Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Nisan, rahmet yüklü yağmurların kuru toprağı canlandırdığı bir ay… Baharı renklendiren, canlıları yaza hazırlayan bir ay…

Bunun ötesinde Nisan ayı, son yıllarda daha yoğun bir şekilde kutlanmakta olduğu üzere, “Kutlu Doğum” mevsimi… Peygamber Efendimizin 20 Nisan 571’deki teşrifinin hatırlandığı, yâd edildiği, O’ndan günümüze hisseler devşirildiği bir ay…

Biz de bu sayımızda, her hâliyle örnek olan Allah Rasûlü’nün “âile hayatı”na gönüllerimizi çevirdik. “O’nun örnek âile hayatından günümüze, gönlümüze neler taşıyabiliriz?” diye düşündük. Hanımları olan “müminlerin anneleri” kimlerdi? Peygamberimiz onlarla nasıl ve niçin evlendi? Bu mübârek annelerimizin, Peygamber Efendimiz ile ve kendi aralarındaki münâsebetleri nasıldı? Peygamber Efendimiz nasıl bir zevc, hanımları nasıl zevcelerdi? Onları güzel, örnek, mümtaz kılan özellikler neydi? Peygamberimiz, hangi özellikleri sebebiyle onları sevdi, seçti? Bu ve benzeri daha bir çok soruya, dergi sayfaları elverdiği nisbette kısa kısa cevaplar vermeye çalıştık. İnşallah bu konunun daha tafsîlâtlı bir şeklini, Şebnem Kitapları arasında çıkarmayı düşündüğümüz bir kitaba havâle ederek, tadımlık kabîlinden cüz’î bir kısmını sizlerle bu sayıda paylaştık.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, biz şu an muzdarip isek, şu an başımıza onlarca, yüzlerce dert üşüşüyorsa, dünyamız, ülkemiz, âilemiz ve gönlümüz mutlu değilse; Allah Rasûlü’nü tanımadığımızdandır. O’nu gerektiği gibi tanıyıp lâyıkıyla örnek alamadığımız için dertliyiz, mutsuzuz, kırgınız, yaralıyız.

Çünkü maddî ve mânevî dertlerimizin tabibi O!.. Âilemizi, yuvamızı, eşimizi, çocuğumuzu kurtaracak O!.. Susayan insanları suya kandıracak, şefkate muhtaç insanların gönlünü sevgiyle dolduracak O!..

Biz, dertliysek, O’ndan ayrıldığımız için ve O’nun ölçülerinden saptığımız nisbette dertliyiz. Biz, çâresizsek, O’nu tanımadığımız için ve cehâletimiz nisbetinde çaresiziz. Her sahada, her yaşta, her meselede onu yakînen tanımak; hem boynumuzun borcu, hem saâdetimizin kaynağı, hem de dünyâ ve âhiret kurtuluşumuzun sebebi!..

Çünkü Allâh’a olan sevgi ve kulluğumuz, Rasûlü’ne duyduğumuz muhabbetten geçiyor. Çünkü Allâh’a olan itaatimiz, Rasûlü’ne olan itaatten geçiyor. O’nu aradan çıkararak Allâh’a ulaşmak beyhûde uğraşmak, boşa yorulmaktır. Çünkü Cenâb-ı Hak, O’nun dışındaki bütün kapıların kapalı olduğunu beyân buyuruyor.

Ne mutlu bize ki, O’nun ümmetindeniz, O’nun kıyamete kadar devam edecek çağındayız. Ne mutlu ki, O’nu seviyoruz, O’nun sevdiklerini seviyoruz, O’nu sevenleri seviyoruz. Şimdi bir şeyler yapalım ki, O da bizi sevsin; “Ümmetim!” deyip bağrına bassın, bizimle iftihar etsin!.. Çok mu zor?

Haydi, her gün Allah’ın Rasûlü’nden günümüze, gönlümüze bir şeyler taşıyalım. Sünnet’ine sarılıp onu ihyâ edelim. Her gün bir kişiyle Allah’ın Habibi’ni tanıştıralım. Mutluluk ve sevgimizi içimizde büyütüp büyütüp insanlara taşıralım. Haydi, bugün Allah’ın o pâk Nebîsi’ni biraz daha fazla sevelim, salavât getirelim, yâd edelim, duâ edelim. Haydi bugün, O’nun hayatının her yönünü bütün tafsîlâtıyla öğrenmeye azmedelim. Çünkü her şeyin başı onu yeterince tanımaktan geçiyor. Çünkü insan, sevdiğini tanıyor; tanıdığını seviyor.

Bu duygu ve düşüncelerle, içinde bulunduğumuz Nisan ayı boyunca, Yüce Rabbimizin, hayatımıza sağanak sağanak rahmet yağdırmasını niyaz ediyoruz.

Allah’a emanet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle