Felak Suresi

Meâli

1-De ki: “Ağaran sabahın Rabbine sığınırım.

2- Yarattığı şeylerin şerrinden,

3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,

4- Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden,

5- Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden (sabahın Rabbine sığınırım.)

 

Sûre Hakkında Bilgiler

Felak Sûresi, Mushaf’taki sıralamada 113., iniş sırasına göre 20. sûredir. Fil Sûresi’nden sonra, Nâs Sûresi’nden önce Mekke’de inmiştir. Beş âyettir. Medîne’de indiğine dâir rivayetler varsa da, üslup ve muhtevâ açısından Mekkî sûrelere benzemektedir.

Adını, ilk âyette geçen “felak” kelimesinden almıştır. Nâs Sûresi ile birlikte “Mukaşkışateyn” (münafıklıktan kurtaran, şifaya kavuşturan) ve “Muavvizeteyn” (eûzü ile başlayıp Allâh’a sığınılan iki sûre) isimleri verilmiştir. İhlâs Sûresi, Felâk ve Nâs sûrelerinin üçüne birden “Muavvizât” adı da verilir.

 

Önceki Sûre ile Münâsebeti

İhlâs Sûresi, bize Allah Teâlâ’yı tanıtmış, O’nun eksik ve noksandan münezzeh ve kemâl sıfatlarıyla muttasıf olduğunu bildirmişti. Muavvizeteyn (Felak ve Nâs) sûreleri ise, din ve dünya konusunda her türlü menfîlikten Allâh’a sığınmanın zaruretini ve yollarını öğretmektedir.

İnsanın isim, sıfat ve özelliklerini bildiği her şeye sahip ve her şeyin idarecisi olan en büyük varlığa, bütün benliğiyle yalvarması; her türlü menfîlikten, şer odaklarından, içteki ve dıştaki düşmanlardan Rabbü’l-Âlemîn’e sığınması hem tabiî, hem de gereklidir. Her şeyi O yarattığı gibi, imtihan sebebiyle var ettiği şeytan vb. kötülüklerden de yine O’na sığınmak şarttır. O, murad etmediği zaman kimse bir zarar veremez. O’nun ilmi, kudreti ve yaratması dışında hiçbir hâdise vukû bulmaz.

 

Sûrenin Fazileti

Sahih hadisler arasında, Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- Annemizden şu rivayet yer almaktadır:

“Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir rahatsızlık duyduğu zaman ve her gece yatağına yatacağı sırada bu üç sûreyi okuyup ellerine üfleyerek mübârek başına ve yüzünden başlayarak aşağıya doğru mübarek vücutlarına mesheder ve bunu üç kere yapardı.” (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, Müslim, Selâm, 51, Ebû Dâvud, Tıbb, 19; İbn-i Mâce, Tıbb, 38, Muvatta, Ayn, 10)

* * *

Ukbe bin Âmir el-Cühenî -radıyallâhu anh- demiştir ki:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: «Allah (c.c.) bana, emsalleri görülmemiş âyetler indirdi.» buyurdu. Ve sonuna kadar Felak ve Nâs sûrelerini okudu.” (Tirmizî, Tefsir, 113/2)

* * *

Ebû Said el-Hudrî -radıyallâhu anh-’ten şöyle rivayet olundu:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- cinlerin ve insanların gözlerinin şerrinden Allâh’a sığınırdı. «Kul eûzü» sûreleri inince (duâlarında Allâh’a sığınmak için) bunları aldı ve bunların dışındakileri bıraktı.” (Nesâî, İstiâze, 37)

* * *

Câbir bin Abdillah -radıyallâhu anh- da şöyle demiştir:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«-Ey Câbir, oku!» buyurdu.

«-Ey Allâh’ın Rasûlü, anam-babam Sana fedâ olsun, ne okuyayım?» dedim.

«-“Kul eûzü birabbi’l-felak” ve “Kul eûzü birabbinnâs”ı oku!” buyurdu.

Ben de onları okudum. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«-Sen onları oku. Onların bir benzerini okuyamazsın.»” buyurdu. (Nesâî, İstiâze, 1)

 

Nüzûl Sebebi

Buhârî, Müslim ve birçok hadis kitabında rivayet olunduğuna göre, Yahudiler, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e büyü yaptılar. Bu sebepler Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hastalandı. Bu hâdise üzerine Felâk ve Nâs sûreleri nâzil oldu. Bu hâdisenin, hicretin 7. yılında, Medine’de vukû bulduğu rivayet edilmiştir. Bu rivayeti göz önünde bulunan kimseler, Felâk ve Nâs sûrelerinin Medîne’de nâzil olduğunu kabul ederler.

Bazı müfessirler de İhlâs Sûresi’nde olduğu gibi, bazı sûre ve âyetlerin Peygamber Efendimize ihtiyaç hâlinde tekrar okuması bildirildiğini ileri sürmüşlerdir. Onlara göre, Felak ve Nâs sûreleri Mekke’de nâzil olmuş, ancak Medîne’de Peygamber Efendimize mânevî olarak sıkıntı vermeye çalışan kimseler ortaya çıkınca bu sûrelerle o kimselerin şerrinden Allâh’a sığınması emredilmiştir.

Râzî’nin naklettiğine göre, nüzul sebebi ile ilgili gelen rivâyetlerin bazıları şunlardır:

1-Cibrîl (Cebrâil) -aleyhisselâm- Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve:

“-Sana cinden bir ifrît kötü bir hile yapmak istiyor. Döşeğine vardığında muavvizeteyn sûrelerini oku!” dedi. (Bu rivâyete göre, sûre her iki dönemde de inmiş olabilir.)

2- Said bin Müseyyeb’den nakledildiğine göre, Kureyşliler:

“-Gelin bir açlık riyâzeti yapalım da Muhammed’e göz değdirelim!” dediler.

Öyle de yaptılar. Sonra da geldiler:

“-Ne sağlam bir pazun, ne kuvvetli bir sırtın, ne güzel bir yüzün var!” diye nazar değirmek istediler.

Allah Teâlâ da Muavvizeteyn’i indirdi. Bu rivâyete göre, sûre Mekke’de nâzil olmuştur.

3-Müfessirlerinin çoğunun görüşü olarak nakledilen Yahudi Lebib bin A’sam’ın sihir hikâyesidir. Buhârî ve Müslim’de, Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- Annemizden naklen bu hâdise şöyle anlatılır:

Zurâkaoğulları Yahudilerinden Lebid bin el-A’sâm adında bir Yahudi, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e sihir yaptı. Öyle ki, bir işi yapmadığı hâlde kendisine yapmış gibi geliyordu. Bu hâl, Allâh’ın dilediği kadar bir süre devam etti. (Bir sene veya altı ay rivayetleri vardır.) Sonra şöyle buyurdu:

“-Ey Âişe, biliyor musun? Allah Teâlâ, hakkında bilgi istediğim bir konuda bana cevap verdi. Bana iki melek geldi. Onlardan birisi başımın tarafında, diğeri ayağımın ucunda durdu. Baş tarafımda duran, ayağımın ucunda durana:

«-Bu adamın hâli nicedir?» dedi. O:

«-Büyülenmiştir.» diye cevap verdi. Diğeri:

«-Onu büyüleyen kim?» diye sordu. Öbür melek:

«-Lebid bin A’sam.» dedi.

«-Peki, O’na ne ile büyü yaptı.» dedi. Diğeri:

«-Bir tarak, taranınca tarakta kalan birkaç kıl, erkek bir hurma ağacının özü üzerindeki bir kapçık ile (büyü yaptı) ve bunları Zervan (veya Zû Evran) kuyusunda, kuyunun ortasındaki tümsekçe taşın altına koydu.» dedi.” (Buhârî, Tıbb, 50-51)

(Devam edecek)

PAYLAŞ:                
. SAYISINDAKİ DİĞER YAZILAR

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle