Babamın Pabuçları

“Kopardınız, çiçeği kökünden…”

 

Mini mini bir kızdım, soluksuz kalana dek oyun oynadığın, bulgur bulgur terleyip koştuğun, sürahi başlarında sevgiyi kana kana içtiğin yaşta…

Büyük adımlar boşluğuna, güle oynaya basmak için, kar gözleyen…

Mini mini bir kuştum, pervazlarda üşüyen…

Dizi sürtülse anne ağlayan, burnu sürtülse inadına susan…

Bolca çocuk, mini mini bir kalptim.

Bir gün akşam oldu, babasını isteyen Filistinli bir kız tanıdım; çizgi filmlerin de yazgı hayatların da döndüğü bir tüpte...

Babası, muhakkak ki babam gibi olan babası: Canlı, kocaman ve sakal yanaklı olan…

Cansız demirler ardına sürüklenmiş, gölgesi karanlıklarda seçilmez olmuştu.

Ocağımızda çay fokurduyordu, evimiz sıcacıktı, içim bumbuz kesti, elektrik gitseydi?

Karanlık her gölgeyi yutabilir miydi? Babamınkini bile?

Koşup babamın gölgesine oturdum, kimse çekip alamasın diye…

* * *

Mini mini bir muhabbet kuşum vardı, adı “Kuş”tu.

Belki bir şeyler dikmeyi kurardı; koltuklarımızın iplerini söker, dolanır, dolanır, başıma konardı.

Kuş bir gölge olur başımda, büyür, büyür…

Kuş, babamın gölgesi olur.

Babam çok uzaklara gitmişken… Soğuk bir diyarda, gözü siste beklerken… Ben mini mini bir kuşken… Asker mektupları okurken annem…

Kuş’um gelir evimize, babam yerine…

Doktor kalbimdeki çaresizliğe bu misafiri davet ettirir;

Güneş girmeyen eve doktor,

Baba girmeyen eve kuş.

* * *

Evlerin önünden geçerken görmüşüm, her eşikte baba ayakkabısı; bizimkinde yok.

Annem o akşam, kapının önüne bırakmış; bir çift baba ayakkabısı.

* * *

“-Çiçekler açınca baban gelecek!” diyor annem…

Suçiçeği oluyorum, her yanım çiçek açıyor. Annem:

“-Bu çiçekler sayılmaz!” diyor.

Yûnus’un sarı çiçeklerini bekliyorum.

O sene bahar erken geliyor. Açılan çiçekler babamı getirmiyor.

Ama bir gün akşam oluyor, sonra sabah;

Babam başı kabak, yüzü güleç,

Evimize geliyor.

* * *

Birkaç hafta sonra annem:

“-Kuş’u serbest bıraktı deden!” diyor.

Uçtu, uçtu, dostlarına kavuştu.

Kuş’um beni ziyarete gelsin diye çokça bekliyorum.

Babamın gölgesi varken uğramıyor o da…

Sonra öğreniyorum; Kuş’un terzilik merakını pek sevmezmiş annem…

Dedemin elinde Kuş başka bir çocuğun evine gitmiş.

Bir fısıltı oluyor düşüncem:

“Baba girmeyen eve kuş.”

Ne korkunç!

* * *

Filistinli kızın ağlayışı, bazı gece duvarlarıma ışık ışık vuruyor; Babamdan ayrılmaya korkarak…

Korkumdan ona sığınmaya, kızın sahipsizliğinden mahcup;

Duvarımdaki ışıklarda sessizce sesini dinliyorum.

“Her sabah çocuklarını öpen babalar!” diyor,

“Parmaklıkların kırılacağı gün ne zaman?”

“Babamı istiyorum!”

* * *

İstiyorum ki, kuşlar hiç girmesin kafeslere… Uçsunlar kırk kanat takınıp uzaklara ebedî...

Evlere girmesin kuşlar!

Bir gün yine akşam olsun,

Kuşlu evlerin kuşlarını salıversin dedeler…

* * *

Evlere babalar pabuçlarını çıkarıp girsin,

İçi soğuk beklemesin o pabuç, aylar yıllar boyu eşikte...

PAYLAŞ:                

Rukiyye Gönüllü

Rukiyye Gönüllü

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle