Vesvese

Vesvese, aslı ve temeli olmayan, gerçekle hiçbir alâkası bulunmayan evham, kuşku, kuruntu, tereddüt ve ihtimallerdir. Zihinde irade dışı belirmekte, kişiyi kötü ya da faydasız bir düşünce veya davranışa sevk etmektedir.

Vesvese, insanı kontrol altına almakta ve genellikle dinin uygun görmediği davranışlara yönlendirmektedir. Vesvesenin bu şekli, şeytandan kaynaklanmaktadır. Şeytan, insanların zaaflarını kullanarak onlara hüzün, korku ve sıkıntı vermeye, aralarını açmaya, dînî meseleler hakkında şüpheye düşürmeye çalışır. İnsanların Allâh’ı inkâr etmelerini veya O’nun emirlerine karşı gelmelerini ister. Böylece eşref-i mahlûkat olan insan, şeytan gibi İlâhî huzurdan kovulacak ve cehennemi hak edecektir.

Nitekim Allah Teâlâ’nın “Hazret-i Âdem’e secde etme” emrini yerine getirmemesi yüzünden cennetten uzaklaştırılan şeytan, kendi günahı için hem Allâh’ı, hem de insanı suçlamış ve şöyle demiştir:

“…Ey Rabbim! Beni azdırmana karılık, ben de yeryüzünde kullarına (kötülükleri) güzel gösterip onların hepsini azdıracağım! Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesnâ…” (el-Hicr, 39-40)

Bu düşmanlığın ilk semeresi, Hazret-i Âdem ve Hazret-i Havva’ya yaklaşan şeytanın, vesveseleri ile onlara yasak meyveden yedirmesidir. Böylece onları, içlerindeki “sonsuz bir hayat isteği”yle yakalamış ve büyük bir günaha düşürmüştür. Ancak Hazret-i Âdem ve eşi, hatalarını hemen anlayarak pişmanlık ve gözyaşı ile tevbe etmişler; Cenâb-ı Hak’tan bağışlanmalarını istemişlerdir.

İşte tam bu noktada, şeytan ile Hazret-i Âdem’in farkı ortaya çıkar. Şeytan, günahında ısrar ederek başka suçlular aramış ve günahının intikamını almak için daha büyük günahlara yelken açmışken; Hazret-i Âdem ve eşi Havva Vâlidemiz, fark ettikleri anda hatalarından dönmüşler ve pişman olarak Allâh’ın rahmet ve mağfiretine yönelmişlerdir.

Bugün insan aynı insandır, şeytan da aynı şeytan… İnsanların önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşan şeytan; bazen geçmişle, bazen gelecekle insanı üzer ve korkutur. Bazen kazandığı sevabı gözünde büyütür, bazen onu günahının altında ezerek takatsiz bırakacak vesveseler verir.

Ama şeytan sadece vaad eder, fısıldar; insanın kalbini ve aklını çelmeye çalışır. Bilhassa hakiki îman ve ihlâs sahibi kullar üzerinde, onun bir otoritesi yoktur. Onun hâkimiyeti, gönüllü olarak onun emrine giren kimseler üzerindedir. (Bkz: el-Hicr, 42)

Peygamber Efendimizin ifadesiyle, “Şeytan, insanoğlunun içinde kanın dolaştığı gibi dolaşır.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 11; Ahkâm, 21; Müslim, Selâm, 23)

İnsanı ve zaaflarını yakından tanıyan, insanın ayağını kaydırmak için bir ömür boyunca tetikte bekleyen ve kendisinin amansız düşmanı olan şeytana karşı insanların da devamlı uyanık olması şarttır. Onun fitlemelerine karşı tedbirli olmalı, kafasına ve gönlüne sirâyet etmeye çalışan vesveseler karşısında, sık sık “insanların ve cinlerin Rabbi olan” Allâh’a sığınmalıdır.

Rabbimiz, bizi insanların ve cinlerin şeytanlarından muhafaza buyursun. Bizi, nefsimizin ve şeytanın eline, göz açıp kapayıncaya kadar bile bırakmasın. İmtihan dünyası olan bu hayatımızda, bizleri gücümüzü aşacak zor imtihanlarla yoklamasın! Bizi, şeytanın ve şeytanlaşmış varlıkların her türlü hile, desise, vesvese ve tuzaklarından muhafaza eylesin. Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle