Sevgi Dilleri

“Îmân etmedikçe Cennet’e giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de îmân etmiş olamazsınız.” (Müslim, Îmân, 93) buyuruyor, sevgiyi en doğru şekilde yaşayan ve yaşatan Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-…

O’nun hayatında, sevgi üzerine nice örnekler görmemize rağmen, günümüzde biz ümmeti, sevgimizi göstermekte sıkıntılar yaşıyoruz. Özel bir günde hanımını dışarı çıkaran, yanında güzel bir hediye de sunan beyefendinin hanımından gelen:

“-Bir seni seviyorum demedin!” cümlesiyle şaşkına dönmesi, hanımının sevgi diline temas edemediğinden olabilir mi?

Her gün yaptığımız yemeğin tadını bildiğimiz hâlde neden ev halkından övgülü sözler isteriz? Kendisine yeterli zamanı ayıramadığımız yavrumuza hediye verdiğimizde, hediyeye burun büküp bir kenara fırlatması, bizim sevgi dilimizle onun sevgi dilinin farklı olması mânâsına mı geliyor? Yavrularımıza duyduğumuz sevginin büyüklüğünü anlatacak kelimeler bulamazken, neden ergenlikte onu sevmediğimizi düşünür? Neden alışverişe çıktığımızda kıyafetin üzerimizde nasıl durduğunu aynada görmemize rağmen, görevliden güzel olduğuna dair bir tasdik bekleriz? Bunlar gibi pek çok örnek verilebilir. İnsanın karakterinin çocuklukta büyük oranda şekillenmesi sebebiyle, çocukların sevgi dilleri üzerinde durmak, konunun îzâhı için çok daha sağlıklı olacaktır.

Sevgi dillerinin çeşitlerine gelince; fizikî temas, onaylayıcı kelimeler, kaliteli zaman, hediye alma, hizmet davranışları olmak üzere beş sevgi dili bulunmaktadır.[1]

Peygamber Efendimiz’in çocukları öptüğünü gören bir bedevî:

“-Hayret! Siz çocukları öpüyor musunuz? Biz çocukları hiç öpmeyiz!” deyince, sevgi ummânı Efendimiz ona acıyarak bakmış:

“-Allah Teâlâ, senin kalbinden sevgiyi söküp almışsa, ben ne yapabilirim!” buyurmuştur. (Müslim, Fedâil, 64; Edeb, 18)

Bu hadîs-i şerîfle fizikî temasın ne kadar mühim olduğu gözler önüne serilmektedir. Elbette yaş dönemleri ve çocuğun cinsiyeti göz önüne alınmalıdır. Meselâ 7-9 yaş grubu erkek çocuklarda fizikî temas algısı daha farklıdır. Bu yaş döneminde onlarla güreşmek, boğuşmak, beşlik çakmak gibi daha farklı fizikî temas örnekleri sergilenebilir.

Ergenlik öncesi kız çocukları, babasından ilgi görmeye daha çok ihtiyaç duyarken, ergenlik sonrası anneye daha çok yaklaşmaktadırlar. Babayla duygusal depoları dolan kız çocukları, gelecek hayatlarında özgüvenli, cinsî kimlik şuuruna sahip ve ahlâkî değerlere bağlı olmaktadırlar. Babalar, cinsiyet ayırt etmeksizin çocuklarıyla fizikî temas kurmalı, onları sarmalı ve kucaklamalıdır. Her âile ferdinin beraberce âile kucaklaşmaları yapmaları mühimdir. Disipline ettikten sonra, çocukla fizikî temas (sarılma, kucaklama, saçını okşama…) kurulmalıdır ki, böylece seçimlerinden dolayı disipline edildiğini, buna rağmen ebeveynlerinin onu sevdiğini algılayabilsin.

Velhâsıl şartlı sevgi (istediğimiz davranışı sergilediğinde sevip, bunun tersi durumunda sevgiyi kesmek) verilmemelidir.

Çocuklar söylediklerimize derinden inandığımızı düşünmektedirler. O sebeple sözcükler îtinayla seçilmelidir. Sevgi, soyut bir kavramdır. Bir oyuncağı gördükleri gibi sevgiyi göremezler. Meselâ, “Seni seviyorum!” derken fizikî yakınlık kurmak, sevgiyi daha net anlatacaktır. Saçlarını tararken yapılan pozitif yorumlar, ileride kendi fizikî özellikleriyle barışık olmalarını sağlayacaktır. Övgü sözcükleri sürekli söylenmemelidir. Süreklilik arz eden durumlar, sözlerin pozitif tesirlerini azaltıp, çocuğu sürekli övülme beklentisi içine sokmaktadır. Çocuk:

“-Oyuncaklarını arkadaşınla paylaştığını gördüm, hoşuma gitti, hayat paylaştıkça kolaylaşır!” veya “Arkadaşın konuşurken onun sözünü kesmeden dinledin, seninle gurur duydum!” gibi sözlerle bir yandan tasdik edilirken, diğer bir yandan eğitilebilmektedir.

Ebeveyn olarak rehberlik etmek, sadece yasak koymak değildir! Pozitif mesaj, negatif tavırla verilmemelidir. Meselâ çocuğa bağırmaması gerektiği, bağırarak söylenmemelidir. Ergenlikte yanlış yapan arkadaşlarını durmadan eleştirmek, onlara daha da bağlanmasına sebep olacaktır. Bunun yerine arkadaşının içinde bulunduğu durum ya da davranışa ne kadar üzüldüğünüzü söylemek, çocuğunuzun arkadaş çevresindeki yanlışları daha net görmesini sağlayacaktır.

Çocuk hata yaptığında (meselâ yere yaş pasta döktüğünde) bir yandan ona yardımcı olurken, bir yandan bunu kötü niyetle yapmadığını bildiğinizi söylemelisiniz. Dikkatli olması gerektiği; bağırarak değil, yumuşak ses tonuyla, başı okşanarak söylenmelidir. Yaptığı yanlış davranış, başkalarının yanında yüzüne vurulmamalı, eleştirilip gururu kırılmamalıdır. Baş başa kalındığında gerekli uyarılar yapılmalıdır.

Günümüzde anne-babasından ziyade teknolojik âletlerle zaman geçiren çocuk; bilgisayarını, telefonunu ebeveyninden daha fazla önemsemektedir. Her bir çocuk için her hafta ona özel ayrılan bir zaman dilimi olmalıdır. Beraber kaliteli zaman geçirmek, onlara ahlâkî değerleri, kibar olmayı, görgü kurallarını, tutumlu yaşamayı vb. öğretme fırsatı da vermektedir. (Sürekli emirler yağdırmak değil; rol-model olmak en iyi öğretim şeklidir!)

 Yatarken çocuğa masal okunabilir. Ancak bu okuma, onu çabucak uyutma maksadıyla olmamalıdır. Meselâ masalda hayal kırıklığına uğramış bir karakter varsa, çocuğa kendisinin hiç hayal kırıklığına uğrayıp uğramadığı sorulup dinlenmelidir. Kahraman ve masal hakkında düşünceleri sorulmalıdır. Bu sohbetler, gençlikte öfkeyle baş edebilmesini ve problemlerin üstesinden gelme yeteneğini kazandıracaktır. Özellikle ergenlikte kaliteli zaman geçirmek, yaşantısıyla ilgili konuşmalar yapmayı sağlayacak ve onu daha iyi tanıma fırsatı verecektir. (Gencin, ebeveynine kendisini açabilmesi için, birlikte zaman geçirirken ona emirler yağdırmaktan ve sözleri için yargılayıp durmaktan vazgeçilmelidir.)

Çocukla vakit geçirmeden evvel bütün işlerimizi bitirmeye çalışmak yerine, onun da işe dâhil olması sağlanmalıdır. Çamaşır asmak, evi toplamak gibi... Çocuk parkına gidince onu banktan izlemek yerine, birlikte oyunlar oynanmalıdır.

Hediye ile mükâfâtı karıştırmamak gerekir. Mükâfat, başarı sonrası verilirken, hediye karşılıksız verilen sevgi ifade biçimidir. Karne sonrası çocuğa verilen hediye değil, mükâfattır. Çocuğa ne alınacağını, reklamların belirlemesine izin verilmemelidir. Değerlerimizden uzaklaştıracak hediyeler almak, oldukça yanlıştır. Fazla hediye vermenin çocuğu materyalist yapma ihtimalinin yanı sıra, insanların duygu ve davranışlarını hediyelerle yönetebileceğini zannetmesi sebebiyle, hediye verme sıklığı iyi ayarlanmalıdır.

Ebeveynlik, hizmet merkezli bir iştir. Sevgi dolu hizmet, işçilik değildir. Aşırı şekilde çocuğa hizmet etmek, çocuğun bencil bir fert olmasına sebep olmaktadır. Yatıp keyif yapan çocuğun ayağına su götürmek, fedakârlık değildir. Önemli olan, yerinde ve zamanında hizmet etmektir. Evde kendilerine, dışarıda ihtiyaç sahiplerine hizmet eden bir ebeveyn örneği ile yaşayan çocuklar, hizmet etmeyi öğrenirler. Böylece ileriki yaşlarda insanlara faydalı projelerde yer almayı zorlamayla değil, kendiliklerinden isterler. Bundan da keyif alıp, huzur duyarlar.

Elbette çocuğa bebekliğinde bütün sevgi dilleri verilmelidir. Yaş ilerledikçe çocuğun/gencin baskın sevgi dili ortaya çıkacaktır. Ancak ergenlikte baskın sevgi dili, zaman zaman değişiklik göstermektedir. Çocuğun yaşı kaç olursa olsun, baskın sevgi dili ağırlıklı olmak üzere, bütün sevgi dilleri verilmelidir.

Kişi, öncelikle kendi sevgi dilini bilmeli, ardından en yakınlarından başlayarak bütün insanlığa doğru uzanan yelpazenin sevgi dillerini… Çocukluktan başlayan ve yaş ne kadar ilerlerse ilerlesin devam etmekte olan sevgi maceramızı en doğru şekilde sürdürebilmek üzere, sevgiyle kalın.

Dr. Ayça TOKSÖZ

toksozayca@gmail.com

 

 

 

[1] Chapman G. ve Campbell R., Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili, Koridor Yayıncılık, 2018.

PAYLAŞ:                

Dr. Ayça Toksöz

Dr. Ayça Toksöz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle