Bir hâne düşünelim ki, hiçbir reisi olmasın... Herkes kendi doğrularını yaşasın ve kimse kimseye karışmasın. Evin hanımı yapmakla sorumlu olduğu hiçbir işi yapmasın, evin beyi de âileye sahip çıkmasın. Hayatın karmaşasındaki evlâtlar da bir kaosun içinde savrulup dursun. Otorite boşluğunun yaşandığı bu evdeki durumun adı, tam mânâsıyla anarşidir.
Onlar, taşlarını kendileri ördükleri, içini kendileri kararttıkları bir mağarada ömür sürmeye çalışırken, Ashâb-ı Kehf, îmânın verdiği gönül genişliği içinde küfre karşı durmanın, onun karşısında kıyâm etmenin huzuru ile üç asırlık bir uykuda… Allâh’a güvenen, O’na tevekkül edip bağlanan, tehlike altında bile huzurlu… O’nu reddeden refah ve konfor içinde dahî bedbaht ve...
Toprak çorak ve verimsiz; belki de üzerinde işlenen onca günahın ağırlığıyla kurak ve çatlak... Bir pınar bekliyor o da, damarlarında dolaşacak; üzerindeki tozu süpürüp atacak bir kaynak bekliyor. Beklenen şefkatli Nebî, gökyüzünü aydınlatan Güneş gibi doğuyor bu toprağın üzerine…
Hazret-i Meryem anıldığında söylenecek bütün güzel cümleler kifâyetsiz kalır. Sîretinde iç içe geçmiş pek çok bilgi anlaşılmayı beklerken; hangisinden başlaması gerektiğini bilememenin kararsızlığını yaşar insan…
İnsanı kul kılan da onun fikredebilme özelliğidir. Allah Teâlâ, diğer varlıklar arasından onu; aklıyla düşünebilmesi, gönlüyle melekût âlemini hissedebilmesi ile mümtaz kılmıştır. Şu âleme, Allâh’ın kulu olma şuuruyla bakabildiğimiz anda; zerreden kürreye, semâdan arza kadar nice tablolar serilir gözlerimizin önüne… Belki bakmaktan yorulur da şu nazarlarımız, yine de...
İnsanları eğitmeye tâlip olan kimsenin güzel ahlaklı, bilgili, ehil birisi olması kadar hitabet ve tatlı dile sahip olması da çok önemlidir. Akılla tartılmayan, gönülde aksi bulunmayan, içi boş, gereksiz sözler, ne kadar yıkıcı olabilirse; akıl süzgecinden geçmiş, gönül örsünde dövülmüş, hissedilmiş, yaşanmış sözler de o kadar derin ve tesirli olabilmektedir. İlmin, hik...
Varlığı çamurdan oluşturulmuş bir cevherdir insanoğlu... Çamuru silkinip mayasındaki öz ortaya çıktığında, artık bakan göz ve hisseden ruh başkalaşır, durağanlaşır. Yaşadıkları ile arzu ettiklerinin arasındaki ince çizgi ortadan kalktığında ortaya çıkan öz maya ile bakabilirse hayata, şükrün kanatlarına binip hamdin beşiğinde tatlı bir uykuya dalar. “Kahrın da hoş, lütf...
Îsâr ahlâkının gönüllerine yerleştiği nice güzel insanlar tanıdım. Bunların içinde sadece kendine yetebilecek kadar az olan maaşının, ayın sonuna kadar yetip yetmeyeceğini düşünmeden verenler de vardı, sofrasındaki yemeği paylaşanlar da... Cömertlik, “fazla olandan” ve “ihtiyaç dışındaki maldan verme hâli” iken paylaşmanın bu zirve hâlinin, yani kendisi ihtiyaç içindeyk...