Çevre Ve İnsan

İnsanoğlu, kimi zaman davranışlarıyla melekleri imrendirecek kadar özel, kimi zaman hayvanlardan daha aşağı… İnsanoğlu bu, topraktan gelen, yine toprağa dönecek olan… Yağmurun ardından gelen o müthiş toprak kokusuyla duygudan duyguya dalan... Bitki, hayvan, hava, su; hepsi birbirleriyle irtibat ve alışveriş halinde… Gâh hâl diliyle, gâh fizikî olarak...

Toprak, bütün bu yaratılanlarla hasbihâl ederken, topraktan gelen insanoğlunun bunlara sırtını dönmesi ise gafletten öte... Mekke fethine giderken dişi köpek ve yavrularına rahatsızlık vermemek için Cuayl bin Sürâka’yı onların başına diken[1] “Âlemlere Rahmet” Nebî’nin ümmeti olarak, hayvanları etrafımızda gezen “fazlalıklar” gibi görüp onlara her türlü eziyeti revâ gören insanlara dönmüşüz! Vay ki, vay hâlimize...

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa ve onu dikmeye vakit bulabilirseniz, onu dikin!”[2] buyururken, havasızlığa sadece birkaç dakika dayanabilen bizler, “ciğerlerimiz” dediğimiz ormanlarımızı şuurlu-şuursuz bir şekilde yakıp kül ettik. Bunu yaparken de içindeki canlıları umursamadan, Allah’tan korkmadan, acımadan, zerre kadar merhamet duymadan yaptık!

Vatanseverlikle bütün dünyaya nâm salmış yurdum insanı olarak; vatanseverliğin sadece savaş meydanlarında olmadığını, geri dönüştürülemeyen her atıkla millî servetin uçup gittiğini göremeyecek kadar körleştik.

Yaratan, “Sesini alçalt…”[3] diye kullarını îkaz ederken, Canım Peygamberimiz Vedâ Hutbesi’nde, “Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız!” diye son sözlerini söylerken; gürültüyü hayatımızdan eksik etmedik. Hasta olan, istirahat eden, ibadetle meşgul olan varmış ne yazar, günümüz insanı coşku peşinde, nefsler ayyuka…

“İnsanlığa ne katıyoruz?” diye düşüneceğimize, “Gıdalara ne katalım da uzun süre bozulmasın!”a döndü işimiz... Karınlarımız doysa da, nefislerimiz hep aç… Açlıktan ölenler varmış, komşun aç yatmış kime ne; yiyebildiğini ye, gerisi çöpe!..

Misaller uzar gider. Çevre ve insanın hemhâl olduğunu bilmeyi ve:

“Bildiklerinizle amel ederseniz, Allah size bilmediklerinizi de öğretir.”[4] âyet-i kerîmesi ışığında bu bilgileri tasavvur edebilmeyi ve hassas kullar olabilmeyi bizlere nasip etmesini, Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ederim. Âmin.

 

[1] Vâkıdî, Megâzî, II, 225.

[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 184, 191

[3] Lokman, 19.

[4] el-Bakara, 269.

PAYLAŞ:                

Dr. Ayça Toksöz

Dr. Ayça Toksöz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle