ziyade, niçin ve nasıl yaptığımızın mühim olduğu; amellerimizin niyet ve samimiyete göre tartılacağı, âzâlarımızın gizli hâll...
Dinimizde tesettür, sadece kıyafeti değil, takınılan tavrı da içeren çok yönlü bir kavramdır. İhtilât ortamından sakınmak da bunun bir parçasıdır. Yemekhanelerde, servislerde, gezilerde, yine kalabalığı ve zarûreti (!) sebep göstererek, nâmahremle yan yana, karşı karşıya bulunmakta bir mahzur görmeyenler ne kadar çok olursa olsun, kalabalığa uymamak için elimizden gelen...
Hepimiz canlı şâhidiyiz ki, şu dünyada nefis ve şeytan engelini aşıp huşûyu yakalamak, gözyaşı döküp sekînete kavuşmak; “kibrit-i ahmer” mesabesinde… Hâl böyle olunca, ses ve hareketimizle dünyasına giriverdiğimiz kardeşimizin belki de böyle zorla yakaladığı bir ânını baltalama riskinden kaçınarak kılı kırk yarmalıyız. Rabbimizin misafirlerine karşı göstereceğimiz her h...
Rabbimizin milyonlarca misafirinin aynı anda bulunduğu bir ortamı, “seferberlik zamanı”na benzetebiliriz aslında… Allâh’ın rızâsını kazanmak için kısa bir süreliğine özel bir mekândayız ve O’nun rızâsı, en çok da ayrıntılarda saklı... Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîfler, nerede ve niçin bulunduğumuzu unutmadan hareket etmemizde, kendimize gelmemizde başucu rehberimiz olu...
Gündelik hayatta zaten sorumluluğumuz olmasına rağmen, günahlardan sakınma hususuna, âyet-i kerîmede hac vesilesiyle tekrar dikkat çekilmesi üzerinde ayrıca düşünebiliriz. Hac ve umre gibi toplumsal bir ibadet esnasında günahlardan sakınmak; hem huzuru ve feyzi artıracaktır, hem de hac ve umre öncesi hayatımızdaki birtakım hata ve eksiklerimize son vermek için güzel bir...
Hac ve umrenin kuru bir ritüele dönüşme riskinden sakınıp; şeklin mânâ ile bütünleşmesi yolunda bütün gücümüzü sarf etmeliyiz. Hikmetleri kavranmamış bir ibadetin şekilciliğe dönüşme ihtimaline karşı, fikrî ve mânevî inşamıza îtinâ göstermeliyiz.
Bu kardeşinize de biri hac, diğeri Ramazan umresi olmak üzere iki kez vaaz ve irşad vazifelisi olarak hizmet etmek nasîb oldu, sonsuz şükürler olsun. Gerek bu ikisinde, gerek bunların dışında Rabbimin ayrıca lutfettiği umrelerde, tekrar tekrar hem heyecan yaşamak, hem pek çok tecrübeyi din kardeşlerimle paylaşmak saâdetiyle müşerref oldum, elhamdülillâh... Tahdîs-i nîme...
Öyleyse gelin, hep birlikte bir nefis muhâsebesi yapıp geçmiş Ramazanlarımıza kıyasla, kendimize hangi noktalarda çeki-düzen vermemiz gerektiğini tefekkür edelim. Şu an aramızda olmayan pek çok kardeşimizin, geçen sene son Ramazanlarını yaşadıklarını bilmediğini hatırımızda tutarak, elimizden kayıp giden mücevherat misâli, bu günlere farklı bir îtina göstermeye gayret ...
“Boş kaldın mı, hemen başka işe koyul!” (el-İnşirah, 7) âyet-i kerîmesi, hayatın boşluk kabul etmeyişini, plânlanıp programlanmadığında herhangi bir şekilde dolacağını muhteşem bir şekilde ifade etmekte… İmâm-ı Şâfiî Hazretleri’nin, “Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtıl seni istilâ eder.” îkazı, bu âyeti tefsir eden en vecîz ifadelerden…
Bilgi ve teknoloji çağına şâhitlik eden yetişkinler olarak, kafa kafaya verip fikir teatilerinde bulunmaya en çok ihtiyaç duyulan sahaların başında, “gençlerle olan iletişimimiz” gelmekte… “Yakınmak, üzülmek, çaresiz kalmak, şaşkına dönmek, anlam vermekte ya da anlamakta zorlanmak, ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememek”, ebeveyn ve eğitimcilerin bu konuda sıklıkl...