Tavsiyeler çoğaltılabilir. Herkes kendi gönül ufkuna göre yaşadığını tavsiye edebilir. Bundan 10-20 sene sonrasını görmek istiyorsak, bugünün gençlerine ve ne ile meşgul olduklarına bakmalıyız.
“Hayatın tadını çıkar(!)” nidâları atılırken, “Hayatın tadını çıkarmak, esaretle mi olur?” sorusu havada asılı kalmaktadır. Bağımlılık yapan madde çeşitliliği artmış, kullanım yaşı oldukça düşmüştür. Gencecik bedenlerin madde esaretinden nemalanan vicdansızlar karşısında, anne ve babalar yoğun mücadeleler vermektedir.
Gençlik dönemi, hayatın en hızlı gelip geçen; heyecanı, enerjisi, gel-gitleri, ifrât ve tefrîti en bol dönemidir. Kimi genç vardır; edebiyle, duruşuyla, hâliyle, kâliyle sessiz bir tebliğ sunar etrafına… Kur’ân’ı, Sünnet’i canlı canlı yaşar. Kimi de vardır; bakıldığı zaman nefsânî duyguları anımsatır, insan bakmaya dahî “ar” eder.
İnsanların ve cinlerin yaratılış maksadı, yalnızca Allâh’a itaat, kulluk/ibadet olduğu hâlde, modern dönemler, başta büyükler olmak üzere genç ve çocukları dahî kıyasıya bir dünya yarışı içine sokmakta… Büyüklerin ev ve kapital düşkünlüğü, çocukların sınav ve kariyer yarışı, artık evlerimizde vasıflı buluşmamızı dahî engelleyecek boyutlara gelmiştir.
İnsanın cenneti kazanmak için elindeki tek sermayesi, dünya hayatındaki ömrüdür. Bu herkes için sınırları birbirinden farklı, ama belirlenmiş bir zamandır. Dolayısıyla insanın ömür sermayesini çalışma, tatil, dinlenme, üretme diye ayıracak bir lüksü bulunmamaktadır.
Bizim toplumumuzda alışılagelmiş bazı tavırlar var: Çocuğun varsa câmiye gelme, namazını evinde kıl. Çocuğunla câmiye geldiysen, onu derhal sustur. Ya da susturacak bir yol bul. Sünnete bakıldığı zaman, bu düşünce tarzı kabul edilebilir değildir.
Âile, çocuğu evde kaderine terk etmemeli, onun için hazırlanmış eğitim kurumlarını araştırmalı ve bu konuda elini çabuk tutmalıdır. Engelliyi avuç açar hâle getiren, aslında onu ihmal edendir. Erken eğitimle engel düzeyine göre birçok çocuğumuz hayata tutunabilir, iş ve meslek sahibi olabilir.
Fıtrat bir tomurcuk gibi, ne için yaratıldı isek bizi oraya götürmeye çalışırken bu gidişatı bozmak, uzmanlık alanımız sanki… Yaratılış, tabiat mânâlarına gelen “fıtrat”, insanlarda ortak özellikler gösterse de aynı zamanda herkese özel, biricik özellikler de barındırır.
Unutmayalım, çocuklara bol oyuncak almak, iyi ebeveyn olmak demek değildir. Çocuk oyuncağı değil, ebeveynle geçirilen vasıflı vakitleri ister. İhtiyacı doyurulmayan çocuk mutsuz olur, huzursuz olur, dikkat çekmek için çeşitli yaramazlıklar yapar. Fazla oyuncak almak, çocukları dikkat dağınıklığına, doyumsuzluğa, elindeki ile yetinmemeye ve aşırı tüketime götürür. Yoğun ...
Bizler de yavrularımızın fıtrî yönelişlerini anlamaya çalışmalı; onları kökten budamak yerine, var olan potansiyeli ayrık otlarından temizleyerek, aslında bir cerrah hassasiyetiyle gayret etmeliyiz. Bu tür oyunlarda çevreye ve kendilerine zarar vermeyecek ortamlar oluşturmak, gerektiğinde oyunlarına dâhil olarak neyin doğru, neyin yanlış olduğunu oyunun içinde anlatmak ...